Adem
cismiyette Hz. Muhammed’in , bizim ve İsa’nın babasıdır. Hz.
Muhammed sav. ise ruhaniyette Adem’in, bizim babamız ve İsa as.ın
dedesidir.
Çünkü İsa as.ın babası bedenlik makamında ve temsil aleminde Ruhul
Kuds’dür. Ruhul Kuds ise Ruh olması hasebiyle Hz. Muhammed’in
oğludur. Dolayısıyla bu akıl almaz sistem çerçevesinde Hz. Muhammed
sav. İsa as.ın dedesidir. Eğer İsa as.ın bedenselliğine teveccüh
etseydi , o zaman her nutfenin istıva etmesi gibi istıva etmiş,
bürümüş olmayacaktı. Bu teveccühle de ona ruhaniyet verip bizim
olduğumuz gibi onun da babası olacaktı. (1-203)
Yani İsa as.
Bedenselliğin ve ruhaniliğin ortak ürünüdür. (1-203)
Ayrıca doğası itibariyle masumdu. (1-203)
Ben ancak sizin
gibi bir beşerim . (Kehf-110) Böylece bu açıdan bizimle O’nun
arasında bir bağ kurulmuştur. (1-204)
İsimlerin ve
mevcudatın hakikatlerini bütünüyle kapsayan , onların başında gelen,
onlara hakim ve egemen olan isim, Allah ismidir. Allah ismi , hem
zata, hem sıfatlara hem de isimlerin delilidir. Mertebe olarak Ondan
sonra rab ismi gelir. Rububiyet mertebesi uluhiyet
mertebesinin üstünde olduğu için, bu mertebeye ait olan rab
ismine yemin etmiş ve ondan başka isimlere yemin etmemiştir. (1-215)
Acıkan biri, ey
Rezzak (rızık veren) der. Fakat bazen bu ismi bırakıp ; Ey Allah!
dediğini görüyoruz. Bu sırada Rezzak ismi, ben ikinci mertebeyim
demektedir . Ama bu bağlamda , ey Rabbim! Dese bunun anlamı ; ey
Rezzak! Değildir. Anlamı: Ey terbiye eden, ey besleyen veya ey ıslah
edendir. (1-216)
İman kalplerin
amelidir. (1-218)
Allah şöyle der:
Ey kulum! Benim için birini dost edindin mi?.. Benim için birine
düşman oldun mu?.. İşte sırf benim için olan amel budur. (1-224)
Yüce Allah;
kendisi için öfkelenmemizi, ve gücümüz yetiyorsa, bu bağlamda
sabretmememizi emretmiştir. Buna karşılık ; kendimizle ilgili
hususlarda affetmemizi, hoş görmemizi emretmiştir. İşte bu Allah’ın
ahlakıdır. (1-226)
Haşirde sıratı
(yolu) cehennemin üzerinden geçirecektir ki , ona uğramadan karşıya
geçen kimse kalmaz. (1-234)
Bil ki insan ,
berzahta gölge ile güneş ışığı arasındaki çizgi gibi mevcut bir
varlıktır. Berzah; iki denizin birleştiği noktada ikisini bir
birinden ayıran mevhum çizgi gibidir.
…
Yüce Allah, hem
yüceler aleminin hem de sufli (aşağı) alemin rabbi olduğunu haber
veriyor. İnsan dediğimiz bu berzah (ara varlık) ulvi ve suflinin
birleşiminden ibarettir. (1-235)
İnsan varlığın
maksadı olan külli anlamdır. (1-236)
Değişim hep baki
kalır. (1-240)
Salat ve selam
basiretler makamından davet eden Hz. Muhammed’in ve önceki ve
sonraki ehlibeytinin üzerine olsun. (1-247)
“O” Yaratan, var
edendir.(Haşr-23) . Bu ayetlerde görüldüğü gibi , “O” dan sonra yer
alan isimler , “O” nu ve alemde özel olarak meydana getirilmesi
istenen hadiseleri açıklamaktadır. Dolayısıyla isimlerin tümü “O”
nun tercümanıdır.
(1-249)
Eğer kendi
benliğinle desen , bu sensin, O değil. Eğer O’nun benliğiyle desen ,
diyen sen değilsin. Dolayısıyla ne anlam yoluyla ne de şekil yoluyla
kesinlikle birleşme olmaz. (1-252)
Allah’ın emri
“Kaf” ile “Nun” arasındadır. (1-255)
Sahili olmayan
bir denizde Yesrib’li Muhammed’in gemisinde gözlerimizi açtık.
(1-259)
Ben “benim”le
sende olduğumda ve sen “sen”i ortadan kaldırdığında ,benden zuhur
eden, senden zuhur eder. Bakan biri , “senden” görüneni senden
sanır, oysa benim “benimden”dir. Sana öğrettim ; beni istediğin
zaman , sende senin benliğinden bir şey kalmamalı. Çünkü benim
varlıklarla olmam imkansızdır.
(1-262)
Yedi kat göğün ve
yedi kat yerin günleri yoktur; günler, yörüngelerinde sabit olan
yıldızların feleklerine aittir. (1-268)
Muhakkiklere
gelince, ezel kavramı, onlara göre, kadimlik hükmündedir ve
öncesinin olmasının nefyedilmesi (Nefy = Sürgün etmek. Birisini
kendi rızası olmadan, bir yerden başka bir yere nakletmek, sürmek)
anlamınadır. Dolayısıyla selbi bir sıfattır , temel bir sıfat
değildir. (1-272)
El-Bari
(Yaratıcı) kendisiyle mevcuttur (vardır), vücudunu (varlığını) hiç
kimseden almamıştır. “O” Subhanehu “AHAD” Tek’dir. Yani ; O’ndan
başka bir şey yoktur. Alem ise onunla vardır, varlığını O’ndan
almıştır. Alem zati ile mümkün, başkasıyla da vacibül vücuttur.
Çünkü başkasından edinmiştir varlığını. Yaratıcı ise vacibül
vücuttur, varlığını başka bir şeyden edinmemiştir. (1-273)
Eğer perde
olmasaydı, belki de kevn iptal olurdu. (1-277)
Allah alemi
normal, düzgün bir beden olarak yarattı ve Adem’in as.da bu bedenin
ruhu olmasını öngördü.
...
Bu yüzden “alem
büyük insandır” denilir. (1-287)
İnsan Allah’ın
kulu , aleminse rabbi (idarecisi) dir.
…
Yani rablığı itibariyle insandan daha aziz, kulluğu itibariyle
insandan daha zelil bir varlık yoktur. (1-288)
Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -04.10.2005
http://sufizmveinsan.com
|