Hakkı unuttuğun
zaman , sana onu kimin unutturduğuna bak; eğer hakkı sana unutturan
şey, onun sana emrettiği bir şeyse, bil ki hak seninle beraberdir ve
sen de onun emriyle berabersin, onunla değil. Eğer hakkı sana
unutturan şey , onun nehyettiği bir şeyse , ne sen onunla
berabersin, ne de O seninle beraberdir.
Kim haktan başkasına güvenip
dayanırsa, ona yönelik yardımını, bir tuzağa dönüştürür ve o bunun
farkına bile varmaz.
Şahsınla ilim denizine dal; eşyanın hakikatine ulaşırsın.
(2-191,192)
Bil ki,
rububiyete iman hidayeti artırır. Uluhiyete iman ise hidayetin
kendisidir. (2-192)
Allah’a itaat
eden biriysen , Allah’a itaat eden her şey senin
cinsindendir(2-193).
Yokluğuna dön;
çünkü yokluk senin kadimliğinin niteliğidir ve Allah onda senden
razıdır. Hakka itaat edip de ölen kimse ölmemiştir.
(2-194)
Her seven ,
sevdiğine kavuşmuş olsa da özlem duyar.…
“Haydin namaza” diye seslenildiği zaman zatına haber ver.
…
İlim talep eden
cahildir, ilmi terk eden de.
…
İlmin malumu
varlıktır. Görmenin görüneni ise zattır.
…
İlim , içinde zulüm olmayan bir karanlıktır. (2-196)
İsteyen de
kazanın dışına çıkamaz, istemeyi terk eden de. (2-198)
Bir şeyi seven
onu kıskanır. Kıskanan sevgiyle beraberdir, sevgiliyle değil. Hakkı
seven ve onu kıskanan , onu ancak hayal huzurunda sevmiştir. Hak ise
vehmin ve hayalin hakimiyeti altına girmez. (2-198,199)
Senin hakkı
görmen , onunla yüzleşmeni engelleyen sen kaynaklı bir perdedir.
(2-199)
Kalplerin görmesi
saflıklarıyla orantılıdır. (2-199)
Hakkı dünyada
basiretle, ahirette ise gözle görürsün. Ahiret daha üstün olduğuna
göre göz daha üstündür. (2-199)
Dua ibadettir,
zikir efendiliktir.Dua eden, Ona ulaşır, yanına girer. Zikredense ,
onun yanındadır. Dua seslenmektir. Seslenmek ise uzaklığı ifade
eder. (2-200)
Ama O’nu O’nun
için zikret.Çünkü zikir Allah için, dua ise Allah katındaki nimetler
içindir. (2-200)
Allah’ın bir
kavmi de vardır ki, onlar O’nu her şeyde görürler. B yüzden bir
şeyden başka bir şeye kaçmazlar.
(2-200)
Hiçbir şey
Haktan uzaklaşmadığı gibi hak da hiçbir şeyden uzaklaşmaz.
(2-201)
Zahir ve batın ,
birbirinden ayrılmayan ikiz kardeşlerdir. (2-203)
Cansız varlıklar
senden daha iyi kulluk etmektedirler; onların ibadeti zatidir.
(2-206)
Allah bir insanla
ancak vahiy yoluyla veya perde akasından konuşur. (Şura-51) Muhatap
olan kimse üzerinde beşer ismini taşıdığı ve beşeriyet niteliğinden
soyutlanmadığı sürece ona hitap doğrudan yöneltilmez. Alemde gerçek
fail, eksiksiz ve kamil iktidara sahip yüce Allah olduğuna göre ,
perdelenmiş ve perdelenmemiş kullarına hitap eden O’dur. İki gurup
arasındaki üstünlük farkı, bulundukları makamların kendilerine
kazandırdığı meziyetlere göre belirginleşir. (2-210)
Aklına tapan,
kişisel görüşüne tabi tabi kimseler için durum farklıdır. Onlar bu
uğurda en ağır meşakkatleri çekseler de böyle bir lütfa mahzar
olmazlar, çünkü onlar Allah’ın yakınlaşma vesilesi olarak
öngörmediği ibadet şekillerini ihdas ederek uygularlar. (2-211)
Asıl aşağılama,
tekebbür edene karşı tekebbür ederek onu aşağılamaktır. (2-215)
Allah’a karşı
kibirlilik edenin karşısında kibirlen, çünkü senin mütevazılığın
budur. Kibirlenenlerin büyüklenmeleri karşısında , bunun Allah’tan
olduğunu bilsen de tevazu gösterme. Çünkü büyüklük O’nun bir
sıfatıdır; ancak imkansız için de O’nun bir hükmü vardır.
(2-217)
Tevazu , başı öne
eğmek veya hizmet etmek yahut falanca hakkı eda etmek değildir. Bu
saydıklarımızın tümü reislere karşı dalkavukluk etmenin, onların
nezdinde mevki edinmek için hoş görünmeye çalışmanın
göstergeleridir. Asıl tevazu, Allah’ı bilmenle arkadaşlık etmendir.
Kendini bildiğin tanıdığın zaman rabbini bilir, tanırsın.
Rabbini bildiğin zaman , O’nun katında olup da sana ait olan şeyleri
ve de sende olup O’na ait olan şeyleri de bilirsin. (2-218)
Bak, üfleyen biri
, bir tek nefesi ile kandili söndürürken, tutuşmuş kuru otları da
alevlendiriyor. (2-220)
Hak için haktan
ayrılma, o zaman Hakkı bulursun. Hakkı yollarda arama, çünkü ortada
O’na giden bir yol yoktur. (2-221)
Şekillendirilen
her şey kevndir. (2-221)
İlim malum
değildir.Çünkü insan bir şeyi bilir, ama bu bilme o şeyin kendisi
değildir. İlim bazen malumun kendisi de olur. Çünkü ilimle ilim
bilinir. (2-221)
Hak, kulu, ondan
sadır olan şeylerden dolayı cezalandırır. (2-223)
Hakka uyana da muhalefet edene de merhamet et. Çünkü bu durumu
taksim eden O’dur. Kafir, mü’mine merhamet ettiği zaman , Allah,
onun azabını hafifletir.Mimin kafire merhamet ettiği zaman , Allah
onun ödülünü eksiksiz verir. (2-223)
Yansıtan: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -22.11.2005
http://sufizmveinsan.com
|