Tin Suresi de
diğer surelerde olduğu gibi kendi içinde açıklayıcıdır.
Tin Suresinde
iki Meyve ve iki Belde misali verilmiştir. Bunların
zikredilmesi, İnsanın yaratılışı ile alakalıdır. Çünkü hemen
sonrasında İnsanın (en güzel kıvamda) yaratılışı
zikredilmektedir. “And olsun insanı biz yarattık, en güzel
kıvamda.”
İki meyve ve iki
beldenin zikredilmesi, İnsanın çift yaratılışı ile elbette
alakalıdır.
Bu yönde İncirin
erkeğe, zeytinin kadına “misal” olduğunu düşünüyorum.
İki beldeden
biri Turi Sinin, Allah’ın insana Hitab ettiği yer, diğeri Emin
olunan yer.
En güzel
kıvamdaki insanın, kıvamına gelmiş bir İncir gibi tatlı bir
baba, zeytin gibi faydalı bir anne, Allah’ın kendisine
“hitabını” işitmiş ve uygulayan iman etmiş ve Salih böylece
kendisinden “emin” olunan bir insan olduğunu düşünüyorum.
Bu kıvama
gelmemiş insan aşağıya tard edilir bu kıvama gelebilecek insan
ve bu Zor durumdan kurtarılacak insan ise ancak İman eden ve
kendini ıslah eden, Salih kişilerdir.
Diğer taraftan
insanın cennette yaratılışı ve tard edilişi (aşağıya - bu
dünyaya indirilişi) hatırlanırsa, önceki en güzel kıvamda
yaratılışımız ve bu dünyanın ikinci bir şans ve teyit olduğu bu
sureden de anlaşılmaktadır. İki dünya hayatı ve iki belde ile
çift beldede yaratılış görünmektedir.
Emin belde
deyince “Beled-Belde” suresine çağrışım yapmaktadır
(Zikir-Çağrışım) bu surede de “insanın yaratılışı” vardır.
Tin suresinde
yalanlanan / kabul edilmeyen “din” zikredilmektedir. Din denince
benim aklıma Allah’a Has kılınan “Halis Din” gelir.
Din, “İnsanı
Yaratan” Allah’a, Hükmedenlerin Hakimine tahsis edilmelidir ki,
insan en güzel kıvama ulaşabilsin. İşte (halen) yalanlanmakta
olan din de budur.
“Eleyse Allah”
Allah değil mi? İfadesindeki “Değil mi?” Kelimesi,
Elestü bi
Rabbiküm? “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Sorusuna gönderiyor.
(Araf suresi)
Burada da Tur
Dağı, İnsanın yaratılışı ve yaratılışa şahit olduğu, insana bu
beldede verilen Yaratan Rabbinin Hükümlerine bağlanması
gerektiği, buna dair “misak” alındığı bildirilir.
Emin belde
deyince benim aklıma hep Kur’an gelir. Beled suresinde “ki bu
beldede sen varsın” denir. Kuran’da hep kendisine hitab edilen
insan vardır ve bana göre Muhammed A.S. ve benzerleri, şüphesiz
en güzel kıvamdaki insanlardır.
Bu sureden
sonraki Alak suresinde de insanın yaratılışı zikredilir.
Alakadan Halk olunan, Hidayet ve Takva üzere “İnsan” ve “Onu
Yaratan Rabbi” zikredilir.
İçinde benzer
kelimelerin zikredildiği ayet ve sureler birbiri ile bağlantılı
ve birbirini açıklayıcıdır.
“Allah’ın
emrettiği bağların koparılması ve yeryüzünün ifsad edilmesi”:
Benzer - Akraba kelimeler arasındaki bağlantıların kesilmesi ile
Kur’an’ın kendi içindeki açıklamalardan uzaklaşılmasıdır.
Böylece onun kendine has fıtratı - yapısı değiştirilir ve din -
insanlık – beldeler, ondaki meyveler, nimetler ifsad olur
(bozulur ve asla en güzel kıvama gelemez.) .
Alak / Alaka,
iki bağlantılı şeyin birbirine “kavuşturulması” (yuSaLe) ve
birlikte düşünülmesidir ki; buradan bir bilinç yani RUH doğar.
Bu Ruh, Kur’an’daki özenle kurulmuş bağlantılara nefeh edilen -
verilen Ruhtur. Bu bağlantılar, Zikir- çağrışım (Zekeriya
misali) ile gözlemlenirse kendisine ulaşılır. Biiznillah
Şifadır, Uyandırır, Diriltir.
Hayattan bir
manzaranın bir beşer tarafından resmedilmesi, ne kadar güzel
yapılsa da yine yaşayan güzellikleri, içindeki derinlikleri ve
detayları örterek donduruyor.
Onun için her
kişinin kendisi, doğrudan kendisini yaratan Rabbine yönelerek,
onun verdiği yetenekleri kullanarak, Onun için sergilenen
güzellikleri gözlemlemesi, ve Rabbinin kendisini muhatap
aldığını düşünerek, böylece kendisinin aşağılanma sebeplerini
ortadan kaldırarak, dinini Gerçek sahibine – kendisini yaratana,
Kendisine gerçek değerini verene tahsis etmesi en güzel ve üstün
olanıdır. Diyorum.
İşitecek Kulağı
Olan İşitsin. İsa (Dinini Rabbine özgüleyen İbrahim oğlu Gerçek
“İsmail” gibi).
Turgut Sak
İstanbul-04.01.2005
http://sufizmveinsan.com
|