
KALEM SÛRESİ (68) / 51.Âyet: Ve in yekâdülleziyne keferû leyuzlikuneke Biebsârihim lemmâ semi’uzZikre ve yekulûne innehû lemecnûn;
Muhakkak ki o hakikat bilgisini inkâr edenler, Zikri (hakikatlerini hatırlatıcıyı)
işittiklerinde az kalsın bakışlarıyla seni devireceklerdi! “Muhakkak ki O, bir cin etkisi altındadır” diyorlardı. (Ahmed HULÛSİ - Allah İlminden Yansımalarla KUR’ÂN-I KERÎM ÇÖZÜMÜ)
Sahiheyn ve Ebu Davud'da Ebu Hüreyre (r.a.)’tan:
-Rasûlullah (s.a.v.)’in:
-Göz değmesi haktır!.. dediği rivayet edilmiştir.
Buhari dışındaki rivayetlerde: "Dövme yapmayı da yasakladı" ziyadesi vardır.
(Kütüb-i Sitte: 4012)
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor:
-Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
-(Göz değmesinden) Allah'a sığının. Zira göz değmesi haktır. (Kütüb-i Sitte: 7004)
İbnu Abbas (r.a.) anlatıyor:
-Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
-Göz değmesi haktır. Eğer kaderi (delip) geçecek bir şey olsaydı, bu, göz değmesi olurdu. Yıkanmanız talep edilirse yıkanıverin. (Kütüb-i Sitte: 4011)
Muhammed İbnu Ebi Ümame İbni Sehl İbni Hanif, babasından şunları işittiğini anlatmıştır:
-Babam Sehl (r.a.) (Cuhfe yakınlarındaki) Harrâr nam mevkide yıkandı. Üzerindeki cübbeyi çıkardı. Bu sırada Amir İbnu Rebi'a ona bakıyordu. Sehl, bembeyaz bir tene, güzel görünüşlü bir cilde sahipti. Amir:
-Ne bugünkü bir manzarayı, ne de böylesine ancak çadıra çekilmiş bâkirede bulunabilen bir cildi hiç görmedim!.. dedi.
Sehl daha orada iken hummaya yakalandı ve rahatsızlığı şiddet peyda etti (ve yere yıkıldı). Durum Rasûlullah (s.a.v.)’e haber verildi ve:
-Başını kaldırmıyor!.. dendi.
Hâlbuki Sehl orduya kaydedilmişti.
-Ya Rasûlullah o, sizinle gelemez Vallahi başını bile kaldıramıyor!.. dediler.
Aleyhissalatu vesselam:
-Onunla ilgili olarak herhangi bir kimseyi itham ediyor musunuz?.. diye sordu. -Amir İbnu Rebi'a var.. dediler.
Rasûlullah, onu çağırtıp kendisine kızdı ve:
-Sizden biri niye kardeşini öldürüyor? Niye bir "Bârekallah!" demedin? Onun için abdest al!.. buyurdu.
Bunun üzerine Amir yüzünü, ellerini, kollarını, dizlerini ve ayaklarının etrafını ve izârının içini bir kaba yıkadı. Sonra, bir adam bu suyu onun (Sehl'in) üzerine arkasından döktü; derken o ânında iyileşti. (Kütüb-i Sitte: 4014)
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor:
-Gözü değene (ain) abdest alması emredilir, onun abdest suyu alınır, bununla göz değmesine uğrayan (main) yıkanırdı. (Kütüb-i Sitte:4013)
Hadis-i Şeriflerde buyruldu ki:
-Kur'an-ı Kerîm’de nazar için 8 âyet vardır. Bunları okuyana; o gün, cin ve insanın nazarı değmez. Bu 8 ayet; Fâtiha ile Âyet-el Kürsî’dir.
(Fatiha ile Ayet-el kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez.) [Deylemî]
Hadis-i şerifte;
-Temime ve tivele şirktir!.. buyuruluyor.
Efsunu veya nazarı bizzat önlediğine inanılan nazarlık denilen şeyleri üzerinde taşımaya temime denir.
Şirinlik muskası denilen rukyelere tivele denir.
Rukye; okuyup üflemek veya üzerinde taşıma demektir.
Manasız şeyleri veya küfre sebep olan rukyeyi okumaya efsun denir.
Rukye; ayet-i kerime ile ve hadis-i şerifle bildirilen duâlarla yapılırsa buna taviz denir. Taviz ise caizdir.
Hadis-i Şerifte;
-İlaçların en iyisi Kur'ân-ı Kerîm’dir!.. buyuruluyor. (İ. Mace)
Abbâd İbnu Temîm anlatıyor:
-Ebü Beşîr el-Ensârî (r.a.) kendisine bildirmiştir ki, Ebü Beşir bir seferde Rasûlullah (s.a.v.) ile beraberdi. Efendimiz, o sırada tellâlına emrederek şu hususu ilan ettirdi:
-Hiçbir devenin boynunda kirişten mamul bir gerdanlık veya (herhangi) bir gerdanlık kalmasın, mutlaka kesilsin!..
Mâlik: "Zannederim bu yasak, nazar değmesine (karşı develerin boynuna asılan şeyler) için verilmiş olmalı demiştir." (Kütüb-i Sitte: 2139)
Ebü Vehb el-Cüşemî (r.a.):
-Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
-Size alnı sakar, ayakları sekili kahverengi atı veya alnı sakar ayakları sekili kızıl atı veya alnı sakar, ayakları sekili siyah atı tavsiye ederim.
Ebü Vehb'e:
-Kızılın tafdil edilişinin sebebi nedir? diye soruldu. Şu cevabı verdi:
-Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) bir seriyye göndermişti. Zafer haberini ilk getiren kızıl atın sahibi idi.
Nesâî'de şu ziyade vardır:
-(Allah yolunda) at besleyin, alınlarından ve arkalarından okşayın. Boyunlarına takı bağlayın fakat kiriş bağlamayın.
"Kiriş bağlamayın" ibaresi şunu ifade eder:
Araplar cahiliye devrinde nazar değmesine karşı atlarına kiriş bağlarlardı. Bu hadisle Rasûlullah bu işin, Allah'ın kaderinden hiçbir şeyi geri çeviremeyeceğini onlara bildirmiş oldu.
Mamafih bu ibarenin: "Atın üzerinde, cahiliye devrindeki gibi intikam almaya kalkmayın" mânasını taşıdığı da söylenmiştir. (Zira evtâr, "vitr" kelimesinin de cem'idir. Vitr, intikam demektir." (Kütüb-i Sitte: 2194)
Hz. Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor:
-Adamın biri Ensârdan bir kadınla evlenmişti. Rasûlullah (s.a.v.):
-Kadına baktın mı? diye sordu.
Adam:
-Hayır, deyince:
-Git, kadına bak. Çünkü Ensarın gözlerinde bir şey vardır!.. buyurdular.
(Kütüb-i Sitte: 5598)
Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
-Bir kimsenin kendisinin veya kardeşinin bir şeyi hoşuna giderse, bereketle ona dua etsin çünkü göz değmesi hakdır.
Bereketle dua ise şöyle yapılır:
"Şekil verenlerin en güzeli olan Allah ne yücedir! Allah'ım, buna bereket ver."
Bizlerce: "Maşallah Tebârekallah" denilmesi adet olmuştur.
Bir hadis-i şerifde de Efendimiz::
-Her kim hoşuna giden bir şeyi görünce, "Maşallah lâ kuvvete illâ billâh" derse, ona göz zarar vermez!.. diye buyurmuştur.
Efendimiz, bir şeye nazar değmesinden endişe ettiğinda:
“Allahümme bârik fihi ve lâ tedarruhu!..” diye duâ ederlerdi.
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:
-Rasûlullah (s.a.v.) bize, zehire karşı, göz değmesine karşı, nemle kurduna karşı rukye yapmamıza ruhsat tanıdı. (Kütüb-i Sitte: 3993)
Ebu Davud'un bir diğer rivayetinde: "Rukye sadece göz değmesine veya zehire veya kesilmeyen kana karşı yapılır" denmiştir. (Kütüb-i Sitte: 3994)
Sabah-akşam, 3 defa:
“Bismillahillezi la yedurru maasmihi şeyün fil erdi velâ fissemâi ve hüvessemiulalîm” okuyan, büyü, nazar ve zulümden korunur. [İbni Mace]
Hava kararıp şiddetli rüzgâr esince Efendimiz, Kul Eûzü’leri okuyup buyurdu ki:
-Bu iki sûre ile (belâlardan) korunun! Hiçbir kimse, bu iki sûre ile korunduğu gibi, başka şeyle korunamaz. [Ebu Dâvud]
Göz değene, Efendimizin bildirdiği şu duayı okumalıdır:
“Euzü bi-kelimatillahittammati min şerri külli şeytanın ve hammatin ve min şerri külli aynin lammetin.”
Bu taviz her sabah ve akşam üç defa okunup kendi üzerine veya hastanın üzerine üflenirse, göz değmesinden ve şeytanların ve hayvanların zararından korur.
Fâtiha, Ayet-el-kürsi ve 4 dört Kul; yedişer kere okunup hastaya üflenirse, bütün afetler, büyü ve nazar için iyi gelir. (4 Kul, Kâfirun, İhlas ve Muavvizeteyn (Felâk ve Nas) sûreleridir.)
Cuma Sohbetleri’nden:
Efendimiz Hz. Rasûlullah zamanında sahabilerden birinin başının ağrımasına deva olsun diye; diğer sahabi başı ağrıyanı karşısına oturtup, elini de onun başına koyarak bir şeyler okuyor... Hasta olanın başının ağrısı geçiyor.
Bunu üzerine hasta olan, Rasûlullah efendimize geliyor, "Falanca bana okudu, başımın ağrısı geçti" diyor.
Efendimiz okuyana, "ne okudun?" diye soruyor.
Okuyan da:
"Ya Rasûlullah, âyeti kerime `Biz Kurânı şifa olarak indirdik` dediği için, ben de bu âyete dayanarak Fatiha Sûresini yedi defa okudum" diyor.
Rasûlullah da "Çok iyi ve isabetli yapmışsın" diyor...
Çeşitli ağrılara, hastalıklara sadece Kurân`dan bazı âyetler şifa niyetiyle okunabilir.
Ama günümüzde bunu hakkıyla yapan yok gibi. Özellikle medyada gördüğümüz, hoca diye lânse ettikleri cinci şarlatanlar ve falcılardır. Onların hocalıkla alâkaları yoktur.
Bazı medya organları bunu mahsus böyle bildiriyor ki, din adamları ve böylece din karalansın istiyorlar. Hâlbuki bunlara hoca deneceğine, “cinci-şarlatan-falcı” dense, medya görevini yapmış olur.
(Ahmed HULÛSİ / Cuma Sohbetleri – Vehim / 06.12.1996 - S:150,151)