Ona bir
öpücük kondurdum. Bunu üzerine daha önce bilmediklerini bildi.
(3-218)
Aşağıda olan ,
yukarıda olanın kendisine sunduğu içeceklerle kanar.
(3-218)
…Bizim
mirasçılarımız üçtür: O’na, Ondan ve Onun içinde… sonra bizim
yanımıza bir olarak döner. (3-218)
Eğer bir ipe
tutunup aşağı sarksaydınız, Allah ile karşılaşırdınız.
(Hadis) (3-219)
Müminlerin
kalplerini önüme aldım. Bana, onları nur olarak parlat, denildi.
Çünkü küfrün karanlığı iyice koyulaştı. (3-221)
…Seni sana
tecelli ettirmediğim, sana göstermediğim sürece kendini bilemezsin.
(3-224)
Bilmediğin eve
girme.
…
Bir evi de onu
bina edenden başkası bilmez.Çünkü eve neler koyduğunu o bilir. Hak
seni, imar edesin diye, bir ev olarak yapmıştır. (3-224)
Yeryüzünde
yürüyen nice kişi vardır ki yer onlara lanet okumakta. Onun üzerine
secde eden kaç kişinin secdesini kabul etmemekte. Ne dua edenler var
ki duaları dildeki sözlerinin ötesine geçmez , düşünceleri de yerini
bulmaz. Buna karşılık havralarda ve kiliselerde ne çok sevgili veli
var! Namazlarda ve mescitlerde de bir çok buğzedilen düşman var!
Namazlarda ve mescitlerdeki bu düşman , havralarda ve kiliselerde
ki veli için amel ettiği halde, kendi için amel ettiğini sanır.
(3-226)
Sen gökle yer
arasında inip duran emirsin. Senin idrak güçlerini sırf beni idrak
etmen için yarattım. Beni idrak ettiğin zaman kendini idrak edersin.
Ama kendini idrak etmenle beni idrak edeceğini bekleme. (3-226)
Seni ne
başkasının yanında , ne de senin yanında görmek isterim. Benim
yanımda benimle kendi yanında ol. Nitekim benim yanımdasın , ama
bunun farkında değilsin. Sevgilim! Vuslat vaktidir, vuslat!
(3-227)
Onu sevdiğim için
öldürmek istedim
Ki mahşer günü benim hasmım olsun. (3-227)
Cam ince , şarap
ince
Benzeştiler, aynileştiler iyice
Hepsi şarapmış da kadeh yokmuş gibi
Ya da tümü kadehmiş, şarap yokmuş gibi. (3-228)
Seven sevdiğini
onun gözüyle görür. Eğer kendi gözüyle görse seven değildir. (3-228)
O benim gözümdü,
ben onun gözü
O benim varlığımdı, ben onun varlığı. (3-229)
O halde benim
gözüm ol ki seni seninle göreyim. (3-230)
Bir kötülüğün
hemen ardından onu silecek bir iyilik işle. (3-231)
Ya Allah! Dediğim
zaman , niçin çağırıyorsun dedi.
Şayet çağırmasam, bu sefer, çağırsana, diyor. (3-231)
Beka seni O’na
nispet eder. Fena ise seni kevne nispet eder. (3-235)
Dedim ki: Kulun
özelliği kendisine emredileni yapmasıdır.
Denildi ki: Kendisine yapılanı işitmesi kulun özelliğidir. (3-235)
Boşluk yok
sevgilim! Çağırıldık ve konuk olduk. (3-235)
Hak senden
kalbini istedi ve geri kalan varlığının tümünü sana bahşetti.
(3-237)
Senin nefsinden
başka bir memleketin yok. (3-238)
Resuller ve
şeyhler kesinlikle günahı, isyanı emretmezler . Çünkü Resuller
masum, şeyhler de korunmuşturlar. (3-238)
Biat Allah’a
kavuşuncaya kadar sürmelidir.
…
Davud ona:
Kendini tandıra at, demişti, o da kendini yanan tandıra atmıştı ve
tandır serin ve selametli hale gelip onu yakmamıştı. İşte bu biatına
bağlı kalmasının sonucuydu. (3-239)
Seferler üçtür,
bir dördüncüsü yoktur. Bunları Hak azze ve celle sabit kılmıştır.
Biri O’ndan başlar, biri O’na gider, Biri O’nda sürer. (3-245)
…Gördüğün hiçbir
menzil yoktur ki bu benim gayemdir, demen mümkün olmasın. Ama o
menzile kavuştuğunda çok geçmeden oradan göçersin. (3-247)
…Geçmişte
amel ağır basarken zamanımızda ilim ağır basmaktadır.Bu durum
İsa as. ın nüzûlü zamanına doğru artış göstermektedir ve o vakit
daha da artacaktır. (3-250)
Bir kuvvet , özel olarak yaratılış gayesi kılınan şeyden başkasını
idrak edemez. (3-258)
Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul - 24.01.2006
http://sufizmveinsan.com
|