MUHYİDDÎN İBN ARABİ Risaleler’den alıntılar

5. Bölüm


El Salik: Makamları ilmiyle değil, haliyle geçen kimse. İlim onun aynıdır. (1-318)

El Budela: Bunlar yedi kişidir. Bir kavimden ayrılan kimse, yerinde kendi suretinde canlı bir beden bırakıyorsa ve kimse onun kaybolduğunu anlamıyorsa, işte bu kimse Bedil’dir… (1-320)

El Cem: Halksız hakka işaret etme.
Cem’ul Cem:Bütünüyle Allah’ta tükenme isteği. (1-321)

Es Sekr:Güçlü bir varitle yitip gitme, kaybolma.
El Mahv (Silinme) : Adet vasıflarının ortadan kalkması. (1-322)

İlme’l Yakin:Delilden anlaşılan ilim.
Ayne’l Yakin: Müşahede ve keşiften anlaşılan ilim.
Hakka’l Yakin: Gözlemlenen şeyden irade edilen hususun ilimde hasıl olması.
(1-323)

Er Riyazet:Edep riyazeti, nefsin tabiatının dışına çıkmaktır.
El Mücadele:Nefsi bedeni meşakkatlere ve her durumda hevaya muhalefet etmeye zorlamak demektir. (1-324)

El Mekr:Allah’ın emirlerine muhalefet eden kimsenin bu halinin devamına rağmen nimetlerin ard arda gelmesi. Kötü edebin varlığına rağmen halin devam etmesi.
El Gurbet:Maksudun peşinde vatandan ayrılmak anlamında kullanılır…
Er Rağbet:Nefsin rağbeti sevaba, kalbin rağbeti hakikate, sırrın rağbeti hakka yöneliktir. (1-326)

El Hürriyet: Kulluk hukukunu Allah için ikame etmek. Bu hukuku ikame eden kimse Allah’tan başkasından azadedir,hürdür. (1-327)

El Havf (Korku): Geçmişteki menfi şeylerden sakınman.
Er Reca (Umut) : Gelecek ümidi, beklentisi. (1-329)

El Arif ve’l Ma’rife (Arif ve Marifet): Rabbin kendisini gösterdiği ve bunu neticesinde üzerinde bir takım haller zuhur ettiği kimseye arif, onun haline de marifet denir.
Er Rida: Hakkın sıfatlarıyla zuhur etme. (1-330,331)

Biz bu sözleri, amel edenler içinde nimetleri gaye edinen, nimet yığmak için çabalayan kimselere cevap olsun diye söylemedik. Bize göre bu işi yapanlar, kendileriyle uğraşılmayacak, kendilerine dönüp bakılmayacak kadar değersiz ve hakir kimselerdir. Bizim amacımız, sabit mahalline varmadan müşahede lezzeti almak için acele edenler, menziline ulaşmadan fena bulmaya çabalayan , Hak yolda alemlerden uzaklaşıp kendini Hak’da yok etmeye çabalayanların hazzını açıklamaktır. (2-22)

Hak’ta fena bulma zamanı , insanın içinde bulunduğu makamların en yükseğini terk etme zamanıdır. (2-22)

Sen ikinci zamanda , aslında birinci zamanda senin için kararlaştırılmış bilginin suretini görüyorsun. (2-23)

Halktan uzak olduğun oranda Hakka zahiri ve Batıni olarak yaklaşırsın. (2-23)

Riyazet; ahlakı arındırmaktan, hafif meşrepliği terk etmekten ve eziyetlere katlanmaktan ibarettir. (2-25)

Bir kimse, evinde uzlete çekiliyorsa, buna karşılık halkın kendisine gelip gitmesi için kapısını da açık tutuyorsa , onun amacı liderlik ve mevki elde etmektir. Ve böyle bir kimse Allah’ın kapısından kovulmuştur. (2-25)

Halvetin esnasında , O’ndan , kendisinden başkasını isteme. (2-26)

Çeşitli yiyecekler önüne konulursa, sen bunların içinde suyu iç. Su yoksa sütü iç.Ama ikisini birlikte içersen daha güzel olur. Bal da içebilirsin. Şarap içmekten sakın; ama yağmur suyuyla karışık olması başka.Eğer nehir ve çeşme sularıyla karışıksa, bunu içmenin hiçbir yolu yoktur. (2-27)

Kamil o kimsedir ki ,  bütün dillerle münacat eder. İşte, gayesinin doğrultusunda hareket ettiği sürece sadece bu kimse Muhammedî’dir. (2-33)

Bil ki, Nübüvvet ve Velayet şu üç hususta ortaktır:
Birincisi; kesbi bir öğrenme çabası olmaksızın bilmek.
İkincisi; normalde bedenen yapılamayan veya bedenin yapma gücü bulunmayan şeyleri himmetle yapmak.
Üçüncüsü; hayal alemini his dünyasında görmek. (2-34)

Bil ki, Allah’ın her Velisi, her ne alırsa alsın, şeriatına bağlı olduğu Nebi’nin ruhaniyeti aracılığıyla alır ve şahit olduğu şeylere bu makamdan şahit olur.
Fakat Velilerin bazısı bunu bilir, bazısı da bilmez ve , “bana Allah bunu söyledi”  der. Oysa bunu söyleyen , dediğimiz ruhaniyetten başkası değildir. (2-35)

Bilen kime her zaman susuzdur ve bilgi bahşeden de daima onunla ilintilidir.
(2-39)

Benliğim un ufak oldu, görününce
Tek’in benliği vadiden (2-53)

Vâris olduğun gibi, senin varislerinin olması da kaçınılmazdır. Bu takdirde halka yönelttiğin her yükümlülükte şefkatli ol. (2-68)

Zahir oldun , hiç kimseye gizli değilsin
Sadece yaratıcıyı bilmeyene gizli olursun. (2-69)

Eğer cömertlik (cud) olmasaydı varlık (vücud) zuhur etmezdi , kerem olmasaydı hikmet belirmezdi. Eğer başkasını kendine tercih etme olmasaydı, sırlar ortaya çıkmazdı. (2-71)

Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -
18.10
.2005
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail