Zati bağış ancak
isimlere tecelli etmekle gerçekleşir. İsimlerden kaynaklanan bağış
ise hicapla beraber olur, bu bağışları alan biri onları ancak sahip
olduğu kapasite oranında alır. (1-288,289)
O’nu bilmek ,
hadis (sonradan olma) özelliklerden O’nu tenzih etmek demektir.
(1-289)
Amel mekana (
yere) , ilim ise mekanete (makama) yöneliktir. (1-290)
Allah katında din
İslam’dır. İslam’ın anlamı ise boyun eğmektir. (1-292)
Nur keşfeder ve
keşfettirir. Nurun en tamamı ve en büyüğü , yüce Allah’ın rüyada
tecelli eden ve görülen suretler aracılığıyla irade ettiği şeyleri
keşfettirenidir. Buna da tabir denir. (1-292)
Bütün
yollar Allah’a varır. Allah bütün yolların gayesidir. Dolayısıyla
bütün yollar sırat-ı müstakimdir.
(1-293)
Ve yüce Allah,
kulun kalbinde yer aldığını bildirmiştir. Rahmeti ise O’nu kapsamaz.
Çünkü rahmetin hükmü ancak hadis (sonradan olma) varlıklara taalluk
eder.
...
Hakk , özü
itibariyle ve kendisi olarak değişmediği halde suretler içinde
değişip durmaktadır.
…
Kalbin aksine
akıl sınırlıdır. (1-294)
Güçlü kale onun
hayatını yönlendiren ve onu terbiye eden Hak’tır.
…
Bil ki; her Resul
Nebi’dir, her Nebi Velidir ve her Resul Velidir. (1-295)
Ruhun bir
özelliği nereden geçerse orayı canlandırmasıdır. (1-295)
(Saba melikesi
Belkıs’a) Gösterilen taht da suret olarak tahtın aynısı değildi.
(1-296)
Davud’a bir lütuf
olarak kendini bilme, tanıma lütfedildi ve bunu O’nun ameli
gerektirmiş değildi. (1-297)
Davud Allah’ın
halifeliğine ve imamet görevine tayin edilmişti. (1-297)
Sabretme veya
durumu Allah’a şikayet etme arasında aslında bir çelişki yoktur.
Eyyub, gösterdiği sabırla Allah’ın kudretine , yapabilirliğine
direnmemiştir , Allah , bu özelliği sebebiyle de Eyyub’a önce
sıhhatini sonra ailesini ve onlarla birlikte (elinden çıkanların)
benzerini verdi. (1-298)
Kefaret
ibadettir. Kefaret emri , adaktan daha hayırlı olması durumunda
adağın bozulması emri anlamındadır. (1-299)
Bir kimse
eşiyle cinsel ilişkiye girerken , orgazm olduğu sırada varlıkların
en üstününü hayal etsin. O zaman doğacak çocuk , o kimsenin bütün
özelliklerini değilse de önemli bir kısmını üzerinde taşır.
(1-299)
Musa as. İçin
Harun as. , Hz. Muhammed’in sav. dünyadan ayrılmasından sonra onun
yerine geçen naibleri konumundadır. O halde varis, kime varis
olduğuna , kimin naibi olarak tayin edildiğine baksın.
...
Kim tasarrufları
itibariyle onun ahlakı üzere olursa , sanki oymuş gibi olur.
(1-300,301)
İşlediğin hiçbir
ameli hakir görme. Çünkü Allah bu ameli yaratırken ve bizim
üzerimize vacip kılarken küçümsememiştir. (1-305)
Filozoflardan
biri şöyle demiştir: “Dilden başka uzun süre zindanda tutulmayı
hakkeden başka bir şey yoktur. Allah onu iki dudağın ve dişlerin
arasında yarattığı halde yine de kapıyı açar ve uzun uzun fuzuli
yere konuşur.” (1-305)
Dilenciye yedir,
içir. Çünkü o , senden dilenmesi sebebiyle seni, kullarına yediren
ve içiren hakkın menziline çıkarmıştır. (1-306)
Süslenmeye, güzel
görünmeye dikkat et. Çünkü bu başlı başına bir ibadettir. (1-306)
Allah şöyle
buyurmuştur: Nimetin benden olduğunu gördüğün zaman bu şükrün
hakkıdır. (1-307)
Sadece Allah’a
yönelmek gerekir. İnsanlar sebeplere dayandıkları sırada Allah
onlara azap eder, çünkü sebepler her zaman yitip gidebilecek
olgulardır. (1-307)
Adı sanı
bilinmeyen silik bir kişi olmaktan ayrılma.
...
Sana, yerine
getirmen durumunda mutlu olacağın bir şeyi tavsiye eden kişi Allah
tarafından sana gönderilmiş bir elçidir. (1-308)
Elinden
geldiğince ihtilaflardan, tartışmalardan uzak dur. (1-309)
Yaşamak için ye,
rabbine itaat etmek için yaşa. (1-312)
Ey Ali!.. Yemeğe tuz ile başla , tuz ile bitir. Çünkü tuz yetmiş
hastalığın şifasıdır. Hadis- (1-312)
Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -11.10.2005
http://sufizmveinsan.com
|