MUHYİDDÎN İBN ARABİ Risaleler’den alıntılar

16. Bölüm


Ona bir öpücük kondurdum. Bunu üzerine daha önce bilmediklerini bildi. (3-218)

Aşağıda olan , yukarıda olanın kendisine sunduğu içeceklerle kanar. (3-218)

…Bizim mirasçılarımız üçtür: O’na, Ondan ve Onun içinde… sonra bizim yanımıza bir olarak döner. (3-218)

Eğer bir ipe tutunup aşağı sarksaydınız, Allah ile karşılaşırdınız. (Hadis) (3-219)

Müminlerin kalplerini önüme aldım. Bana, onları nur olarak parlat, denildi. Çünkü küfrün karanlığı iyice koyulaştı. (3-221)

…Seni sana tecelli ettirmediğim, sana göstermediğim sürece kendini bilemezsin. (3-224)

Bilmediğin eve girme.

Bir evi de onu bina edenden başkası bilmez.Çünkü eve neler koyduğunu o bilir. Hak seni, imar edesin diye, bir ev olarak yapmıştır. (3-224)

Yeryüzünde yürüyen nice kişi vardır ki yer onlara lanet okumakta. Onun üzerine secde eden kaç kişinin secdesini kabul etmemekte. Ne dua edenler var ki duaları dildeki sözlerinin ötesine geçmez , düşünceleri de yerini bulmaz. Buna karşılık havralarda ve kiliselerde ne çok sevgili veli var! Namazlarda ve mescitlerde de bir çok buğzedilen düşman var! Namazlarda ve mescitlerdeki bu düşman , havralarda ve kiliselerde ki veli için amel ettiği halde, kendi için amel ettiğini sanır. (3-226)

Sen gökle yer arasında inip duran emirsin. Senin idrak güçlerini  sırf beni idrak etmen için yarattım. Beni idrak ettiğin zaman kendini idrak edersin. Ama kendini idrak etmenle beni idrak edeceğini bekleme. (3-226)

Seni ne başkasının yanında , ne de senin yanında görmek isterim. Benim yanımda benimle kendi yanında ol. Nitekim benim yanımdasın , ama bunun farkında değilsin. Sevgilim! Vuslat vaktidir, vuslat! (3-227)

Onu sevdiğim için öldürmek istedim
Ki mahşer günü benim hasmım olsun. (3-227)

Cam ince , şarap ince
Benzeştiler, aynileştiler iyice
Hepsi şarapmış da kadeh yokmuş gibi
Ya da tümü kadehmiş, şarap yokmuş gibi. (3-228)

Seven sevdiğini onun gözüyle görür. Eğer kendi gözüyle görse seven değildir. (3-228)

O benim gözümdü, ben onun gözü
O benim varlığımdı, ben onun varlığı. (3-229)

O halde benim gözüm ol ki seni seninle göreyim. (3-230)

Bir kötülüğün hemen ardından onu silecek bir iyilik işle. (3-231)

Ya Allah! Dediğim zaman , niçin çağırıyorsun dedi.
Şayet çağırmasam, bu sefer, çağırsana, diyor. (3-231)

Beka seni O’na nispet eder. Fena ise seni kevne nispet eder. (3-235)

Dedim ki: Kulun özelliği kendisine emredileni yapmasıdır.
Denildi ki: Kendisine yapılanı işitmesi kulun özelliğidir. (3-235)

Boşluk yok sevgilim! Çağırıldık ve konuk olduk. (3-235)

Hak senden kalbini istedi ve geri kalan varlığının tümünü sana bahşetti. (3-237)

Senin nefsinden başka bir memleketin yok. (3-238)

Resuller ve şeyhler kesinlikle günahı, isyanı emretmezler . Çünkü Resuller masum, şeyhler de korunmuşturlar. (3-238)

Biat Allah’a kavuşuncaya kadar sürmelidir.

Davud ona: Kendini tandıra at, demişti, o da kendini yanan tandıra atmıştı ve tandır serin ve selametli hale gelip onu yakmamıştı. İşte bu biatına bağlı kalmasının sonucuydu. (3-239)

Seferler üçtür, bir dördüncüsü yoktur. Bunları Hak azze ve celle sabit kılmıştır. Biri O’ndan başlar, biri O’na gider, Biri O’nda sürer. (3-245)

…Gördüğün hiçbir menzil yoktur ki bu benim gayemdir, demen mümkün olmasın. Ama o menzile kavuştuğunda çok geçmeden oradan göçersin. (3-247)

Geçmişte amel ağır basarken zamanımızda ilim ağır basmaktadır.Bu durum İsa as. ın nüzûlü zamanına doğru artış göstermektedir ve o vakit daha da artacaktır. (3-250)

Bir kuvvet , özel olarak yaratılış gayesi kılınan şeyden başkasını idrak edemez. (3-258)

Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul - 24
.
01.2006
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail