MUHYİDDÎN İBN ARABİ Risaleler’den alıntılar

17. Bölüm


Kur’an senin kalbine bir kerede topluca nazil olmuştur, dediğimizde onu ezberleyip hıfzetmeni kast etmiyoruz. Bizim kast ettiğimiz ruhani ve manevi bir husustur. Kur’an sendedir, fakat sen onu bilmiyorsun, demek istiyorum.Çünkü Kur’an bir semaya nazil olduğu zaman , onun nassının ezberlenmiş olması şart değildir. (3-260)

Arapça bilmedikleri halde Kur’an , mushafta ki orijinal dili olan Arapça ile kendileriyle konuşuyor. (3-261)

Kur’an, durmaksızın kendisini ezberleyenlerin kalplerinde yolculuk yapmaktadır. (3-261)

Külli insan hakikati itibariyle aziz Kur’an’dır.

Kur’an’ın hakikati ise insandır. (3-262)

Secde kulluktur.

Kulluk rablık niteliklerinden en uzak olma halidir. (3-265)

Mescid-i Haram ise Mescid-i Aksa’ya göre cehennemin yanında cennet konumundadır. (3-268)

Meydana gelen olay nefsin benimsediği, hoşnut olduğu bir şeyse buna “uğur” adı verilirken, nefsin hoşlanmadığı bir şey olduğunda ise “uğursuzluk” olarak nitelendirilir. (3-270)

Oysa cennetin konumu yasak gerektirmiyordu. Orada istediğini yiyor ve dilediği yerde barınıyordu. Yasağı gerektirmeyen bir yerde böyle bir yasak gerçekleşince, bu etkinin hakikatinin ortaya çıkmasının zorunlu olduğunu, onun genişlik ve rahatlık aleminden darlık ve yükümlülük alemine indirileceğini anladık. Eğer Adem as. bunu bilseydi, cennette kaldığı süre içinde huzurlu olmazdı. (3-271)

…Sulbünde muhalif evlatlarını ve itaatkar evlatlarını birlikte taşıyordu. Muhalif evlatlarının hareketlerinin etkisiyle o aykırı hareketi sergiledi. Fakat muhalif evladını sulbünden çıkardıktan sonra, Adem as. ın rabbine karşı geldiğine dair her hangi bir bilgi ulaşmamıştır bize. (3-271)

Cennet takva yeri değildir, bütünüyle nimet yurdudur. Takva, sakınılması gereken şeylerin varlığını gerektirir. Bu yüzden cennette takva olmaz. (3-273)

Adem oğulları içinde ilk defa kalemle yazı yazan o’ydu. (İdris as.) (3-276)

Allah cehennem bekçisi Malik’i hiç gülmeyecek özellikte yaratmıştır. Buna karşılık Rıdvan adlı melek ise sevinç ve neşeden yaratmıştır. (3-277)

Her zıt farklıdır, ama her farklı zıt değildir. (3-277)

Allah dünyayı bu burçtan (yengeç) yaratmıştır. Dolayısıyla değişken , sebatı olmayan bir burçtur. Burcun özelliği bu olunca dünyanın özelliği de ona benzemektir. (3-281)

Sen gemini inşa etmekle meşgulsün, yani kurtuluş gemini…

Ayrıca “ba” ,ile gemine bin , ki o Allah’ın ismidir. (3-283)

Hayatın his ve anlam olarak onlardan meydana gelmiş olması hasebiyle su ilmin benzeridir. Onlar da ilmi reddettikleri için su ile helak edildiler. Su da fırından fışkırmıştı. Çünkü onlar fırından suyun çıkmasını inkar etmişlerdi. İlimden de Nuh’un bedeninin fırınından fışkırıp onun lisanından kendilerine hitaben zuhur eden ilmi inkar etmişlerdi. (3-284)

Allah ateşi suda gizlemişti. (3-284)

Musa as. kavminin helak olmasını isteyince onların cimri olmaları yönünde beddua etmiştir! Nitekim cimrileştiklerinde helak oldular. Bundan da anlıyoruz ki , alemdeki her oluşun gerçekleşmesi için bir sözün ona yönelmiş olması gerekir. (3-285)

… Bizim şeriatımızda sunduğumuz kurbanlar, bizim ateşten kurtulmamızın fidyeleri konumundadır. (3-287)

Kurbanın fidyesi de koç oldu. Çünkü koç menzili orta şeref evidir ve evlerin en şereflisi olduğu  için de alemin ruhudur. Koç onun bedeninin fidyesiydi, ruhunun değil. (3-288)

..Gece yolculuğu gaybe doğru yapılan bir yolculuktur. “es-Sera” kelimesi gece yolculuğundan başka bir anlamda kullanılmaz.Tefsir olarak değil,ama tasavvur olarak ona aileni geceleyin yola çıkar, denilmiştir. Yani bütün zatını. Böylece bütün hakikatleri müşahede et. Ama karını bu yolculuğa çıkarma. Biz bu ifadeyi kendi tasavvurumuza vurduğumuzda, durmadan kötülüğü emreden nefsini terk etmesi yönünde bir emir olarak algılıyoruz.Çünkü manevi yüceliklere doğru çıkılan miraçta nefse yer yoktur.

(3-289)

Bu yolculuktan söz ederken kendi zatımdan söz etmekteyim.Amacım onların başından bizzat geçmiş bir kıssayı tefsir etmek değildir. Bu yolculuklar kurulmuş köprülerdir , onların üzerinden geçerek kendi zatlarımıza ve sırf bize özgü olan hallere geçeriz. Onlarda bizim faydamız vardır; çünkü Allah onları , biz geçelim diye kurmuştur. (3-291)

Bil ki , kulluk makamını gerçekleştirenleri bu makam, belalara maruz bırakır. Sonra bu mevkinin bir özelliği kimse için izzet ve rahatı tekmil etmemesidir.

(3-292)

Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul - 05
.
01.2006
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail