- Ebu
Dâvud'dan gelen bir rivayette de şöyle denmektedir. "Kim kasıtlı
olarak bir mü'mini öldürürse, onun günahını hiçbir şey ortadan
kaldırmaz." .(KÜTÜB-I SİTTE / 565)
- Nesâî
ve Tirmizi'den gelen bir rivayette şöyle denir: "İbnu Abbas
(radıyallahu anhümâ)'a bir mü'mini kasıtlı olarak öldürüp sonra tevbe
edip, imana giren, güzel ameller işleyen ve hidayete eren bir kimse
hakkında soruldu. Şu cevabı verdi: "Buna nasıl tevbe olur? Ben Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'i şöyle söylerken işittim: "Maktûl,
avurtları kana bulanmış olan kâtile asılı olarak getirilir. Kâtili
şöyle şikayet eder: "Ey Rabbim, buna sor bakalım beni niçin öldürdü,
suçum ne idi?"
İbnu Abbas (radıyallahu anh) ilave etti: "Allah'a kasem olsun, Allah
bu hükmü indirdi, fakat neshetmedi." .(KÜTÜB-I SİTTE / 566)
- Ebu
Miclez merhum, "Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezası içinde ebedî
kalacağı cehennemdir" ayeti hakkında şöyle söylemiştir: "Evet, bu
cürmün cezası budur. Ancak, Allah dilerse onun bu cezasını affeder."
.(KÜTÜB-I SİTTE / 567)
-
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: Müslümanlardan bir grup,
(gazve sırasında) sürüsünü otlatan bir kimseye rastladılar. Adam,
onlara es-selamu aleyküm diyerek (İslâmî âdaba uygun) selam verdi. Ama
onlar adamı yakalayıp öldürdüler ve sürüsüne elkoydular. Bunun üzerine
şu ayet indi: "Ey iman edenler: Allah yolunda cihâda çıktığınız zaman
(meselelerin) tam bir açıklanmasını bekleyin. Size (Müslümanca) selam
verene, dünya hayatının (geçici) menfaatini arayarak, "sen mü'min
değilsin" demeyin. İşte Allah'ın katında birçok ganimetler vardır.
Evvelce siz de böyle iken Allah size lutfetti..." (Nisa, 94).
İbnu Abbâs ayeti okudu ve ayette geçen ve Nafi kıraatına göre esselem
olan kelimeyi es-selâm olarak kıraat buyurdu. .(KÜTÜB-I SİTTE / 568)
-
Tirmizi'den gelen rivayette şöyle denir: "Benu Süleym'den bir kimse,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ashabından bir gruba uğradı.
Adamın beraberinde sürüsü vardı. Gruba selam verdi. Ancak onlar: "Bu
adam kendisini size karşı emniyete almak için böyle (İslâmca) selam
verdi. (Bu Müslüman değildir) dediler ve kalkıp adamı öldürüp sürüsüne
el koydular. Sürüyle birlikte Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a
geldiler. Ancak haklarında Cenab-ı Hakk vahiy inzal buyurdu."
.(KÜTÜB-I SİTTE / 569)
-
Yine İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) Hz. Mikdâd (radıyallahu anh)'a: "Bir kimse
içinde yaşadığı kafirlere karşı imanını gizler, (sen karşılaştığın
zaman) imânını açığa vurursa (sakın öldürme. Bu hayatını kurtarmak
için mü'minim dedi, diyerek onu) öldürecek olursan (cinayet işlemiş
olursun). Nitekim, Mekke'de iken, bir zamanlar sen de imanını
gizlemiştin".(KÜTÜB-I SİTTE / 570)
-
Yine İbnu Abbâs (radıyallahu anhüma): "Mü'minlerden özür sahibi
olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla
savaşanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayetini Bedir savaşına katılanlara
uygulayarak şöyle demiştir: "Bedir savaşına gitmeyip (evlarinde)
oturanlarla ona katılanlar bir olmaz" (Bu rivayet Buhâri'ye aittir).
Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade var:
Bedir
Gazvesi olduğu zaman Abdullah İbnu Cahş ve İbnu Ümmi Mektum: "Ey
Allah'ın Resûlü, biz âmâyız, bize bir ruhsat var mı?" dediler. Bunun
üzerine şu ayet indi: "İnsanlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar
ile, mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirine eşit
değildir. Allah, mal ve canlarıyla cihad edenleri, mertebece,
oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vaadetmiştir,
ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler,
mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet
eder." (Nisa, 95-96). .(KÜTÜB-I SİTTE / 571)
-
el-Berâ (radıyallahu anh) anlatıyor: "Mü'minlerden oturanlarla Allah
yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayeti
nazil olduğu zaman Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Zeyd
(radıyallahu anh)'i çağırdı. Zeyd bir kürek kemiği ile, ayeti yazmaya
geldi. Bu sırada İbnu Mektum gözlerinin âmâ oluşundan yakınıyordu.
Bunun üzerine âyetin devamında özür sahipleri istisna edildi:
"Mü'minlerden, özür sahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah
yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz.." .(KÜTÜB-I SİTTE
/ 572)
-
Etbauttâbiin'den Muhammed İbnu Abdirrahman anlatıyor: (Abdullah İbnu
Zübeyr'in hilâfeti sırasında Şamlılara karşı gönderilmek üzere) Medine
halkından askeri bir birlik teşkili kararlaştırıldı. Birliğe de
yazıldım. Bu esnada İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'ın azadlısı İkrime
ile karşılaştım, durumu ona anlatmıştım. Bu sefere katılmayı bana
şiddetle yasakladı. Sonra da şunu anlattı: "İbnu Abbas (radıyallahu
anhüma) bana haber verdi ki: "Müslümanlardan bir grup (Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) devrinde) müşriklerle berâberdi ve onların
sayılarını artırıyorlardı. Müşriklere atılan ok, bazan gelip onlardan
birine isabet etip öldürdüğü oluyordu. Kılıç darbeleriyle hayatlarını
kaybedenler de vardı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak şu ayeti indirdi:
"Kendilerine yazık edenlerin canlarını melekler aldıkları zaman
onlara: "Ne yaptınız bakalım? deyince, "Biz yeryüzünde zavallı
kimselerdik" diyecekler, melekler de: "Allah'ın arzı geniş değil
miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabını verecekler, onların varacakları
yer cehennemdir. Orası ne kötü dönülecek yerdir" (Nisa, 97)
.(KÜTÜB-I SİTTE / 573)
-
İbnu Abbas (radıyallahu anh) "...Yağmurdan zarar görecekseniz veya
hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanıza engel yoktur. Fakat bütün
ihtiyat tedbirlerini alın..." (Nisa 102) ayeti Abdurrahman İbnu Avf
(radıyallahu anh) hakkında, o yaralı iken nâzil oldu" demiştir.
.(KÜTÜB-I SİTTE / 574)
-
Ya'la İbnu Ümeyye anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh)'a:
"Ayet-i kerime'de: "Yerzüzünde sefere çıktığınız zaman, kâfirlerin
size fenalık yapacağından endişe ederseniz, namazdan kısaltmanızda
üzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) buyuruluyor. Şimdi ise halk
emniyet içerisinde, buna rağmen, sefer hâlinde niye namaz kasrediliyor
(kısaltılıyor)" diye sordum. Bana şu cevabı verdi:
"Senin gibi, ben de aynı şekilde merak ederek, bu meselede Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'a sormuştum. Bana şu açıklamayı yapmıştı:
"Namazın kısaltılması, Allah'ın sizlere yaptığı bir sadakadır.
Rabbinizin sadakasını kabul edin." .(KÜTÜB-I SİTTE / 575)
-
Ümeyye İbnu Abdillah İbnu Hâlid merhumun anlattığına göre Abdullah
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'e şöyle demiştir:
"-Cenâb-ı Hakk âyeti kerimede: "Kafirlerin size fenalık yapacağından
endişe ederseniz, namazdan kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur"
(Nisâ, 101) diyerek (savaş ve korku halinde) kısaltmaya izin verdiği
halde, seferde namaz neye dayanılarak kısaltılır?"
İbnu Ömer (radıyallahu
anhümâ) şu cevabı verdi:
"-
Ey kardeşimoğlu! Bizler hep dalâlette iken Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bize geldi ve dinimizi öğretti. Bize öğrettikleri arasında
namazı sefer sırasında iki rekat kılmak da var."
İstanbul - 16.01.2004
http://gulizk.com
|