Ahmed
HULÛSİ’ de “KAVRAMLAR - C”
Cennet bahsi :
1-ADN CENNETİ:
Adn
cenneti, ilâhi sıfatların birimden zuhûru ile yaşanan hâl demektir.
Kendini diğer
varlıklardan daha güçlü, daha kudretli olarak gören birim, Allah’ın
sıfatlarını örtme durumundadır ki, İlâhi sıfatları örtme durumunun
adı “küfür”dür. Neticesi de, o izhar ettiği şeyin hakikatini
yaşayamamaktır.
Öyleyse bir kişi, bu
anlatılan idrâk ortaya çıktığı ve hazmettiği zaman;
“Lâ havle ve lâ kuvvete
illâ billâh” diyebilir...
2-A’RAF EHLİNİN YAŞADIĞI CENNET HÂLİ:
İlâhi sıfatlarla dünyada iken tahakkuk edenlerin yaşadığı cennet
hâlidir.!
3-EF’ÂL
CENNETİ:
Herkes, ortak
olarak ef'âl cenneti hâlini yaşayacaktır.
Ahmed
HULÛSİ – “OKYANUS
ÖTESİNDEN” 2-10.Mart.1998 :
Bühl (Ahmaklar)
cenneti:
Soru:
-Üstadım, ölümden önce
uyanamamışsak ölümle birlikte buna benzer bir rüyayı yaşamak
zorundayız (yanlış anlamamışsam) ama burada "ahmağın cennetini"
anlayamıyorum.
Üstad:
-Ölümden önce hakikati
idrak edip yaşayamayan, ölüm ötesinde de bunu yaşayamaz!...
Hakikatin irfânı
olmayan; demektir bunun anlamı...
Cehennem’de insan
kalmayacaktır!..
Bütün insanlar Cennet’e
geçecektir !...
Ama insanların önemli
bir kısmı İRFAN sahibi olamadıkları için, Cennet’te de, buradaki
gibi kendi güzellikleriyle kifâyet edecek, Allah'a yakînin
sonuçlarını elde edemeyeceklerdir!...
4-ESMÂ
CENNETİ:
Esmâ cenneti ise
bedenî değil, düşünsel zevkler cennetidir. Ki, dünya hayatı
sırasında bu şekilde yaşamaya başlamış kişilere has bir yaşam
şeklidir.
-SIFAT
CENNETİ:
Sıfat
cenneti, kendi hakikatine ârif olarak yaşamış hakikat ehlinin
duyacağı zevklerin cennetidir.
6-MEVHİBE (KESİB)
CENNETİ:
Sıfat
mertebesinde irfan sahibi olup da dünyada tahakkuk edememiş
kişilerin, orada bu sıfatlarla tahakkuk ettikleri cennettir!
Kişinin Cennete
girmesi, TAKDİR hükmündedir! Fakat cennetteki mertebesi, amelleri
itibariyledir!
Cennete giriş ;
amele bağlı değil, ilâhi takdire bağlıdır!
Takdirle girilmesi
itibariyle “Mevhibe Cenneti “ denmiştir, yâni; “Allah’ın
hîbesi ile kazanılmış Cennet “anlamına olması dolayısıyla “Mevhibe”
denmiştir ama amele bağlı olan mertebeler itibariyle de “Kesib”
diye târif edilmiştir.
Kişi, kendisinden sâdır
olan fiillerinin karşılığı mertebeyi yaşar orada!
Dünyada da öyledir...Ne
kadar çalışıyorsan onun karşılığını yaşıyorsun, onun bir fazlasını
alamıyorsun ki ..
250 gramlık bal yersen,
250 gramlık balın enerjisi vücudunda oluyor; 300 gramlık bal
enerjisi vücudunda olmuyor.
“Allah’ın
düzeni-sistemi”, kimden ne sâdır olursa -açığa çıkarsa onun o
kadarının karşılığına ulaşması söz konusudur, ki bunun adı da CEZA
!
Arapça ‘da ki adı,
ceza!..
7-ZÂT CENNETİ:
Dünya hayatında
iken zât tecellisine nâil kılınmış kişilerin yaşayabileceği bir
cennet hâlidir!
Ahmet Fevzi
YÜKSEL –“KADR”
yazısından :
Bunun üzerine İbni
Abbas konuştu:
“Ey Müminlerin emiri dedi, Allah tektir, teki sever.
Dünya günlerini
yedi üzerine döner yaptı.
İnsanı yedi (aşamadan) yarattı.
Rızıklarımızı yediden yarattı.
Üstümüze yedi gök yarattı.
Altımızda yedi yer yarattı.
Mesâniden yedi Âyet verdi.
Kitabında yedi akraba ile evlenmeyi yasakladı.
Mirası yediye taksim etti.
Yedi organımız üzerine
secde etmeyi emretti.
Allah’ın Resulu, Sahabe, Kâbe’yi yedi defa tavaf etti.
Safa ile Merve arasında yedi defa koştu.
Şeytanı yedi defa taşladı.
Kadir Gecesinin de Ramazan Ayının son yedisinde olduğunu
gösterdi.”
http://www.sufizmveinsan.com/aksam/kadr.html
Ahmet Fevzi
YÜKSEL – “HAKİKÂT
GÜNEŞİ ŞEMS-İ TEBRÎZİ - 4.Bölüm” yazısından:
Hanımı Kimya Hatun da
rahatsızlanıp vefat etmiştir. Bu haberin şehre yayılmasından sonra
onu ne pahasına olursa olsun uzaklaştırmak ve Mevlana’yı elinden
kurtarmak(!) isteyenler bir plan kurup bu iş için yedi kişi
seçerler.
1247 yılının Aralık
ayında, aralarında Mevlana’nın oğlu Alaeddin Çelebi’nin de olduğu
rivayet edilen bu yedi kişi medresenin avlusunda pusuya yatar.
Bir derviş kapıdan seslenerek Şems Hazretlerini dışarı çağırır…
Yazının tamamı :
http://www.sufizmveinsan.com/aksam/sems4.html
Ahmet Fevzi
YÜKSEL –“124.000 MEL
GİBSON” yazısından:
Fethin batini
anlamlarını bilecek ve bunları sizlere aktarabilecek kapasitede biri
değilim. Ama, bildiğim, öğrendiğim kadarı ile feth, “yedi ayrı
bölümden oluşan, keşif denen hallerin sonucunda ve çalışılmadan,
hibe olarak Cenab-ı Hakk’ın kullarına ihsan ettiği muazzam bir
vasıftır.
http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/neister.html
Ahmet Fevzi
YÜKSEL – “KUR'AN'DA
İNSAN” yazısından:
Kur’an, gelmiş geçmiş
yüz yirmi dört bin Peygamberin çok azından bahseder. Peygamberlerin
tamamı, Fetih sahibidir. Bir hikmeti ilâhi gereği, önce Fetih, sonra
Sır sahibi olurlar. Velilerde durum tersinedir. Önce sır, sonra
Fetih oluşur. Müşahede sezgiye dayanır, ama sağlam bilgidir. Fetih
ise, bir ekranda geçmiş/gelecek olayların görülmesidir.
Her iki
özelliğin birbirinden farklılık gösteren yedi derecesi bulunmaktadır.
http://www.sufizmveinsan.com/aksam/insan1.html
Derleyen: Hamdi Cenik
İstanbul -13.09.2005
http://sufizmveinsan.com
|