Yine Hz.
Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm,
aile halkından birine humma (rahatsızlığı) gelince hamurdan çorba
yapılmasını emrederdi ve çorba yapılırdı. Sonra hastalara emrederdi ve
onlar da ondan ağır ağır içerlerdi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
der di ki:
"Çorba hüzünlü kimsenin kalbini takviye eder, hastanın kalbinden elemi
çıkarır, tıpkı birinizin, su ile yüzünden kiri çıkarması gibi." (
KÜTÜB-İ SİTTE /3971)
Hz.
Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Ureyne kabilesinden bir grup insan
Medine'ye gelmişti. Burası sıhhatlerine iyi gelmedi, hastalandılar.
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da onları sadaka develerinin
bulunduğu yere gönderdi ve:
"Sütlerinden ve bevillerinden için!" emir buyurdu. Onlar da içtiler ve
iyileştiler." (KÜTÜB-İ SİTTE /3972)
İbnu
Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Şifa üç şeydedir:
Bal şerbeti.
Kan aldırma.
Ateşle dağlama.
Ancak ümmetimi dağlamaktan menediyorum."
Bir rivayette: "Balda, hacamat olmada şifa vardır." denmiştir." (
KÜTÜB-İ SİTTE /3973)
Yine
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Kendisiyle tedavi olduğunuz şeylerin en
hayırlısı sa'ut (burun damlası), hacamat (kan aldırma), ledûd (ağızdan
damlatma) ve meşiyy (müshil içmedir.)" ( KÜTÜB-İ SİTTE /3974)
Zeyd İbnu
Erkam radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm,
zâtülcenb hastalığının tedavisinde zeytinyağı ve vers'i methederdi."
Katâde derdi ki: "Zeytinyağı ağzın, hastalık hissedilen tarafından
içirilirdi." Bir rivayette: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize,
zâtülcenbten kustu'l-bahri ve zeytinyağı ile tedavi olmamızı
emrederdi" denmiştir. ( KÜTÜB-İ SİTTE /3975)
İbnu
Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "İki şeyde ne çok şifa vardır: Sabır ve süfâ." (
KÜTÜB-İ SİTTE /3976)
İbnu
Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
hacamat oldu ve hacamatı yapan doktora ücretini ödedi ve ayrıca burun
damlası da kullandı." ( KÜTÜB-İ SİTTE /3977)
Sehl
İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm Uhud savaşı sırasında yaralanınca, Hz. Fatıma radıyallahu
anha, mübarek yüzlerinden kanı yıkamaya başladılar. Ali de Fatıma
radıyallahu anhüma'ya su döküyordu. Fatıma radıyallahu anha suyun kanı
gittikçe artırdığını görünce bir parça hasır aldı. Onu yakıp iyice kül
haline gelince yaraya bastı. Böylece kan da durdu." ( KÜTÜB-İ SİTTE
/3979)
Vail
İbnu Hucr radıyallahu anh anlatıyor: "Târık İbnu Süveyd el-Cu'fi
radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a hamr (alkollüler)
ile tedavi hususunda sordu. Aleyhissalatu vesselam onu bundan men etti
ve:
"Hayır! O, deva değil, derttir!" buyurdu." ( KÜTÜB-İ SİTTE /3980)
Ebu Keşbe
el-Enmâri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm başından ve iki omuzu arasından hacamat olur ve:
"Kim bu kandan akıtırsa, herhangi bir hastalık için, bir başka ilaçla
tedavi olmasa da zarar görmez!" buyururdu." ( KÜTÜB-İ SİTTE /3983)
Tirmizi şu ziyadede bulunur: "(Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm) ayın
onyedisinde, ondokuzunda ve yirmi birinde hacamat olurdu." ( KÜTÜB-İ
SİTTE /3985)
İbnu
Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Haccm ne iyi kuldur; (fazla) kanı giderir, beli
hafifletir, gözü parlatır." İbnu Abbas der ki: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm Miraç gecesinde, meleklerden mürekkeb bir
cemaate her uğrayışında: "Hacamat olmaya devam et! Ümmetine de hacamat
olmalarını emret!" derlerdi." ( KÜTÜB-İ SİTTE /3987)
İstanbul - 30.12.2003
http://gulizk.com
|