Yedi'ler!...
6.Bölüm


921 - Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Hişâm İbnu Hakim İbni Hizâm'ı, Furkân süresini farklı şekillerde okurken dinledim. Resûlullah ( aleyhissalâtu vesselâm) bana bu şekillerden hiçbiriyle okumamıştı. Namazın içinde adamın üzerine atılacak oldum. Kendimi zorla zabtedip namazı bitirmesini bekledim. Selâmı verir vermez ridasından tutup kendime doğru çektim ve:

"Sana bu süreyi (böyle okumayı) kim öğretti?" diye sordum. Hişâm:

"Onu bana Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğretti!" demez mi! (Tepem attı):

"Yalan söylüyorsun, onu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana da öğretti, ama senin okuduğuna hiç benzemiyor!" dedim. Adamı derdest edip doğru Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürdüm.

"Ey Allah'ın Resûlü, dedim, bu adamı Furkan süresini, bana hiç okumadığın çok farklı şekillerde okuyor gördüm!"

Resûlullah, sükunetle:

" Hele yakasını sal!" diye emretti ve ona dönerek:

" Ey Hişâm oku bakalım!" dedi. Hişâm, kendisinden işittiğim şekilde, süreyi yeniden okudu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana yönelerek:

" Evet, süre bu şekilde indirildi!" buyurdu. Sonra bana:

" Ey Ömer, dedi. Sen de oku!"

Aynı süreyi ben de, bana öğretmiş olduğu şekilde okudum. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu açıklamayı yaptı:

" Evet süre bu şekilde (de) nâzil oldu. Biliniz ki, bu Kur'ân yedi harf (şekil) üzere indirilmiştir. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse onunla okuyun."

KIRÂAT-İ SEB’A

Kur’an’ın yedi kıraat usûlü ile okunması “KIRÂAT-İ SEB’A” olarak adlandırılmakta olup , bu kıraat imamları şunlardır:

1-Nâfi b.Ebî Nuaym.

2-Abdullah b. Kesîr.

3-Ebû Amr el-Basrî.

4-İbn Âmir eş-Şâmî.

5-Âsım b.Ebi’n-Necûd.

6-Hamza el-Kûfî.

7-El-Kisâî el-Kûfî.

Türkler arasında bu İmamlardan İmam Âsım b. Ebi’n-Necûd’un kıraati daha yaygındır.

Ebu Zer,  Efendimizi kastederek:

Dostum bana yedi şey tavsiye etti, bunlar:

1- Fakirleri sevip aralarına karışmayı,

2- Dünya için benden zengine değil daha fakir olana bakmayı,

3- Hiç kimseden bir şey istememeyi,

4- Beni arayıp sormasalar bile hisim ve akrabayı gözetmeyi,

5- Acı da olsa daima hakkı söylemeyi,

6- Allah uğrunda hiçbir tenkitçinin kınamasından korkmamayı,

Ahmed HULÛSİ – “TEKİN SEYRİ” – Adem’in Dünyası – 34.Sayfa :

Bu eski kaynaklara göre, insan bedeninde yedi şakra vardır. Baş`dan vücudun alt kısımlarına, kuyruk sokumuna doğru sıralanmış yedi şakra... Yani, yedi enerji merkezi mevcuttur. Bu yedi enerji merkezinin yedincisi de kuyruk sokumuna yakın bir noktada...

Ahmed HULÛSİ – “TEKİN SEYRİ” - Adem’in Dünyası – 49 , 50 . Sayfa

"Halife olma" özelliğini hissedip yaşayabilmek için tasavvufta yedi mertebe vardır. Nefsin kendini tanıma mertebeleri olan yedi mertebe...

"Nefs-i Emmare"... Bedene dönük bir yaşam biçimi... Kendini beden kabul etme ve bedene dönük arzu ve istekleri yerine getirir tarzda yaşam biçimi!... 

"Nefs-i Levvame"... Kendinin bu beden olmadığını, ölüm ötesi yaşamın süregideceğini idrâk; ve buna karşın ilminin gereği gibi hakkını verememe, buna dönük bir yaşam biçimine girememe dolayısıyla kişide meydana gelen pişmanlıklar... 

"Nefs-i Mülhime"... Üçüncü derecesi, kişinin, kendinin bu beden olmadığı, bu bedenin ötesinde, ilâhi varlıkla kâim varlık olduğunu hissedişi, bunu ilham yollu alışı ve bu ilhamı değerlendirişi neticesindeki bir yaşam...İlham alan "nefs", hakikatı ilham yollu algılayıp, değerlendirebilen bilinç anlamına, "Mülhime Nefs".. 

Ve, bunun gereğini yaşama halinde tatmine ulaşmış, "Mutmainne Nefs"... 

Ve, daha sonra, "Radiye Nefs", "Mardiye Nefs" ve nihâyet "saf"laşmış nefis, "Nefs-i Safiye"...

Ahmed HULÛSİ – “TEKİN SEYRİ” – Velâyet Kemâlâtı – 89 , 90. Sayfa :

Seyri sûlukta yani tasavvuf çalışmalarının bir yoldan yapılması hâlinde kişi şu yedi mertebeyi aşar

1.  Ruhu cüz`isinin ne olduğunu bilir. 

2.  Aklı ve muhakemesini farkedip, düşünerek harekete başlar

3.  Aklının Akl-ı Külli olduğunu farkedip; ruhunun Ruh-u Â`zâmla kâim olduğunu; nefs`inin Nefs-i Küll`den geldiğini hisseder. 

4.  Hepsinin Zât`ta fâni olduğunu müşahede eder ve neticesini yaşar. (Cem makamıdır) 

5.  "İbn-ül Vakt" olduğunun bilincindedir. (Vahdeti vücûd - Ene`l Hak hâlidir) (Fenâ Fillah) 

6.  "Ebû`l Vakt" diye işaret edilen kemâlât ile yaşar. (Vahdet-i Şuhud) (Bakâ Billah) (fark bölümüdür) 

7.  "Fakr" = mahvı küll = Hiçlik (Vâhidiyet mertebesidir)

Ahmed HULÛSİ – “TEKİN SEYRİ “– Velâyet Kemâlâtı – 91. Sayfa :

Mardiye`dekinde ise, Nefs-i Küll olarak tasarruf edendir!... Burası 7`lerin, 4` lerin makamıdır. Yedi kutub, dört kutub, Nefs-i Mardiye düzeyindedir, Nefs-i Küll olarak... Onlara 7`ler derler, yedi`dir ama yedisi birdir. Yedi kişidir onlar, ama aslında yedisi de birdir. Yedi ayrı Nefs`dir, fakat Bir bilinçtir...

Ahmed HULÛSİ – “TEKİN SEYRİ”- 55,56.Sayfa:

"Abdullah" ismi Ehlullah tarafından yedi Zâtî sıfatın zâhir olduğu "vâris-i  Rasûl" olan mahal için kullanılır, ki bu da "Halifetulllah"tır!... "Hakikat-ı Muhammedi" zuhûrudur!...

Bu yüzdendir ki Rasûlullah Aleyhisselâm’a "Abdullah" denmiş ve "Abduhû" ifadesiyle de bu özelliklerine işaret edilmiştir.

Derleyen: Hamdi Cenik
İstanbul -16
.08
.2005
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail