mevsol.gif (323 bytes)

mevsag.gif (324 bytes)

1. Bölüm

I. - II. C i l t
Sunuş

"Mevlana, "Mesnevi" sine "Birlik Dükkani" demekte, "Mesnevi" yi
"Mesnevi'miz, Birlik dükkanıdır;
Birden başka ne belirirse puttur." beytiyle övmekte. Birlik Dükkanı.. Her varlık o dükkanda yoğrulup yapılmakta, orda sergilenmekte, satılmakta; orda yıpranıp gene orda potaya girmekte, yenilenmekte. Sebepler sonuçları meydana getirmekte; sonuçlar, gene sebepler haline gelip başka sonuçlar belirmekte. Bu dükkanın bir ucu, dükkanı yapanın kudret elinde; öbür ucu, sonsuzluğa dek gitmekte ve gene o kudret eliyle sonu ön olmakta; her an yaratılmakta. Bu dükkanın alıcısı, satıcısının kendisi."

"Mesnevi"
Tercümesi ve Serhi
I.-II. Cilt
Tercüme ve Serheden Abdülbaki Gölpinarli


Dinle, bu ney nasıl şikayet ediyor, ayrılıkları nasıl anlatıyor. Diyor ki:
Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımla kadın da ağlayıp inlemiştir, erkek de. Ayrılıktan parça parça olmuş bir gönül isterim ki aşk ve özlem derdini anlatayım ona. Aslından uzak kalan kişi buluşma zamanını arar durur. Ben her toplulukta ağladım, inledim. İyi hallilerle de eş oldum, kötü hallilerle de. Herkes kendi zannınca dost oldu bana. İçimdeki sırlarımı ise kimse aramadı. Benim sırrım, feryadımdan uzak değil, fakat gözde, kulakta o ışık yok. Beden candan, can da bedenden gizli değil; fakat kimseye canı görmeye izin yok. Ateştir neyin bu sesi, yel değil. Kimde bu ateş yok ise, yok olsun o kişi. "Aşk ateşidir ki neye düştü, aşk coskunluğudur ki şaraba düştü. Ney, bir dosttan ayrılana eştir, dosttur, perdeleri perdemizi yırttı gitti. Ney kanlarla dolu bir yolun sözünü etmede. Mecnun'un aşk hikayelerini anlatmada. Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehiri kim gördü? Ney gibi bir solukdaşı, bir hasret çekeni kim gördü? "Bu aklın mahremi, akılsızdan başkası değildir, dile de kulaktan başka müşteri yoktur. Gamımızla günler geçti, akşamlar oldu, günler yanışlarla yoldaş kesildi de yandı gittiler. Günler geçip gitti ise, de ki: Geçin gidin, pervamız yok. Sen kal ey dost, temizlikte sana benzer yok. Balıktan başka herkes suya yandı, rızkı olmayanın da günü uzadıkça uzadı. Ham; pişkin, olgun kişinin halini hiç mi hiç anlayamaz. Öyle ise sözü kısa kesmek gerek vesselam.
[ I, 1-18]

Herşey sevgilidir, aşıksa bir perde; diri olan sevgilidir aşıksa bir ölü. Kimin aşka meyli yoksa kanatsız bir kuşa döner; eyvahlar olsun ona. Sevgilimin ısığı önde, artta olmadıkça nasıl önü-ardı akıl edeyim ben? Aşk bu sözün söylenmesini ister; ayna gammaz olmaz da ne olur? Aynan, biliyor musun, neden gammaz değil? Yüzünden toz, pas silinmemiş, arınmamış da ondan.
[ I, 30-34 ]

Tanrı'dan edebi gözetmek için başarı dileyelim: edepsiz, Tanrı'nın lütfundan mahrum kalmıştır.
[ I, 78 ]

Edepsiz, yalnız kendine kötülük etmez; bütün çevreye ateş salar. şu gök, edep yüzünden ışıklarla dopdolu bir hale gelmiştir; melek edep yüzünden suçtan arınmıştır, temiz olmuştur.
[ I, 79;91 ]

Ulu bir kişinin sofrası başında, ona karşı kötü zanda bulunmak, harisliğe kalkışmak küfürdür.
[ I, 86 ]

Aşığın hastalığı, hastalıklardan apayrıdır; aşk, Tanrı sırlarının usturlabıdır. Aşk ister bu yandan olsun, ister o yandan; sonunda o yana kılavuzdur bize. Aşkı anlatmak, bildirmek için, ne dersem diyeyim, asıl aşka geldim mi, o sözlerden utanır-kalırım. Dilin anlatışı aydınlatır, aydınlatır ama, dile düşmeyen, söze gelmeyen aşk, daha da aydındır.
[ I, 110-113 ]

Dile, özle; fakat ölçülü dile, özle; bir saman çöpü bir dağı kaldıramaz. Dünyayı aydınlatan güneş, birazcık yaklaşsa herşey yanar-gider.
[ I, 140-1 ]

Gerçek söz verişleri, gönül kabullenir; geçici söz verişlerse insanı tasalandırır. Büyüklerin söz verişleri, yürüyüp duran bir definedir; ehil olmayanların söz verişleriyse akıp giden bir zahmettir, bir eziyettir.
[ I, 180-1 ]

Tavuskuşunun da düşmanı ayaklarıdır. Nice padişah vardır ki gücü kuvveti öldürmüştür onu.
[ I, 209 ]

Bu dünya bir dağdır, yaptıklarımızsa ses; ses yankılanır, gene bize döner gelir.
[ I, 215 ]

Çünkü ölülerin sevgisi eğleşmez; çünkü ölü bir daha dönüp gelmez. Dirinin aşkı gönüldedir, gözdedir; her solukta gonceden de daha taze bir hale gelir.
[ I, 217-9 ]

Ölümsüz dirini aşkını seç çünkü cana canlar katan şarabı odur sana sunan. Sen bize o padişaha varmaya izin yok deme; kerem sahibi olanlara işler güç değildir.
[ I, 220-2 ]

Bu riyazatlar, bu cefalar potanın, gümüşten posayı ayrıması içindir.
İyinin, kötünün sınanması, kaynayıp kötü tortudan ayrılması, üste ağması içindir altının.
[ I, 232-3 ]

Can yolu, kesin olarak bedeni yıkar; o yıkıntıdan sonra da yapar, düzen koşar onu. Altın definesini çıkarmak için yıkmıştır evi; o defineyle de evi, daha sağlam yapar.
[ I, 306-7 ]

Öfke ile istek, insanı saşı eder; canı doğruluktan ayırır. Garez geldi mi hüner örtülür; gönülden yüzelerce perde, gelir de gözün önüne çekiliverir.
[ I, 333-4 ]

O gönüllere gönül kesilenin haberlerinden birini duy; hani "Namaz ancak gönül huzuruyla tamamlanır" der.
[ I, 382 ]

Kim uyanıksa daha da beter uykudadır o; uyanıklığı uykusundan da beterdir onun. Canımız, Tanrı'yla uyanık olmazsa uyanıklık, bir geçittir, bir boğaz gibidir bize.
[ I, 411-2 ]

Yolda, bundan daha sarp geçit yoktur; ne mutlu o kişiye ki yoldaşı haset degil.
[ I, 433 ]

Gümüşün dışı aktır, berraktır ama onun yüzünden el de kararır, elbise de. Ateşin, kıvılcımlarıyla al-al bir yüzü vardır ama yaptığı kötü ise bak, sonundaki karaliğı seyret.
[ I, 452-3 ]

Hem gam cağında, hem esenlik cağında Tanrı'ya dayanmadan tümden ona teslim olmadan başka hersey duzendir, tuzaktır.
[ I, 472 ]

Anlayışı, hatırı keskinleştirmekle Tanrı'ya yol bulunmaz; padışahın lütfu ancak kırılmış, dökülmüş gönülleri alır katına.
[ I, 536 ]

Toprak emindir; ona ne ekersen hainlik etmez, onu biçersin. Ilkbahar, Tanrı fermanını getirmedikçe toprak gizli seyleri meydana çıkarmaz.
[ I, 514;516 ]

Gözüne görüş gücü verdi mi, gözünde bu alem gibi yüzlerce alem peydahlanır. Sana göre bu dünya pek büyüktür, sonsuzdur ama bil ki Tanrı gücüne karşı bir zerre bile değildir.
[ I, 527-8 ]

Ne vakte dek dunyayı zaptedeceğim, varlığımla şu dünyayı dolduracağım diyeceksin? Dünya, baştan başa karla dolsa güneş bir baktı mı hararetle hepsini eritir gider. O hayal kusurları tutar, hikmet haline getirir; o zehirli suyu şerbete döndürür. O işkiller koparan, zanlar türeten şeyleri tam inanç eder; kin sebeplerinden sevgiler bitirir.
[ I, 546-47;549-50]
devamı...

ANASAYFA