Hadislere Uymak


Hz Muhammed (s.a.v ) Efendimiz’e uymanın önemi anlaşılınca, Kur'ân-ı Kerîm’in açıklaması olan hadîs-i şerîflere de uymanın gereği anlaşılır. Sünnet, yâni hadîs-i şerîfler olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu ve nasıl kılınacağı, zekât
hisâbı, orucun ve haccın farzları, hukuk bilgileri bilinemezdi. Yâni hiçbir kimse, bunları Kur'ân-ı Kerîm’den çıkaramazdı. Şu hâlde Kur'ân-ı Kerîm’i anlamak için, onun açıklaması olan hadîs-i şerîflere ihtiyâç vardır. Hadîs-i şerîfleri de anlamak için âlimlere ihtiyâç vardır. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz, İslâm’a, Kur'ân’a tâbi olmak isteyenin bir âlime bağlanmasını emrediyor. “Âlimlere tâbi olun!” buyuruyor. (Deylemî)
Allahu Teâlâ da, âlimlere uymayı emrediyor, “Âlimlere sorun!” (Nahl/43) ve “Peygamberin emrettiğini yapın, yasakladığından sakının!” buyuruyor. (Haşr/7)
Kendi hastalığını ve kalbindeki hastalığın ilâcını bilmeyen câhillerin hadîs-i şerîflerden kendine uygun olanları seçip alması imkânsız gibidir. İslâm âlimleri, kalb, rûh mütehassısları olup, herkesin bünyesine uygun rûh ilâçlarını, hadîs-i şerîflerden seçerek bildirmişlerdir. Hz. Resulullah dünya eczanesine yüz binlerce ilâç hazırlayan baş tabip olup, evliyâ ve âlimler
de, bu hazır ilâçları, hastaların dertlerine göre dağıtan, yardımcı tabipler gibidir. Hastalığımızı bilmediğimiz, ilâçları tanımadığımız için, yüz binlerce hadîs-i şerîf içinden, kendimize ilâç aramaya kalkarsak alerji hâsıl olarak, câhilliğimizin cezâsını çeker, fayda yerine zarar görürüz.

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“İki kişi, bir kişiden, üç kişi, iki kişiden iyidir. O hâlde cemâ'atle
birlikte olun! Allah’ın rızâsı, rahmeti, yardımı cemâ'attedir. Cemâ'atten ayrılan Cehenneme düşer.” (İbni Asâkir)
“Cemâ'atten ayrılan, yüzüstü Cehenneme düşer.” (Taberânî)
“Ümmetimin âlimleri, hiçbir zaman dalâlette birleşmezler.” (İbni Mâce) Hadîs-i şerîfleri de, sahîh veya bozuk olduğunu bilmeden söylemek, sahîh olsa bile, günâh olur. Böyle kimsenin hadîs-i şerîf okuması câiz olmaz.
Hadîs kitaplarından, hadîs nakletmek için, hadîs âlimlerinden icâzet almış olmak lâzımdır. Hadîs-i şerîflerin de sahîh olup olmadığını bilmeden, sahîh bir hadîs-i şerîfi bile söylemek günâh olur. Hadîs-i şerîfte, “Bilmediği sözü hadîs olarak söyleyen, Cehennemde azap görür.” buyuruldu. Onun için âlim olmayan kimsenin hadîs okuyup anladığı ile amel etmesi câiz olmaz.
(Berîka)

Kur'ân-ı Kerîm’i ancak Resulullah Efendimiz anlamış, hadîs-i şerîflerle açıklamıştır. Bu hadîs-i şerîfleri de, ancak Ashâb-ı kirâm ve müctehid imâmlar anlayabilmiş, Müslümanlar da bu âlimlerin anladıklarına tâbi olmuşlardır.

Şu hâlde, Kur'ân’dan, hadîsten ve bunların tercümelerinden din öğrenmek mümkün olmaz. Her müslüman dinini Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından hazırlanan ilmihâllerden öğrenmelidir!

Hadîs uyduranlar olmuş ise de, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında aslâ uydurma hadîs yoktur. Çünkü onların her biri, (Âlimler, peygamberlerin vârisleridir.) ve (Âlimler, Allah’ın güvendiği kimselerdir.) gibi hadîs-i şerîfler ile övülen büyük insandır. Hadîs uydurmanın ve uydurma hadîsi nakletmenin vebâlinin büyüklüğünü bilirler. (Söylemediğim sözü hadîs diye
bildiren Cehenneme gidecektir.) hadîs-i şerîfini nakleden o âlimler, kitaplarına nasıl olur da uydurma hadîs alabilirler?

İstanbul - 13.05.2003
http://gulizk.com

 


Üst Ana sayfa e-mail