Hz. Enes (radıyallahu
anh) "Allah, şüphesiz zerre kadar haksızlık etmez, zerre kadar iyilik
olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir" ayeti ile ilgili
olarak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle dediğini rivayet
etti: "Allah hiçbir mü'mine, yaptığı tek hayrın bile karşılığını ihmal
etmek suretiyle zulümde bulunmaz. Yaptığı her hasenenin karşılığı hem
dünyada hem de ahirette kendisine verilir. Kâfir ise, yaptığı hayır
sebebiyle dünyada öylesine yedirilir ki, ahirete varınca, karşılığı
verilecek tek hayrı kalmaz." (KÜTÜB-I SİTTE / 552)
İmam Mâlik'e
ulaştığına göre, Hz. Ali (radıyallahu anh): "Karı-kocanın arasının
açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının
ailesinden bir hakem gönderin, bunlar düzeltmek isterlerse, Allah
onların aralarını buldurur" (Nisa 35) ayetinde temas edilen iki hakem
hakkında "karı-kocanın ayrılma veya birleşme kararları bu iki hakemin
vereceği hükme kalmıştır" diye beyanda bulunmuştur.(KÜTÜB-I SİTTE /
553)
Ebu Hürre er-Rakkâşî,
amcasından (radıyalluhu anh) naklen Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm): "Şerlerinden, serkeşliklerinden yıldığınız kadınlara
gelince: Onlara (evvela) öğüt verin, (vazgeçmezlerse) kendilerini
yataklarında yalnız bırakın..." (Nisa, 34) ayeti hakkında şunu
söylemiştir: "Kadınların serkeşlik etmelerinden yılarsanız yatakta
onları yalnız bırakın." Hammâd merhûm, yatakta yalnız bırakmayı "cinsi
teması terketmek" olarak anlamıştır. (KÜTÜB-I SİTTE / 554)
Hz. Ali (radıyallahu
anh) anlatıyor: "İbnu Avf (radıyallahu anh) bizim için yemek
hazırlayarak bizi davet etti, gittik, yemeği yedik. Arkadan şarap
ikram etti, içtik. Bu ziyafet şarabın haram edilmesinden önce idi.
Şarab beni sarhoş etmişti. Namaz vakti gelince imam olmamı istediler.
Namazda Kâfirûn suresini okudum. Ancak "sizin taptığınıza ben tapmam"
diyecek yerde "biz, sizin taptığınıza taparız" şeklinde yanlış okudum.
Bunun üzerine: "Ey iman edenler! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene
kadar, cünübken -yolcu olan müstesna- gusledene kadar namaza
yaklaşmayın..." ayeti nazil oldu. (KÜTÜB-I SİTTE / 555)
Ebu Dâvud'da
şu rivayet de var: Ensârdan bir zat kendisine (Hz. Ali'yi) ve
Abdurrahmân İbnu Avf'ı yemeğe çağırdı. "Rivâyet, Hz. Ali'nin icabet
ettiğini, akşam namazında cemaate imamlık yaptığını belirtir ve
hadisi(n devamını yukarıdaki gibi) zikreder. (KÜTÜB-I SİTTE / 556)
Yine Hz.
Ali (radıyallahu anh) buyuruyor: "Kur'ân-ı Kerîm'de en çok sevdiğim
ayet şudur: "Allah, kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan
başkasını dilediğine bağışlar..." (Nisa, 48).(KÜTÜB-I SİTTE / 557)
İbnu Abbas (radıyallahu
anhümâ) anlatıyor: "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygambere ve
sizden buyruk sâhibi olanlara itaat edin" (Nisa 59) ayeti, Abdullah
İbnu Huzâfe İbni Kays İbni Adiy es-Sehmî hakkında, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) onu bir seriyyeye gönderdiği esnada nâzil oldu." (KÜTÜB-I
SİTTE / 558)
Yine İbnu
Abbas (radıyallahu anh): "Size ne oluyor da: "Rabbimiz! Bizi halkı
zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder,
katından bize bir yardımcı lutfet" diyen zavallı çocuklar, erkekler ve
kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?" (Nisa 75) ayetiyle
ilgili olarak şunu söyledi: "Annem ve ben burada ifade edilen
"zavallılar" arasında idik." .(KÜTÜB-I SİTTE/559)
Buhari'nin
bir rivayetinde şöyle denmiştir: İbnu Abbas (radıyallahu anh):
"Çaresiz kalan, yol bulamayan zavallı erkek, kadın ve çocuklar
müstesna" (Nisa 98), ayetini tilavet buyurduktan sonra: "Ben ve annem
Allahu Teâla'nın mazur addettiklerindendik, ben çocuklardan, annem
kadınlardan mâzurdu" dedi.(KÜTÜB-I SİTTE / 560)
Yine İbnu
Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Abdurrahmân İbnu Avf ve bir kısım
arkadaşları, Mekke'de Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelerek
şöyle dediler: "Biz müşrik iken izzet ve itibarı olan kimselerdik.
Müslüman olduktan sonra zelil duruma düştük. (Müsaade edin müşriklere
karşı koyalım). Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) onlara: "Ben
affetmekle emrolundum. Sakın müşriklerle mücâdeleye kalkmayın" dedi.
Ancak, Medine'ye hicretten sonra Cenab-ı Hakk cihad emretti. Bu sefer
onlar durakladılar. Bunun üzerine şu âyet nazil oldu: "Kendilerine:
"Elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekat verin" denenleri görmedin
mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen,
insanlardan, Allah'tan korkar gibi hatta daha çok korkarlar ve
"Rabbimiz! bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar
te'hir edemez miydin?" derler. Ey Muhammed de ki: "Dünya geçimliği
azdır, ahiret, allah'a karşı gelmekten sakınan için hayırlıdır, size
zerre kadar zulmedilmez" (Nisa, 77)(KÜTÜB-I SİTTE / 561)
Hârice İbnu
Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Zeyd İbnu Sâbit (radıyallahu anh)'i
şöyle derken dinledim: "Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezâsı,
içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lânetlemiş
ve büyük azab hazırlamıştır" (Nisa, 93) ayeti, Furkân suresindeki
"Onlar, allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar. Allah'ın
haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar..." (Furkân 68) ayetinden
altı ay kadar sonra nâzil oldu."
Nesâî merhumun
bir rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Kim bir mü'mini kasden öldürürse
cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir" ayeti indiği zaman (ayette
ifade edilen şiddet sebebiyle) çok korktuk. Bunun üzerine (bize
rahatlık getiren) Furkân suresindeki "Onlar, Allah'ın yanında başka
tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere
kıymazlar..." ayeti nazil oldu."(KÜTÜB-I SİTTE / 562)
Sa'îd İbnu
Cübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)'a:
"Bir mü'mini kasden öldürenin tevbesi makbul olur mu?" diye sordum da
bana "Hayır!" diye cevap verdi. Ben de kendisine, Furkân suresindeki:
"Onlar ki Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar,
Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar... Ancak tevbe eden, inanıp,
yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere
çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Furkan, 68-70) ayetini
okudum. Bana şu cevabı verdi. "Senin okuduğun ayet Mekke'de nâzil
olmuştur. Onu Medine'de nazil olan: "Kim bir mü'mini kasden öldürürse,
cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir..." (Nisa, 93) ayeti
neshetmiştir."(KÜTÜB-I SİTTE / 563)
İbnu Abbâs (radıyallahu
anhümâ) anlatıyor: "Şu âyet: "Onlar Allah'ın yanında başka tanrı tutup
ona yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar,
zina etmezler. Bunları yapan, günaha girmiş olur. Kıyamet günü azabı
kat kat olur, orada alçaltılarak ebedî kalır" (Furkan 68-69) ayeti
Mekke'de nazil olduğu zaman müşrikler şöyle dediler: "İslâmiyet bize
ne bahşediyor? (Hep azab vaad etmekte. Zira) biz Allah'a şirk günahını
işledik. Allah'ın haram ettiği cana kıydık, diğer bir çok kötülüklere
bulaştık." Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ancak tevbe
eden, inanıp yararlı iş işleyenler var ya, işte Allah onların
kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhameteder" (Furkan
70).
Bir rivayette
şu ziyade var. "Kim İslâm'a girer ve onu idrak eder, sonra da katil
olursa onun tevbesi kabul olmaz."(KÜTÜB-I SİTTE / 564)
İstanbul - 08.01.2004
http://gulizk.com
|