El Salik:
Makamları ilmiyle değil, haliyle geçen kimse. İlim onun aynıdır.
(1-318)
El Budela: Bunlar
yedi kişidir. Bir kavimden ayrılan kimse, yerinde kendi suretinde
canlı bir beden bırakıyorsa ve kimse onun kaybolduğunu anlamıyorsa,
işte bu kimse Bedil’dir… (1-320)
El Cem: Halksız
hakka işaret etme.
Cem’ul Cem:Bütünüyle Allah’ta tükenme isteği. (1-321)
Es Sekr:Güçlü bir
varitle yitip gitme, kaybolma.
El Mahv (Silinme) : Adet vasıflarının ortadan kalkması. (1-322)
İlme’l
Yakin:Delilden anlaşılan ilim.
Ayne’l Yakin: Müşahede ve keşiften anlaşılan ilim.
Hakka’l Yakin: Gözlemlenen şeyden irade edilen hususun ilimde hasıl
olması.
(1-323)
Er Riyazet:Edep
riyazeti, nefsin tabiatının dışına çıkmaktır.
El Mücadele:Nefsi bedeni meşakkatlere ve her durumda hevaya
muhalefet etmeye zorlamak demektir. (1-324)
El Mekr:Allah’ın
emirlerine muhalefet eden kimsenin bu halinin devamına rağmen
nimetlerin ard arda gelmesi. Kötü edebin varlığına rağmen halin
devam etmesi.
El Gurbet:Maksudun peşinde vatandan ayrılmak anlamında kullanılır…
Er Rağbet:Nefsin rağbeti sevaba, kalbin rağbeti hakikate, sırrın
rağbeti hakka yöneliktir. (1-326)
El Hürriyet:
Kulluk hukukunu Allah için ikame etmek. Bu hukuku ikame eden kimse
Allah’tan başkasından azadedir,hürdür. (1-327)
El Havf (Korku):
Geçmişteki menfi şeylerden sakınman.
Er Reca (Umut) : Gelecek ümidi, beklentisi. (1-329)
El Arif ve’l
Ma’rife (Arif ve Marifet): Rabbin kendisini gösterdiği ve bunu
neticesinde üzerinde bir takım haller zuhur ettiği kimseye arif,
onun haline de marifet denir.
Er Rida: Hakkın sıfatlarıyla zuhur etme. (1-330,331)
Biz bu sözleri,
amel edenler içinde nimetleri gaye edinen, nimet yığmak için
çabalayan kimselere cevap olsun diye söylemedik. Bize göre bu işi
yapanlar, kendileriyle uğraşılmayacak, kendilerine dönüp
bakılmayacak kadar değersiz ve hakir kimselerdir. Bizim amacımız,
sabit mahalline varmadan müşahede lezzeti almak için acele edenler,
menziline ulaşmadan fena bulmaya çabalayan , Hak yolda alemlerden
uzaklaşıp kendini Hak’da yok etmeye çabalayanların hazzını
açıklamaktır. (2-22)
Hak’ta fena bulma
zamanı , insanın içinde bulunduğu makamların en yükseğini terk etme
zamanıdır. (2-22)
Sen ikinci
zamanda , aslında birinci zamanda senin için kararlaştırılmış
bilginin suretini görüyorsun.
(2-23)
Halktan uzak
olduğun oranda Hakka zahiri ve Batıni olarak yaklaşırsın. (2-23)
Riyazet; ahlakı
arındırmaktan, hafif meşrepliği terk etmekten ve eziyetlere
katlanmaktan ibarettir. (2-25)
Bir kimse, evinde
uzlete çekiliyorsa, buna karşılık halkın kendisine gelip gitmesi
için kapısını da açık tutuyorsa , onun amacı liderlik ve mevki elde
etmektir. Ve böyle bir kimse Allah’ın kapısından kovulmuştur. (2-25)
Halvetin
esnasında , O’ndan , kendisinden başkasını isteme. (2-26)
Çeşitli
yiyecekler önüne konulursa, sen bunların içinde suyu iç. Su yoksa
sütü iç.Ama ikisini birlikte içersen daha güzel olur. Bal da
içebilirsin. Şarap içmekten sakın; ama yağmur suyuyla karışık olması
başka.Eğer nehir ve çeşme sularıyla karışıksa, bunu içmenin hiçbir
yolu yoktur. (2-27)
Kamil o kimsedir
ki , bütün dillerle münacat eder. İşte, gayesinin doğrultusunda
hareket ettiği sürece sadece bu kimse Muhammedî’dir. (2-33)
Bil ki, Nübüvvet
ve Velayet şu üç hususta ortaktır:
Birincisi; kesbi bir öğrenme çabası olmaksızın bilmek.
İkincisi; normalde bedenen yapılamayan veya bedenin yapma gücü
bulunmayan şeyleri himmetle yapmak.
Üçüncüsü; hayal alemini his dünyasında görmek. (2-34)
Bil ki, Allah’ın
her Velisi, her ne alırsa alsın, şeriatına bağlı olduğu Nebi’nin
ruhaniyeti aracılığıyla alır ve şahit olduğu şeylere bu makamdan
şahit olur.
Fakat Velilerin bazısı bunu bilir, bazısı da bilmez ve , “bana
Allah bunu söyledi” der. Oysa bunu söyleyen , dediğimiz
ruhaniyetten başkası değildir. (2-35)
Bilen kime her
zaman susuzdur ve bilgi bahşeden de daima onunla ilintilidir.
(2-39)
Benliğim un ufak
oldu, görününce
Tek’in benliği vadiden (2-53)
Vâris olduğun
gibi, senin varislerinin olması da kaçınılmazdır. Bu takdirde halka
yönelttiğin her yükümlülükte şefkatli ol. (2-68)
Zahir oldun , hiç
kimseye gizli değilsin
Sadece yaratıcıyı bilmeyene gizli olursun. (2-69)
Eğer cömertlik (cud) olmasaydı varlık (vücud) zuhur etmezdi , kerem
olmasaydı hikmet belirmezdi. Eğer başkasını kendine tercih etme
olmasaydı, sırlar ortaya çıkmazdı. (2-71)
Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -18.10.2005
http://sufizmveinsan.com
|