Sonra, kullarımız
arasından seçtiklerimizi Kitap'a mirasçı kıldık. İçlerinden öz
nefsine zulmeden var. Orta yolda gideni var. Allah'ın
izniyle hayırlarda öne geçeni var. İşte bu, büyük lütfun ta
kendisidir. (Fâtır Sûresi - 32.Âyet)
İşte böyle! Biz
sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık
olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz,
eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdik ki resule uyanı,
ökçesi üstüne gerisin geri dönenden ayıralım. Bu, Allah'ın
kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir. Ama
Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek
ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir.
(Bakara Sûresi -143.Âyet)
Eğer onlar
Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirilmiş olanı gerektiği şekilde
uygulasalardı elbetteki hem üstlerinden hem ayaklarının altından
rızıklanacaklardı. İçlerinde orta yolu izleyen bir topluluk
var. Ama onların çoğunluğunun yapmakta olduğu ne kadar da
kötü! (Maide Sûresi -66.Âyet)
Dağlar gibi
dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak
(ihlâsla) O'na yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı
vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten
bizim âyetlerimizi, ancak nankör hâinler bilerek inkâr eder. (Lokman
Sûresi -32.Âyet)
(5841)- İbnu
Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
"İtidal (orta yol üzere
olmak), teenni(li davranmak), hal ve gidişi iyi olmak
peygamberliğin yirmi dört cüzünden bir cüzdür."
Buhârî'nin Ebu
Hüreyre (radıyallahu anh)'den yaptığı bir rivayette Efendimiz (aleyhissalâtu
vesselâm) uyurdular ki :
"Orta yolu
tutun,
güzele yakın olanı arayın, sabah vaktinde, akşam vaktinde, bir
miktar da gecenin son kısmında yürüyün (ibadet edin), ağır ağır
hedefe varabilirsiniz. Unutmayın ki sizden hiç kimseye, yaptığı
amel, cenneti kazandırmayacaktır" buyurdu.
Açıklamalar:
Buhârî'de geldiği
belirtilerek kaydedilen rivayet bir başka ehemmiyet arz etmektedir:
"Orta yolu tutmak, güzele yakın olanı aramak."
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) burada daha ziyade vasatı hedef olarak göstermektedir.
Çünkü en iyinin hududu yok, ekmelin aranması, sonu gelmeyen
vesveselerin içinde boğulmaya müncer olabilir.
İbnu'l-Münir şöyle der:
"Bu hadis, Hz. Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'in hak peygamber
olduğunu gösteren bir delildir. Çünkü bizden öncekilerin gördüğü
gibi biz de görüyoruz ki, dinde müşkülpesent olan herkes yarı yolda
kesilmiş kalmıştır". İbnu Hacer şöyle devam eder: "Aslında bu
hadisin maksadı, ibadetle ekmeli aramayı yasaklamak değildir. Zira
bu övülmüş olan davranışlardandır. Bilakis, usanmaya sebep
olacak ifrâtı yahut efdali terketmeye veya farzı vaktinde yapmaya
mani olacak nâfile ibadetlerdeki mübalağayı yasaklamaktadır.
- Hadiste "Orta
yolu tutun" diye tercüme ettiğimiz ifadenin aslı "sidâd"dır,
lütgatcilere göre, "amelde vasat" davranmak demektir. Yani ifrat ve
tefrite gitmeden doğruyu takip etmektir. Bu da: "En mükemmeli
yapmaya gücünüz yetmiyorsa "ona yakın olanla yetinin" demektir.
(579)- Ebu
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Kim fenalık yaparsa cezasını
görür. Kendisine Allah'tan başka ne dost ne de yardımcı bulur" (Nisa
123) meâlindeki âyet nâzil olduğu zaman, Müslümanları çok ciddi bir
kedere sevk etti. Bunun üzerine Hz.Rasûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) şöyle tavsiye etti:
"Amellerinizde
orta yolu ve doğruyu bulmaya çalışın.
Mü'mine musibet nevinden her ne ulaşır ise günahlarına bir kefâret
olur. Musibet, beklenmedik bir hâdise olmuş, ayağına batan bir diken
olmuş fark etmez."
(4849)- İbnu
Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:"Ümmetimde iki sınıf vardır ki, onların
İslam'dan nasipleri yoktur: Mürcie ve Kaderiye." [Tirmizî, Kader 13,
(2150).]
AÇIKLAMA:Mürcie,
fırak-ı dalleden biridir. Temel görüşlerini "İman olunca günahın bir
zararı yoktur; tıpkı küfür oldukça, taatin faydası olmadığı gibi"
diyerek ifade etmişlerdir. Gerçi küfür olduktan sonra amelin, taatin
faydası yoktur, bu doğru. Ancak buna kıyasla "İman olunca günah
zarar etmez" şeklinde çıkarılan hüküm batıldır. Böyle bir iddiayı
benimsemek her çeşit haramın helal sayılması demek olan ibahe'ye
kapı açar. Bu düşüncedeki bir insan, "Ben mü'minim günah zarar
vermez" diyerek her aklına gelen haramı işleyebilir. Bu düşünce
Kaderiye düşüncesinin tam zıddında yer alır. Onlar: "Büyük günah
işleyen kimse bu günahtan tevbe etmeden ölürse ebediyen cehennemde
kalır" derken, bunlar "büyük de olsa günahın insana, -imanı olduğu
takdirde- zarar vermeyeceğini" iddia etmişlerdir.Görüldüğü üzere
batıl mezhepler ifrat ve tefrit arasında bocalamaktadır. Ehl-i
Sünnet ve'l-Cemaat, orta yolu tercih eder.
İstanbul
-01.03.2005
http://sufizmveinsan.com
|