Ferve İbnu
Müseyrk (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'e bir gün:
"- Ey
Allah'ın Resûlü, kavminden yüz çevirenlere karşı, İslâm'ı
benimseyenlerle bir olup mücadele edeyim mi?" diye sordum. Onlarla
savaşma hususunda bana izin verdi ve beni emir tayin etti. Ben
(Medine'den) ayrılınca:
" Gutayfî ne
yaptı.?" diye benden sormuş. Kendisine, gittiğim söylenince hemen
peşimden birisini göndererek beni geri çağırdı ve şu talimatı verdi:
" Kavmini
İslâm'a davet et. Onlardan İslam gelenlerin Müslümanlığını kabul et.
Kabul etmeyenler için savaşmakta acele etme, ben sana yeni bir emir
gönderinceye kadar bekle."
Der ki: Sebe
kavmi hakkındaki âyetler nâzil olmuştu. Bir adam sordu:
"- Ey
Allah'ın Resûlü, Sebe de ne? Bir yer veya bir kadın mıdır?"
" Ne bir yer,
ne de bir kadın değildir. Bilakis bir erkektir. On çocuklu bir Arap.
Bu çocuklardan altısı Yemen cihetine gidip yerleşti, dördü de Şam
cihetine gidip yerleşti. Şam tarafına gidenler Lahm, Cüzâm, Gassân ve
Âmile kabilelerini ortaya çıkardılar. Yemen tarafına gidenler ise Ezd,
Es'ariyyun, Hımyer, Kinde, Müzhic ve Enmâr halkını meydana getirdiler.
"
Bir adam:
" Enmâr da
ne?" diye sordu.
" Enmâr,
dedi, Has'am ve Becîle kabilelerinin mensup olduğu cemaattir."
(KÜTÜB-İ SİTTE /751)
Hz. Ebü
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdu ki: "Allahu Teâla Hazretleri semâda bir işin
yapılmasına hükmetti mi, Rabb-i Teâla'nın sözüne ihtiramla, melâike
(aleyhimüsselam) korku ile kanatlarını birbirine vururlar. Rabb Teâla
nın işitilen sözü düz bir kaya üzerinde (hareket eden) zincirin sesi
gibidir. Meleklerin kalplerinden korku açılınca (Cebrail ve Mikail
gibi mukarreb meleklere):
" Rabbiniz
ne buyurdu?" diye sorarlar. Onlar da:
" Allah
Teâlâ hazretleri hakkı söylemiştir. Zaten O, yüce ve uludur" derler.
O'nun sözünü, kulak kabartan (şeytanlar gizlice) işitir. Kulak hırsızı
şeytanlar (yerden göğe kadar) birbirlerinin üstünde (zincirleme)
dizilmiş ve kulak hırsızlığına hazırlanmış bulunur. - Süfyan (İbnu
Uyeyne) eliyle tarif etti: Parmaklarını önce (üst üste) dizdi, sonra
açtı-(En üstteki, ilâhî kelamı işitir ve alttakine verir, o da kendi
altındakine verir.
Böylece
gele gele sihirbaz ve kahinlerin diline kadar ulaşır. Bazan kelimeyi
aşağıdakine vermeden önce bir şahap, şeytana ulaşır. Bazan şahap
kendisine isabet etmezden önce kelimeyi aşağısındakine vermiş olur.
(Sihirbaz ve kâhinler kendilerine bu şekilde ulaşan hırsızlama habere)
yüz kadar da kendileri ilave ederek yalanlar düzerler.
Emr-i
İlâhî yeryüzünde tahakkuk edince halk kendi arasında: "Bu işin olacağı
bize daha önce falan falan günlerde haber verilmemiş miydi?" derler.
Böylece, semada (kulak hırsız1ığı yoluyla) işitilmiş olan haber
böylece tasdik edilir." (KÜTÜB-I SİTTE /752)
İbnu Mes'ud
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Allahu Zülcelâl hazretleri vahiy
suretiyle konuştuğu zaman sema ehli bir ses işitir ki bu, demir bir
zincirin düz bir kaya üzerinde hareket etmesiyle çıkan çıngırak sesine
benzer. Sema ehli bu sesi duyunca korku ve haşyetten bayılırlar.
Cibril (aleyhi's-selam) kendilerine gelinceye kadar bu halde devam
ederler. O gelince korku, kalplerinden açılır. Hemen: "Ey Cibril,
Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. O: "Hakkı söyledi" der. Sema ehli
hep bir ağızdan: "el-Hak, el-Hak" diye söyleşirler. (KÜTÜB-I
SİTTE /753)
FÂTIR
SÛRESİ
Ebu Saîd
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm),
"Sonra biz o kitabı kullarımızdan (beğenip) seçtiklerimize miras
bıraktık. İşte onlardan kimi nefsine zulmedendir. Onların bâzısı
mutedildir, onlardan bir kısmı da Allah'ın izniyle hayrat (ve hasenât
yarışların)da öncü ol(up kazan)andır...!" (Fâtır, 32) âyeti hakkında
şunu söyledi: "Bunların hepsi aynı makamdadır, hepsi de cennettedir."
(KÜTÜB-I SİTTE /754)
İbnu Abbas
(radıyallahu anhümâ): "Onlar orada şöyle bağrışırlar: "Rabbimiz, bizi
çıkar, yapmış olduğumuzdan bambaşka iyi amel (ve hareketler)de
bulunacağız." Size, iyice düşünecek kimsenin düşünebileceğ'i, öğüt
kabul edilebileceği kadar ömür vermedik mi? Size (azâb ile) korkutan
da gelmişti. Şimdi tadın (o azâbı)! Artık zâlimler için hiçbir
yardımcı yoktur" (Fâtır 37) âyetinde geçen "korkutan da gelmişti"
ibâresinde kastedilen şeyin Kur'ân'la gelmiş olan Muhammed
(aleyhissalâtu vesselâm) olduğunu söyledi." (KÜTÜB-I SİTTE
/755)
İstanbul - 05.08.2004
http://www.sufizmveinsan.com/
|