Hz. Câbir (radıyallahu anh):
"...Medine'ye dönersek, şerefli kimseler alçakları, and olsun ki,
oradan çıkaracaktır" (Münafıkün, 8) meâlindeki âyet hakkında şu
açıklamayı yapmıştır: "Bunu söyleyen (meşhur münafık) Abdullah İbnu
Übey İbni Selül'dür." (KÜTÜB-İ SİTTE /830)
Zeyd İbnu Erkam (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Bir sefer esnasında Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'le beraber çıkmıştık. Bir ara bütün askerler sıkıntıya
düştü. Übey İbnu Selül (fırsattan istifade) şöyle dedi: "Resülullah'ın
yanındakilere infak etmeyin de etrafından dağılsınlar." Ayrıca şunu da
ilâve etti: "Hele Medine'ye bir dönelim, aziz olanlar, zelil olanları
oradan sürüp çıkaracaktır." Ben hemen gelip bu sözleri Hz. Peygamber'e
haber verdim. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Übey İbnu Selül'e
adam göndererek yanına çağırdı ve "Böyle mi söyledin?" diye sordu.
İbnu Selül, böyle bir davranışa yer vermediğine dâir yemin etti.
(Orada bulunanlar bu söze inanarak): "Zeyd, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a yalan söyledi" dediler. Bu sözlerine çok üzüldüm. Öyle ki,
Cenab-ı Hakk beni tasdiken şu vahyi indirdi: "(Ey Muhammed) münafıklar
sana gelince, "Senin, şüphesiz Allah'ın peygamberi olduğuna şehâdet
ederiz" derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduğunu bilir,
bunun yanında münafıkların yalancı olduklarını da bilir..."
(Münâfıkün,1).
(Zeyd) der ki: "Sonra Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), (onlara: "Özür dileyin de) sizin
için Allah'tan mağfiret taleb edeyim"dedi ise de başlarını çevirip
gittiler."
Zeyd İbnu Erkam (radıyallahu
anh), "..Onlar tıpkı sıralanmış kof kütük gibidirler..." (Münâfıkün 4)
meâlindeki âyetle ilgili olarak da şu açıklamayı yaptı: "Münafıklar
yakışıklı kimselerdi." (KÜTÜB-İ SİTTE /831)
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)
bir keresinde: "Kimin haccedecek kadar veya zekât farz olacak kadar
malı olur da bu farzları ifâ etmezse, ölüm sırasında geri dönüş
(rec'a) taleb eder" buyurmuştu.
Bir adam kendisine: "Ey İbnu
Abbâs, Allah'tan kork, geri dönüşü küffâr taleb edecektir" dedi. İbnu
Abbas (radıyallahu anhümâ): "Ben size bu hususta âyet okuyayım" dedi
ve şu âyeti okudu:
"Ey iman edenler, sizi ne
mallarınız, ne evlâtlarınız Allah'ın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu
yaparsa işte onlar hüsrâna uğrayanların tâ kendileridir. Herhangi
birinize ölüm gelip de: "Ey Rabbim, beni yakın bir müddete kadar
geciktirseydin de sadaka verip dursaydım, iyi adamlardan olsaydım"
diyeceğinden evvel size rızık olarak verdiğimizden (Allah yolunda)
harcayın. Halbuki Allah hiçbir kimseyi eceli gelince, asla geri
bırakmaz. Allah ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır" (Münâfıkün 9-11 )
Adam tekrar: "Zekât vermeyi
gerekli kılan miktar nedir?" diye sordu. İbnu Abbâs (radıyallahu
anhümâ): "Mal iki yüz (dirheme) ulaşır ve geçerse." Adam: "Pekâlâ,
haccı gerekli kılan şey nedir`?" diye sordu. İbnu Abbas:
"- Azık ve
binek!" cevabını verdi. (KÜTÜB-İ SİTTE /832)
İstanbul
-02.12.2004
http://sufizmveinsan.com
|