Talâk Sûresi - 12. Âyet


Allâhüllezî haleka seb’a semâvâtin ve minel ardı mislehünne , yetenezzelül emrü beynehünne li ta’lemû  ennellâhe alâ külli şey’in kadîr , ve ennellâhe kad ehâta bi külli şey’in ılmâ.

Allah O'dur ki yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yarattı.
Emir bunlar arasında iner ki Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz.

Ahmed HULÛSİ - İnsan ve Sırları -1.Cilt: Sayfa-13:
Gazalî
Hazretlerinin «İhyâ-u Ulûmi'd Dîn» adlı eserinde, Ashabın âlimlerinden olarak bilinen İbni Abbas radıyallâhu anh'ın şöyle dediği yazılıdır:
«O Allah ki yedi semâ yaratmış, arz’dan da onların bir mislini; ARALARINDAN emir inip duruyor!.. (Talâk 12)
Âyet-i Celîlesinin tefsirini yapacak olsam, beni taşa tutardınız.
Bir başka nakilde de: Beni tekfir ederdiniz!..» (Tekfir:Küfür isnat etme)

Gene aynı yerde Resûlü Ekrem'in çok yakınındakilerden biri olan Ebû Hureyre radiyallâhu anh şöyle dediği kayıtlıdır:

«Rasûlullah Efendimiz’den iki kap ilim aldım, birini dağıttım. Eğer diğerinin ağzını açsam, bu kelleyi uçururdunuz!..»

Ashabtan önde gelen ve âlim sayılan bu zâtların anlayışsızlar tarafından «tekfir» edilmesine, yada boğazının kesilmesine kadar yol açacak «SIRLAR» acaba nelerdir?..

Ahmed HULÛSİ -Hz.Muhammed Neyi Okudu : Sayfa -104 :
Geçmişte kullanılan klasik anlatıma göre, dünyanın yaşadığımız zemini üzerinden, Ay yörüngesine kadar olan sahada yedi kat yer vardır...
Ve bu anlayışa göre biz şu anda yedi kat yerin dibinde yaşamaktayız...
Bizim üstümüzde altıncı kat yer, üstünde beşinci yer ve Ay’a kadar birinci yer vardır...
Esasen bu anlatım, bizim atmosfer tabakalarını tanımlamaktadır...
Atmosfer dışında birinci semada yani gökte Ay vardır, ikinci katta Merkür, üçüncü katta Venüs, dördüncü katta Güneş, beşinci katta Mars, altıncı katta Jüpiter ve yedinci katta da Satürn ve diğerleri mevcuttur..

Bundan sonra "yıldızlar feleği" denen "galaksiler" vardır...
"KÜRSİ" ismi ile tanımlanan “Samanyolu Galaksisi”dir...
Mekân kavramı, Güneş sistemi dışında, galaksiye uzanır...
“Din”deki bunun dışında kalan tüm tanımlamalar varlıklar ise tamamıyla BOYUTSALDIR!...
Esasen bizim kullanmakta olduğumuz "KOZMİK" kelimesi dahi günümüzdeki kullanım şekliyle, “BOYUTSALLIĞI” ifade içindir...

Ahmet Fevzi YÜKSEL – Atmosfer başlıklı yazıdan: www.sufizmveinsan.com/arastirma/atmosfer.html
Dünya'nın ya da başka bir gezegenin çevresindeki hava ya da gaz katmanlarına atmosfer denir.

Atmosferdeki ısı derecesinin düşey doğrultuda değişmesini göz önünde tutarak     yapılan sınıflandırma aşağıdaki gibidir;

Troposfer : Atmosferin en alt bölümüdür. İçinde bizim de yaşadığımız bu katman bütün atmosfer kütlesinin yaklaşık % 75'ini kapsar. Meteoroloji olayları ve bütün bulutlar bu katmanda oluşur.

Stratosfer : Bu katmanda da yükseklik arttıkça hava giderek seyrekleşir. Mezosfer : 50 km’nin üstündeki yükseltilerde başlayarak, deniz yüzeyinden yaklaşık 80 km yüksekliğe kadar uzanan katmandır.

Termosfer (İyonosfer) : Mezosferin üstünde, sıcaklığın yükseltiyle birlikte yeniden arttığı katmandır. Yaklaşık 80 km den, 500 km yüksekliğe kadar uzanan bu katmanın bir adı da İyonosfer’dir.

Magnetosfer (Manyetosfer) : Bu katmana “mıknatısküre” ya da “çekimküre” de denilmektedir.

Atmosferin katmanları, kimyasal bileşimleri dikkate alınarak da sınıflandırılmaktadır;

Homosfer : Deniz seviyesi ile 100 km yükseklik arasındaki bu katmanda havayı meydana getiren başlıca elementlerin, özellikle de azot ve oksijenin oranı fazla değişiklik göstermemektedir.

Heterosfer : 100 km ile 1000 km arasındaki katmandır. Bu katmanda azotun yanısıra hidrojen ve helyum gibi hafif gazlar çok miktarda bulunur.

Egzosfer : 1000 km den sonra başlayan katmandır.

Atmosferin bu katmanları din terminolojisinde YER SEMALARI olarak geçmektedir.

Elmalılı Hamdi Ef. (Azim Yayınları)  “Hak Dini Kur’an Dili” Tefsiri- Cilt:8 – Sayfa:125-130 da bu âyetin yorumu için diyor ki:

"Allah O'dur ki, yedi gök yarattı." Semâ, esasen yüksek demek olup yer üzerinde duran kimselerin baş tarafını kuşatan yüksek âlemlerin ismidir ki Türkçe'de buna gök denilmektedir. "Seb'a semavat" "yedi gök" tabiri, yedi göğün varlığını ifade etmekte kesin olmakla beraber, daha ötesinin yokluğunu göstermez. Yani fazlalığı ortadan kaldırmaz. Çünkü müfessirlerden çoğunun zikrettiği ve Usul ilminde de beyan edildiği üzere sayıların mânâsı, karine (alâmet) bulunmadıkça, muteber olmayan mefhum-ı muhalif (zıt mânâ) cümlesinden sayılmaktadır. Kitap ve sünnette de yedi göğün daha ötesinin bulunduğuna işaret eden deliller vardır. Ayetü'l-Kürsî, Kürsî'nin göklerden ve yerden daha geniş olduğunu gösterdiği gibi, Kürsî'nin de Arş'ın içinde, sahradaki bir halka gibi olduğunu ifade eden hadis de bilinmektedir.

Gökler o kadar geniştir ki, "Seb'a semavat" tabiriyle hepsinin genel görünümü kast edildiği surette yere ışığı yetişebilen bütün yıldızların sahası, dünya göğü denilen en aşağısından ibaret kalır.

"Yedi gök olduğu gibi yedi de yer vardır. Her birinin arasında yer ve gök arası kadar bir mesafe ve her arzda Allah'ın mahlûkatından yaratıklar vardır. Bizim anlayacağımıza göre esasen gezegenlerden her biri kendi göğü dahilinde bir arz gibidir ve onlarda da Allah'ın yarattığı canlılar vardır

…Arzdan insanın yaratılışını ve onun nefsinde, üstündeki gökleri hususi ve mantıklı bir şekilde cisimlendiren ve düşündüren şuur ve idrak görüntülerinin yaratılışını ifade etmiş olur ki bu da beş duyu, akıl ve vahiyle birlikte yediden aşağı değildir.

Aralarına yavaş yavaş emir iniyor , ve ”her göğe emrini vahy etti...” (Fussilet, 41/12) buyurulduğu şekilde o yedi gökle arzdan da bir o kadarı arasında, gerek hepsine ve gerek her biriyle ilgili olan, umumi, hususi bütün hareket ve sükunları, hadise ve işleriyle tedbir ve idarelerine, kısacası kaza ve kaderleriyle alakalı olan ilâhî emir ve Rabbani vahiy inip duruyor.

O yaratma ve emrin inmesi, şunu bilmemiz içindir ki Allah her şeye kâdirdir.

Konyalı Mehmet Vehbi Ef. “Hulâsat-ül Beyan Fî Tefsir-ül Kur’an

isimli eserinin 14. Cildinin 5986,5987,5988. Sayfalarında bu âyetin yorumuyla ilgili olarak diyor ki:

Zatına ait olan yedi sıfat-ı kadîmesi adedince yedi tabaka gökleri halk etti , meleklerle ervah-ı mücerredeye mesken kıldı ve âlem-i süflî olan arzdan gökleri adedi kadar yedi iklim olan arzı halk etti.

Sema cihetinden yeryüzüne inen emirler, kaza ve kader mahlûkat hakkında daima zuhur edip durduğundan âlem-i süfliyat tebeddül ve tegayyüre ma’ruzdur ki her zaman herkesin gördüğü veçhile mahlûkattan bazıları hayata, diğer bazıları da memata, bazısı selâmete ve diğer bazısı da helâke mahkum olur.

Fahri Râzi’nin beyanı veçhile âlem-i ulvîde olan yedi yıldızdan her birilerinin tesiri yer yüzünde ayrı ayrı birer iklimde zuhur ettiğinden ve her iklime zuhurât-ı i’tibariyle ayrıca bir arz tabakası denmeye seza ve lâyık olduğundan yedi iklime yedi kat arz denmiştir.

Hulâsa ; Allâhü Teâlâ’nın yedi kat gökleri ve onların emsali yedi iklim yerleri halk ettiği ve bunların aralarında emr-İlâhî’nin  gelip gidip cereyan ettiği ve bunları halk etmekten maksat ; Allâhü Tealâ’nın her şeye kâdir ve her şeyi ilmi ihatâ ettiğini insanların bilmesi için olduğu …

İbn Kesir ; “Hadislerle Kur’an-ı Kerîm Tefsiri” - 14.Cilt – 7952,7953 ve 7954.Sayfalarda bu Âyet-i Kerîmenin tefsirini Hadislere dayandırarak diyor ki:

İbni Abbas’ın şunları söylediği nakledilir:

Yeryüzünün her birinde İbrâhim gibi , yeryüzündeki mahlûkata benzer mahlûkat vardır. Ayrıca her gökte de İbrâhim vardır.

Bu naklin daha yaygın olarak ifade edileninde ise:

Yedi yer vardır. Her yerde sizin peygamberiniz gibi bir peygamber, Âdem gibi bir Âdem , Nûh gibi bir Nûh , İbrâhim gibi bir İbrâhim ve İsâ gibi bir İsâ vardır.

Başka bir Hadis-i Şerif’te:

Rasûlullah Efendimiz Ashabının yanına varmış. Onlar sessizce duruyor, konuşmuyorlarmış.

-Niçin konuşmuyorsunuz?.. demiş.

-Allah Azze ve Celle’nin mahlûkatını tefekkür ediyoruz , demişler. Efendimiz’de şöyle buyurmuşlar:

-Öyle yapın. Allah’ın yaratıklarını düşünün, kendisini düşünmeyin. Çünkü batıda bembeyaz bir toprak vardır. Onun aydınlık olan sahası –veya aydınlanmış olan alanı- güneş yürüyüşüyle kırk gündür. Orada Allah’ın yaratıkları vardır ki bir göz kırpacak an bile Allah’a aslâ isyan etmezler.

Ashap:

-Onların arasında Şeytan var mıdır?... dediklerinde buyurmuştur ki :

-Onlar Şeytanın yaratılıp yaratılmadığını bilmezler.

Ashap:

-Bunların arasında Âdem’in çocukları var mıdır?... dediklerinde de :

-Onlar Âdem’in yaratılıp yaratılmadığını  bilmezler , buyurmuştur.

Derleyen: Hamdi Canik
İstanbul -12.05
.2005
http://sufizmveinsan.com

 

 


Üst Ana sayfa e-mail