Allah’a ancak “O”
ismini verebilirler bu yüzden. Elif ile kendisini, ha ile mahlukatı
zikreder. Eliften sonra gelen vech ile yani harfi tarif lam ile
kendisini ezeli olarak tanıtır,onun diğer vechiyle de yani malikiyet
lam ı ile de onu mahlukatına ebedi olarak tanıtır. (1-111)
Muhakkikler,
yüce Allah’ın bir şahsa tek bir surette iki kere tecelli etmediği
ve tek bir surette iki kişiye tecelli etmediği hususunda
görüş birliği içindedirler. İşte bu “O” nun genişlemesidir.
Ebu Talib şöyle der:
Benzeri gibisi olmayanı ,
ancak benzeri gibisi olmayan görebilir. Dolayısıyla gören görülenin
aynısıdır. (1-117)
Attığın zaman sen
atmadın,fakat Allah attı. (Enfal-17)
Yap, ey kulum! Ama sen yapan değilsin, Ben’im yapan.Ben de ancak
seninle yaparım. Çünkü kendimle yapmam mümkün değildir. Senin olman
kaçınılmazdır, senin için de ben lazımım, benim olmam da
kaçınılmazdır. Böylece bütün işler bana ve O’na bağlıdır. (1-121)
Rasûlullah sav.
Her duanın mutlaka kabul edileceğini söylemiştir. (1-129)
Gece ve gündüzün
her biri diğeri için bürüyen,aynı zamanda da bürünen konumundadır.
Yani her biri diğeri için eş ve koca mahiyetindedir. Buna göre
gündüz vakti türeyen her şeyin annesi gündüz, babası da gecedir.
Türeyen her şeyin annesi
gece, babası da gündüzdür. (1-134)
Cismin üremesi
gibi ruh da ürer. (1-137)
İnsan şehvetinin
gecesinden sıyrılıp çıkmadıkça gündüz, nur olmaz, güneşi parlayıp
yerini aydınlatamaz. (1-138)
İskeletin
heykelinden arınmadıkça insan , cihet kabul etmez zata yönelemez.
(1-139)
Bizim için sahih
gün , bütün saatleri eşit olan gündür. (1-139)
Yine bu
feleklerin hareketiyle cennette günler oluşacaktır. Bunlar,
yüce Allah’ın içinde gökleri ve yeri yarattı günlerdir.Cehennem
ehlinin günleri ise bilinen dünyevi günlerdir ve güneş aracılığıyla
müşahede edilirler. Bu günler cennetlerde belli ölçülere dahil
işaretlere sahiptirler. Bunlar aracılığıyla vakitler bilinir.
(1-148)
Oluş (kevn)
cennette hep olacaktır, somut olarak hissedilecektir , müşahede
edilecektir. Çünkü cennet somuttur. (1-148,149)
Dönüşüm alemde
sürekli bir haldir ve bu kaçınılmazdır. (1-150)
Ariflerin gayesi
bekadır. (1-157)
Rasûlullah sav.
bir hususta delil olmadığı zaman , iki salih kişiye baş vurulmasını
ve onların verdiği hükme uyulmasını emretti. (1-160)
Susun ;
sustuğunuzda dinleyin; dinlediğinizde anlayın ; anladığınız zaman
amel edin ve güvenin. (1-161)
Benim söylediğim,
Ebubekir ra.İle Hz. Nebî sav. arasında bir adam olmadığıdır. Biz
sıddıklıktan söz etmiyoruz. Dolayısıyla velilerin en yükseği
Ebubekir’dir.
(1-162)
Ayetlerimizi
yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helake
götüreceğiz. Onlara mühlet veririm; benim cezam
çetindir.(Araf-181,182,183)
Bu ayetlerde yüce Allah dünyadan söz etmiyor. (1-163)
Yine de sen bu
şekil ve kalıp ulemasını taklit etme ; ama ona muhalefet de etme.
(1-163)
Bil ki, Cibrîl,
vahiy indirilen Resulden başkasına inmez ve bir şeriatı nesh
etmez. (1-164)
Velayet ve
marifet mertebesinin varlığı daimidir. Risalet mertebesi ise
sürelidir; tebliğ ile birlikte son bulur. (1-166)
Şöyle
söylemişlerdir:
Onu gören hiçbir şey görmemiştir.
Onu gördüğümden beri Ondan başka hiçbir şey görmedim.
Bir şeyde Onu işiten, ama başka bir şeyde Onu işitmeyen ,O’nu
işitmemiştir.
O ancak anlamakla işitilir. (1-172)
Eğer tevhidin bir
ispat edicisi varsa bu şirktir. (1-174)
Marifet Allah’ı
bilmektir. (1-175)
Sevgi her şeyin
tabi olduğu bir sultandır. (1-177)
-Ancak Ondan
başkasını gören kimse O’na tevekkül eder.
-Allah’ı tanıyan
biri nasıl Ona ibadet eder, hayret ediyorum?..
-İbadet eden
rabbi hakkında kötü zan besler, günah işleyen rabbi hakkında iyi zan
besler.
-İbadet nura
götürür, günah ise ateşe götürür. Nur ateşten daha yakıcıdır.
-Halkın bir
insandan ayrılması hulkunun (ahlakının) kötülüğünü gösterir.(1-179)
-Yiyeceğin az
olması gıdadır. (1-180)
-Cehennemliklerin
bir hicabı vardır. Cennetliklerin de bir hicabı vardır.
-Mürekkep olan her şey perdelidir. (1-185)
“Mim”e gelince o Adem’e as. Ve Hz. Muhammed’e sav. işaret eder.
(1-202)
Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -27.08.2005
http://sufizmveinsan.com
|