Hz. Aişe (radıyallahu
anhâ) anlatıyor: "Bir adamın yanında yetime bir kız vardı. Onu
kendisine nikâhladı. Kızın meyve veren bir hurma ağacı vardı. Kız, o
hurma ağacında olsun, adamın başka malında olsun ona ortaktı. Adam
kızı kendisi için tutuyor, kıza kendisinden (mehir olarak) bir şey
vermiyordu. Bunun üzerine şu âyet indi: "Eğer velisi olduğunuz mal
sâhibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan
korkarsanız, onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve
dörde kadar evlenebilirsiniz..." (Nisa, 3).(KÜTÜB-I SİTTE /
534)
Bir
rivayette hadis şöyledir: "Yetime kız velisinin terbiyesindedir.
Velisi, kızın güzelliğine ve malına tamâh etmekte (evlenmek istemekte)dir.
Ancak mehrini tam değil, eksik vermeyi düşünmektedir. Böyle veliler,
yetimlere, mehri hususunda adaletli davranmadıkça, yetimle evlenmeleri
yasaklanmış, başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir."(KÜTÜB-I
SİTTE/535)
Bir
diğer rivayette, Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) şöyle demektedir: "Cenâb-ı
Hakk'ın şu ayette: "Ey Muhammed! Kadınlar hakkında senden fetva
isterler, de ki: "Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor: Bu fetva,
kendilerine yazılan şeyi vermediğiniz ve kendileriyle evlenmeyi
arzuladığınız yetim kadınlara ve bir de zavallı çocuklara ve yetimlere
doğrulukla bakmanız hususunda Kitab'ta size okunandır.." (Nisa 127)
ayetinde atıfta bulunan bahis, önceki ayettir ki orada şöyle
denmektedir: "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla
evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil,
hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar
evlenebilirsiniz."
Hz.
Aişe (radıyallahu anha) devamla şunu söyledi: "Sonraki ayette yani,
"...kendileriyle evlenmeyi arzuladığınız yetim kadınlara..." (Nisa,
127) ifadesinin geçtiği ayette, Cenab-ı Hakk'ın mevzubahis ettiği
arzu, kişinin terbiyesi altında bulunan yetimenin malı ve güzelliği az
olması halindeki arzudur. Bu durumda onunla evlenmek istememektedir.(KÜTÜB-I
SİTTE/536)
Bir
başka rivayette "Ey Muhammed! Kadınlar hakkında senden fetva
isterler..." (Nisa 127) ayeti ile ilgili Hz. Aişe şu açıklamayı yapar:
"Burada söz konusu edilen, kişinin terbiyesi altında bulunan ve
malından kendisine ortak olan yetime kızdır. Adam bu yetime ile
evlenmeyi düşünmediği gibi, başkasıyla evlendirip, yabancıyı malına
ortak kılmak da istememekte, yetimeyi ortada tutmaktadır. Cenâb-ı Hakk,
mezkur ayetle bu durumu yasaklamaktadır."
Ebu
Dâvud merhum şu ilavede bulunur: Rebî'a, Cenâb-ı Hakk'ın "Eğer velisi
olduğunuz mâl sahibi yetim kızlarla evlenmekte onlara haksızlık
yapmaktan korkarsanız..." sözü hakkında şu açıklamayı yaptı: "Burada
Allah Teâla şunu söylüyor: "Korkuyorsanız bu yetimeleri serbest
bırakın (arada tutmayın), ben size dört tanesini helal kıldım." .(KÜTÜB-I
SİTTE / 537)
Yine
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) "Yetimleri, evlenme çağına gelene kadar
deneyin, onlarda olgunlaşma görürseniz mallarını kendilerine verin,
büyüyecekler de geri alacaklar diye onları israf ederek ve tez elden
yemeyin. Zengin olan iffetli olmağa çalışsın, yoksul olan uygun bir
şekilde yesin..." (Nisa, 6), ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Bu
âyet, yetime bakan velinin fakir olması halinde, bakım hizmetine
mukabil, yetimin malından uygun şekilde yiyebileceğini beyân için
nâzil olmuştur."
Bir
başka rivayette şöyle denir: "Velî, muhtaçsa, çocuğun malından, malın
miktarına göre uygun şekilde alır."(KÜTÜB-I SİTTE / 538)
İbnu
Abbas (radıyallahu anhümâ), "Taksimde yakınlar yetimler ve düşkünler
bulunursa, ondan onlara da verin, güzel sözler söyleyin" (Nisa, 8)
ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Bu ayet muhkemdir ve mensuh da
değildir. Bazıları bunun mensuh olduğunu zanneder. Hayır, Allah'a
kasem olsun mensuh değildir. Ancak, bu ayet halkın hükmüyle amel
etmemek suretiyle kadrini idrak edemediği ayetlerdendir. Terekede
tavarrufta bulunan ve tereke ile ilgili işleri üzerine alan veli iki
kısımdır:
1.
Mala varis olan mutavarrıf veli, (mesela asabe gibi). İşte bu veli
(taksim sırasında hazır bulunan yakınlara, yetimlere ve düşkünlere
onların gönüllerini hoş edecek birşeyler) verir.
2.
Mala varis olmayan veli (yetimin velisi gibi ki taksimde hayır
bulunanlara maldan bağışta bulunmak gibi tasarrufta bulunamaz. Onlara
bazı) tatlı sözü bu veli söyler. Mesela şöyle der: Benim, sizlere bir
şeyler verme yetkim yok." .(KÜTÜB-I SİTTE/539)
Hz.
Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hastalanmıştım. Geçmiş olsun demek
üzere, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve Hz. Ebu Bekir (radıyallahu
anh) yaya olarak bana uğradılar. Bize geldikleri sırada baygınmışım.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) abdest aldılar ve abdest suyundan
üzerime serptiler. Bunun üzerine ayıldım. Karşımda Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ı görmez miyim! Hemen sordum: "Ya Resûlullah (görüyorsunuz
ölmek üzereyim) malımı ne yapayım?"
Bana
cevap vermede acele etmedi. Derken miras âyeti geldi: "(Ey Muhammed!)
Senden fetva isterler, de ki: "Allah size ikinci dereceden mirascılar
hakkında fetva veriyor: Şayet çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan
kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşe kalır. Fakat kız
kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi ona tamamen varis olur. Eğer kız
kardeşi kalmışsa, bıraktığının üçte ikisi onlaradır. Eğer mirasçılar
erkek ve kadın kardeşlerse, erkeğe, iki kadının hissesi kadar vardır.
Doğru yoldan saparsınız diye Allah size açıklıyor. Allah her şeyi
bilir" (Nisa, 176).
Bir
rivayette şöyle denmektedir: "...(Sorum üzerine) feraiz ayeti indi."
Bir başka rivayette de: "Allah çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kızın
hissesi kadar tavsiye eder..." (Nisa11) ayeti indi" denir.
Tirmizi'nin rivayetinde Câbir hazretleri (radıyallahu anh) şöyle der:
"Benim yedi tane kızkardeşim vardı..."
Ebu
Dâvud'un rivayetinde şu ayetin nazil olduğu belirtilir: " Senden fetva
isterler, de ki: Allah size ikinci derece mirascılar hakkında fetva
veriyor..." ikinci derece mirascılar: Kendisinin çocuğu olmayıp kız
kardeşleri olan kimse.(KÜTÜB-I SİTTE / 540)
Yukarıdaki Câbir (radıyallahu anh) hadisi, bir rivayette şöyle
gelmiştir: "Rahatsızlanmıştım. Tam o sırada yedi kızkardeşim vardı,
benim yanımda idiler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanıma
girdiler. Girince ilk iş yüzüme (okuyup) üfledi. Hemen ayıldım. Ayılır
ayılmaz: "Ey Allah'ın Resûlü, kız kardeşlerim için malımın üçte
ikisini vasiyet edeyim mi?" dedim. Bana: "İhsanda bulun!" dedi. Ben:
"Öyleyse yarısını?" dedim. Resûlullah "İhsanda bulun" dedi. Sonra beni
bıraktı ve çıkarken şöyle dedi: "Bu ağrıdan ölmeyeceksin. Allah Teâla
kızkardeşlerine vermen gereken miktar hususunda açıklayıcı ayet
indirdi. Onların hissesini üçte iki kıldı."
Câbir (radıyallahu anh) şu âyet benim hakkımda indi derdi: "Senden
fetva isterler, de ki Allah size ikinci dereceden mirasçılar hakkında
fetva veriyor..." (Nisa 176).(KÜTÜB-I SİTTE / 541)
İstanbul - 25.12.2003
http://gulizk.com
|