Allâhüllezî
haleka seb’a semâvâtin ve minel ardı mislehünne , yetenezzelül emrü
beynehünne li ta’lemû ennellâhe alâ külli şey’in kadîr , ve
ennellâhe kad ehâta bi külli şey’in ılmâ.
Allah O'dur ki
yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yarattı.
Emir bunlar arasında iner ki Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve
Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz.
Ahmed HULÛSİ - İnsan ve Sırları
-1.Cilt: Sayfa-13:
Gazalî Hazretlerinin «İhyâ-u
Ulûmi'd Dîn» adlı eserinde, Ashabın âlimlerinden olarak bilinen
İbni Abbas radıyallâhu anh'ın şöyle dediği yazılıdır:
«O Allah ki yedi semâ
yaratmış, arz’dan da onların bir mislini; ARALARINDAN emir inip
duruyor!.. (Talâk 12)
Âyet-i Celîlesinin tefsirini
yapacak olsam, beni taşa tutardınız.
Bir başka nakilde de:
Beni tekfir ederdiniz!..» (Tekfir:Küfür isnat etme)
Gene aynı yerde
Resûlü Ekrem'in çok yakınındakilerden biri olan
Ebû Hureyre
radiyallâhu anh şöyle dediği kayıtlıdır:
«Rasûlullah
Efendimiz’den iki kap ilim aldım, birini dağıttım. Eğer diğerinin
ağzını açsam, bu kelleyi uçururdunuz!..»
Ashabtan önde
gelen ve âlim sayılan bu zâtların anlayışsızlar tarafından «tekfir»
edilmesine, yada boğazının kesilmesine kadar yol açacak «SIRLAR»
acaba nelerdir?..
Ahmed HULÛSİ -Hz.Muhammed Neyi Okudu
: Sayfa -104 :
Geçmişte kullanılan klasik
anlatıma göre, dünyanın yaşadığımız zemini üzerinden, Ay
yörüngesine kadar olan sahada yedi kat yer vardır...
Ve bu anlayışa göre biz şu anda yedi kat yerin dibinde
yaşamaktayız...
Bizim üstümüzde altıncı kat yer, üstünde beşinci yer ve Ay’a kadar
birinci yer vardır...
Esasen bu anlatım, bizim atmosfer tabakalarını tanımlamaktadır...
Atmosfer dışında birinci semada yani gökte Ay vardır, ikinci
katta Merkür, üçüncü katta Venüs, dördüncü katta Güneş, beşinci
katta Mars, altıncı katta Jüpiter ve yedinci katta da Satürn ve
diğerleri mevcuttur..
Bundan sonra "yıldızlar
feleği" denen "galaksiler" vardır...
"KÜRSİ"
ismi ile tanımlanan “Samanyolu Galaksisi”dir...
Mekân kavramı, Güneş sistemi dışında, galaksiye uzanır...
“Din”deki bunun dışında kalan tüm tanımlamalar varlıklar ise
tamamıyla BOYUTSALDIR!...
Esasen bizim kullanmakta olduğumuz "KOZMİK" kelimesi dahi
günümüzdeki kullanım şekliyle, “BOYUTSALLIĞI” ifade içindir...
Ahmet Fevzi YÜKSEL – Atmosfer
başlıklı yazıdan:
www.sufizmveinsan.com/arastirma/atmosfer.html
Dünya'nın ya da başka bir
gezegenin çevresindeki hava ya da gaz katmanlarına atmosfer denir.
Atmosferdeki ısı
derecesinin düşey doğrultuda değişmesini göz önünde tutarak
yapılan sınıflandırma aşağıdaki gibidir;
Troposfer
: Atmosferin en alt
bölümüdür. İçinde bizim de yaşadığımız bu katman bütün atmosfer
kütlesinin yaklaşık % 75'ini kapsar. Meteoroloji olayları ve bütün
bulutlar bu katmanda oluşur.
Stratosfer
: Bu katmanda da yükseklik arttıkça hava giderek seyrekleşir.
Mezosfer : 50 km’nin üstündeki yükseltilerde başlayarak, deniz
yüzeyinden yaklaşık 80 km yüksekliğe kadar uzanan katmandır.
Termosfer
(İyonosfer) : Mezosferin
üstünde, sıcaklığın yükseltiyle birlikte yeniden arttığı katmandır.
Yaklaşık 80 km den, 500 km yüksekliğe kadar uzanan bu katmanın bir
adı da İyonosfer’dir.
Magnetosfer
(Manyetosfer) : Bu katmana
“mıknatısküre” ya da “çekimküre” de denilmektedir.
Atmosferin
katmanları, kimyasal bileşimleri dikkate alınarak da
sınıflandırılmaktadır;
Homosfer
: Deniz seviyesi ile 100 km yükseklik arasındaki bu katmanda havayı
meydana getiren başlıca elementlerin, özellikle de azot ve oksijenin
oranı fazla değişiklik göstermemektedir.
Heterosfer
: 100 km ile 1000 km arasındaki katmandır. Bu katmanda azotun
yanısıra hidrojen ve helyum gibi hafif gazlar çok miktarda bulunur.
Egzosfer
: 1000 km den sonra başlayan katmandır.
Atmosferin bu katmanları din terminolojisinde YER SEMALARI
olarak geçmektedir.
Elmalılı Hamdi Ef. (Azim
Yayınları) “Hak
Dini Kur’an Dili” Tefsiri-
Cilt:8 – Sayfa:125-130 da bu âyetin yorumu için diyor ki:
"Allah O'dur ki,
yedi gök yarattı."
Semâ, esasen yüksek demek olup yer üzerinde duran kimselerin baş
tarafını kuşatan yüksek âlemlerin ismidir ki Türkçe'de buna gök
denilmektedir. "Seb'a semavat" "yedi gök" tabiri,
yedi göğün varlığını ifade etmekte kesin olmakla beraber, daha
ötesinin yokluğunu göstermez. Yani fazlalığı ortadan
kaldırmaz. Çünkü müfessirlerden çoğunun zikrettiği ve Usul ilminde
de beyan edildiği üzere sayıların mânâsı, karine (alâmet)
bulunmadıkça, muteber olmayan mefhum-ı muhalif (zıt mânâ)
cümlesinden sayılmaktadır. Kitap ve sünnette de yedi göğün daha
ötesinin bulunduğuna işaret eden deliller vardır. Ayetü'l-Kürsî,
Kürsî'nin göklerden ve yerden daha geniş olduğunu gösterdiği gibi,
Kürsî'nin de Arş'ın içinde, sahradaki bir halka gibi olduğunu ifade
eden hadis de bilinmektedir.
Gökler o kadar
geniştir ki, "Seb'a semavat" tabiriyle hepsinin genel
görünümü kast edildiği surette yere ışığı yetişebilen bütün
yıldızların sahası, dünya göğü denilen en aşağısından ibaret kalır.
"Yedi gök
olduğu gibi yedi de yer vardır. Her birinin arasında yer ve gök
arası kadar bir mesafe ve her arzda Allah'ın mahlûkatından
yaratıklar vardır.
Bizim anlayacağımıza göre esasen gezegenlerden her biri kendi
göğü dahilinde bir arz gibidir ve
onlarda da Allah'ın
yarattığı canlılar vardır…
…Arzdan insanın
yaratılışını ve onun nefsinde, üstündeki
gökleri hususi ve mantıklı
bir şekilde cisimlendiren ve düşündüren şuur ve idrak görüntülerinin
yaratılışını ifade etmiş olur
ki bu da beş duyu, akıl ve vahiyle birlikte yediden aşağı
değildir.
Aralarına yavaş
yavaş emir iniyor
, ve ”her göğe emrini vahy etti...” (Fussilet, 41/12)
buyurulduğu şekilde o yedi gökle arzdan da bir o kadarı arasında,
gerek hepsine ve gerek her biriyle ilgili olan, umumi, hususi bütün
hareket ve sükunları, hadise ve işleriyle tedbir ve idarelerine,
kısacası kaza ve kaderleriyle alakalı olan ilâhî emir ve Rabbani
vahiy inip duruyor.
O yaratma ve emrin
inmesi, şunu bilmemiz içindir ki Allah her şeye kâdirdir.
Konyalı Mehmet Vehbi Ef.
“Hulâsat-ül Beyan Fî Tefsir-ül Kur’an”
isimli eserinin
14. Cildinin 5986,5987,5988. Sayfalarında bu âyetin yorumuyla ilgili
olarak diyor ki:
Zatına ait
olan yedi sıfat-ı kadîmesi adedince yedi tabaka gökleri halk etti
, meleklerle
ervah-ı mücerredeye mesken kıldı
ve âlem-i süflî olan arzdan gökleri adedi kadar yedi iklim olan
arzı halk etti.
Sema
cihetinden yeryüzüne inen emirler, kaza ve kader
mahlûkat hakkında daima zuhur
edip durduğundan âlem-i süfliyat tebeddül ve tegayyüre ma’ruzdur ki
her zaman herkesin gördüğü veçhile mahlûkattan bazıları hayata,
diğer bazıları da memata, bazısı selâmete ve diğer bazısı da helâke
mahkum olur.
Fahri Râzi’nin
beyanı veçhile âlem-i ulvîde olan yedi yıldızdan her birilerinin
tesiri yer yüzünde ayrı ayrı birer iklimde zuhur ettiğinden ve her
iklime zuhurât-ı i’tibariyle ayrıca bir arz tabakası denmeye seza ve
lâyık olduğundan yedi iklime yedi kat arz denmiştir.
Hulâsa ; Allâhü
Teâlâ’nın yedi kat gökleri ve onların emsali yedi iklim
yerleri halk ettiği ve bunların aralarında emr-İlâhî’nin
gelip gidip cereyan ettiği ve bunları
halk etmekten maksat ;
Allâhü Tealâ’nın her şeye kâdir ve her şeyi ilmi ihatâ ettiğini
insanların bilmesi için olduğu …
İbn Kesir ;
“Hadislerle Kur’an-ı Kerîm Tefsiri”
- 14.Cilt – 7952,7953 ve
7954.Sayfalarda bu Âyet-i Kerîmenin tefsirini Hadislere dayandırarak
diyor ki:
İbni Abbas’ın
şunları söylediği nakledilir:
Yeryüzünün her
birinde İbrâhim gibi , yeryüzündeki mahlûkata benzer mahlûkat
vardır. Ayrıca her gökte de İbrâhim vardır.
Bu naklin daha
yaygın olarak ifade edileninde ise:
Yedi yer vardır. Her yerde sizin peygamberiniz gibi bir peygamber,
Âdem gibi bir Âdem , Nûh gibi bir Nûh , İbrâhim gibi bir İbrâhim ve
İsâ gibi bir İsâ vardır.
Başka bir Hadis-i
Şerif’te:
Rasûlullah
Efendimiz Ashabının yanına varmış. Onlar sessizce duruyor,
konuşmuyorlarmış.
-Niçin
konuşmuyorsunuz?.. demiş.
-Allah Azze ve
Celle’nin mahlûkatını tefekkür ediyoruz , demişler. Efendimiz’de
şöyle buyurmuşlar:
-Öyle yapın.
Allah’ın yaratıklarını düşünün, kendisini düşünmeyin. Çünkü
batıda bembeyaz bir toprak vardır. Onun aydınlık olan sahası –veya
aydınlanmış olan alanı- güneş yürüyüşüyle kırk gündür. Orada
Allah’ın yaratıkları vardır ki bir göz kırpacak an bile Allah’a aslâ
isyan etmezler.
Ashap:
-Onların
arasında Şeytan var mıdır?... dediklerinde buyurmuştur ki :
-Onlar
Şeytanın yaratılıp yaratılmadığını bilmezler.
Ashap:
-Bunların
arasında Âdem’in çocukları var mıdır?... dediklerinde de :
-Onlar
Âdem’in yaratılıp yaratılmadığını bilmezler , buyurmuştur.
Derleyen: Hamdi Canik
İstanbul
-12.05.2005
http://sufizmveinsan.com
|