Zilhicce:Arabî takvimin on ikinci ve son
ayıdır. Aslı:”Zü’l-hicce”dir.
Fecr Sûresi:
1.Âyet- Andolsun fecre.
2.Âyet - On geceye (Zilhicce ayının ilk on gecesine).
3.Âyet - Çifte ve teke.
4.Âyet - Gitmekte olan geceye.
Hadîs-i Şerîfler:
1159 - Kasım İbnu Muhammed anlatıyor:
"Hz. Ömer (radıyallahu anh) Mekkelilere
şöyle hitab etti:
"Ey Mekkeliler! Ne oluyor da uzak diyardan
gelenler saçları dağınık vaziyette iken sizler yağlanıyorsunuz?
(Zilhicce) hilâlini görünce siz de telbiyede bulunun."
1157 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) dedi
ki:
"Hacc ayları Şevvâl, Zülkade ve
Zilhicce'den de on gündür."
1158 - Hişâm İbnu Urve (merhum) anlatıyor:
"Abdullah İbnu Zübeyr (radıyallahu anhümâ)
Mekke'de dokuz yıl ikâmet etti. Bu esnada Zilhicce'nin hilâli ile
yüksek sesle telbiyeye başladı. (Kardeşi) Urve de onunla aynı şeyi
yapardı"
1268 - İkrime anlatıyor:
"İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)'a
müt'atul-hacc'dan sorulmuştu, şu cevabı verdi:
"Veda haccında, Muhacirler, Ensarîler ve
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevceleri hep ihrama girdiler,
biz de girdik. Mekke'ye geldiğimiz zaman Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm):
"Kurbanlık nişanlıyanlar hariç, herkes
hacc için giydiği ihramı umreye çevirsin" diye emretti. Biz de
Beytullah'ı tavaf etik. Safâ ve Merve'de sa'y yaptık. (İhramdan
çıkarak) kadınlarımıza geldik, elbiselerimizi giydik. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) Şunu da söylemişti:
"Kim kurbanlık nişanlamışsa, kurbanlığı
mahalline varıncaya kadar ihramdan çıkmasın!" Terviye akşamında (yani
Zilhicce'nin 8. günü) bize hacc için ihrama girmemizi emretti. (Harem
bölgesinin dışına çıkarak ihramlarımızı giyerek hacca başlayıp)
menâsiki tamamladığımız zaman Mekke'ye geri gelip Beytullah'ı, Safâ ve
Merve'yi tavaf ettik. Böylece haccımız tamamlanmış, âyet-i kerimenin
buyurduğu üzere (Meâlen):
"Haccı da umreyi de Allah için tam yapın.
Fakat (herhangi bir sebeple bunlardan) alıkonursanız, o halde
kolayınıza gelen kurban gönderin..." (Bakara 196) üzerimizde kurban
borcu kalmıştı."
1272 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)
demiştir ki:
"Kim hacc aylarında umre yapar, sonra
Mekke'de hacc zamanı gelinceye kadar ikamet ederse bu kimse, hacc da
yaparsa mütemettidir. Bu durumda kolayına gelen bir kurban kesmesi
vacib olur. Eğer kurban bulamazsa, üç günü hacc sırasında, yedi günü
de döndüğü zaman olmak üzere (on gün) oruç tutar. "
İmam Mâlik der ki:
"Bu hüküm, o kimsenin hacc zamanına kadar
orada ikamet etmesi ve aynı sene içinde hacc yapması halinde câridir."
1278 - Yine Buharî'nin bir başka
rivayetinde şu ziyade yer alır:
"Biz Mekke'ye Zilhicce ayının dördünde
gelmiştik. Müslim in bir rivayetinde şu ibâreye de yer verilmiştir:
"Bize ihramdan çıkmamız, hacc için
yaptığımız niyyetin umreye çevrilmesi emredilmişti. Bu, bize çok
imkânsız bir emir geldi ve hepimizin canını sıktı.
Memnuniyetsizliğimiz Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a
ulaştırıldı. Ona semâvî bir şey (haber) mi ulaştı, insanlardan mı bir
şey ulaştı bilemiyoruz, her ne ise, bize şu hitabda bulundu:
"Ey nâs, ihramdan çıkın. Eğer beraberimde
kurbanlığım olmasaydı,
ben de sizin gibi yapardım!"
(Resûlullah'ın bu kesin emri üzerine)
ihramdan çıktık. Hatta hanımlarımızla münasebet-i cinsiyede bile
bulunduk. İhrama girmemiş olan bir kimsenin yaptığı her şeyi yaptık.
Bu hal terviye gününe (Zilhicce'nin sekizinci günü) kadar devam etti.
O gün gelip, Mekke'yi arkada bıraktığımız vakit, hacca niyet ederek
ihrâma girdik."
1282 - Buhari, Müslim, Ebu Dâvud ve Nesâi
de kaydedilen bir rivayette İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) demiştir
ki:
"(Cahiliye Arapları) hacc
aylarındaki umreyi yeryüzünde işlenebilen günahların en büyüğü
biliyorlardı. Keza Muharrem ayını da Safer
diye isimlenirip: "Bere iyileşip eser kalmadığı ve Safer ayı çıktığı
vakit umre yapmak isteyene umre helâl olur" diyorlardı.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve
Ashab-ı Güzîn (radıyallahu anhüm)'i, hacc için ihrama girmiş olarak 4
Zilhicce sabahı (Mekke'ye) geldiler. (Gelir gelmez) Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm), hacc niyetlerini umreye tahvil etmelerini
emretti. Bu, Ashab nezdinde büyük bir hâdise oldu.
"- Ey Allah'ın Resûlü, neleri helal
addedeceğiz?" diye sordular. "Bütün (ihram haramları) helâl olacak!"
diye cevap verdi."
1286 - Hz. Aişe bir başka rivayette şöyle
der:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la
birlikte çıktık, kurban günü Mina'ya geldik. Ben (orada) temizlendim.
Sonra Mina'dan çıktım. Beytullah'a koştum. Sonra, Resûlullah'la
birlikte nefr-i âhir (teşrik günlerinin üçüncüsü, yani bayramın
dördüncü günü = onüç Zilhicce) günü çıktık, Muhassab'a indik.
Abdurrahman (radıyallahu anh)'ı çağırdı ve:
"Kızkardeşini Harem bölgesinden çıkar
(Ten'm'e kadar götür. Orada) umre için ihram giysin. Umreyi
yapınca buraya gelin, sizi dönünceye kadar burada bekliyorum!"dedi.
Ben ayrılıp (Ten'im'e gidip ihram giydim, umre yaptım) tavaftan
boşalınca, seherde yanına geldim. Yola çıkma emri verdi. Herkes göç
yükleyip Medine'ye müteveccihen hareket etti."
1548 - Ubeyd İbnu Cüreye anlatıyor:
"İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'e:
"Seni dört şey yaparken görüyorum. Bunları
arkadaşlarından bir başkasının yaptığını görmedim" dedim. Bana:
"Ey İbni Cüreye, onlar nedir`?" diye
sordu. Ben de saydım:
"Sen Kâbe'nin rükünlerinden sadece iki
Yemanî rükne (rükn-i Yemânî. ve rükn-i Hacer) temasta bulunuyor,
diğerlerine temas etmiyorsun. Keza senin tüysüz deriden ma'mul nalın
giydiğini görüyorum. Keza senin (saç ve sakalını) sarıya boyadığını
görüyorum. Keza seni Mekke'de gördüm, herkes (Zilhicce) hilâlini
görünce ihrama girdikleri halde sen terviye günü (8 Zilhicce) ihrama
girdin!" Bana şu açıklamayı yaptı:
"Rükünlere temasa gelince; ben Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)' ın, sadece iki rükne temas ettiğini gördüm.
Tüyü yolunmuş nalına gelince; ben Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın nalınlarında hiç tüy görmedim. Ayakları onların içinde
iken abdest alırdı. Ben onu giymeyi seviyorum. Sarıya gelince; ben
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın onunla boyandığını gördüm. Ben
onunla boyanmayı seviyorum. İhrama girmeye gelince, ben Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın devesi, onu yola koyuncaya kadar telbiye
çektiğini görmedim."
3402 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ
anlatıyor:
"Safiyye Bintu Huyeyy 'in devesi
hastalandı. Zeyneb Bintu Cahş'ın yanında fazla deve vardı. Resülullah
aleyhissalâtu vesselâm ona:
"Safiyye'ye bir deve ver!" buyurdu.
Zeyneb:
"Ben bu yahudi kızına deve mi verecek
mişim?'' diyerek (red cevabı verdi). Resülullah aleyhissalâtu vesselâm
ona kızıp, Zilhicce ve Muharrem ayları ile Safer ayının bir kısmı
boyunca küstü.''
Arefe Günü ve Hac Bayramı:
Kurban Bayramının birinci gününe
"Yevm-i Nahir", diğer üç gününe de
"Eyyam-ı Teşrik"
denir. Bu bayramdan önceki gün ise, "Yevm-i Arefe"dir ki,
Zilhiccenin dokuzuncu günüdür. Ramazan Bayramında Arefe yoktur.
Arefe gününün sabah namazından
itibaren Bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar yirmi üç
vakit farz namazın arkasından bir defa şöyle tekbir alınır ki, bunlara
Teşrîk Tekbirleri denir:
"Allahü ekber, Allahü ekber.
Lâ ilâhe illallâhu vallahu ekber. Allahü ekber ve lillâhilhamd."
(Ö.N.Bilmen-B.İslâm İlmihali
Hadîs-i Şerîfler:
1837 - Amr İbnu Şuayb an Ebihi an Ceddihi
(radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"Duaların en faziletlisi arefe
günü yapılan duadır. Ben ve benden önceki
peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz, lâ ilâhe illallahu
vahdehu lâ şerike leh lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli
şey'in kadir. sözüdür."
4531 - Hz. Aişe radıyallahu anha
anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki:
"Allah, hiçbir günde, arafe günündeki
kadar çok kulu ateşten azad etmez. Allah (mahlûkâta rahmetiyle)
yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve:
"Bunlar ne istiyorlar?" der."
4532 - Talha İbnu Ubeydillah İbni Kerîz
radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki:
"Günlerin en efdali arafe günüdür.
(Faziletçe) cum'a'ya muvafakat eder. O, cum'a günü dışında yapılan
yetmiş haccdan efdaldir. Duaların en efdali de arafe günü yapılan
duadır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en efdal
söz de: "Lâilahe illallah vahdehu lâ-şerikeleh” sözüdür."
6345 - Sohbet şerefine eren Fakih İbnu
Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam
Ramazan bayramında, Kurban bayramında, Arefe gününde yıkanırdı. Fakih
de o günlerde yıkanmalarını aile halkına emrederdi."
3133 - Hüneyde İbnu Hâlid hanımından, o da
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevcelerinden birinden
anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselâm)
Zilhicce'den dokuz günle Aşura günü oruç tututardı. Bir de her aydan
üç gün, ayın ilk pazartesi ile perşembe günü oruç tutardı."
3134 - Kâsım İbnu Muhammed (rahimehullah)
anlatıyor:
"Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) Arefe günü
oruç tutardı. Ben Arefe akşamı imamın (hacc emirinin, Müzdelife'ye
gitmek üzere) hareket ettiği sırada Hz. Aişe'nin yerinde kalarak,
halkla kendi arasında bir boşluk açılana kadar bekleyip sonra içecek
birşeyler isteyerek iftar yaptığını gördüm."
3135 - Ebu Katâde (radıyallahu anh)
anlatıyor:
"Resulüllah (aleyhissalatu vesselâm)
buyurdular ki:
"Arafat günü tutulan orucun, geçen yılın
ve gelecek yılın günahlarına kefaret olacağına Allah'ın rahmetinden
ümidim var."
3145 - Ukbe İbnu Amir (radıyallahu anh)
anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"Arefe günü, kurban günü ve teşrik
günleri, biz müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme-içme
günleridir."
3151 - Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)
anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Arefe
günü Arafât'da oruç tutmayı yasakladı.''
6496 - Katâde İbnu'n-Numan radıyallahu anh
anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın:
"Arafe günü oruç tutan kimsenin önündeki
bir yıl ile geçmişteki bir yıllık (küçük) günahları mağfiret olunur"
dediğini işittim."
Derleyen: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -08.01.2006
http://sufizmveinsan.com
|