ENAM, 145. “DE Kİ: Bana VAHYOLUNANda, leş veya akıtılmış kan yahut hınzır eti -ki pisliğin kendisidir- ya da fısk işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, YİYECEK KİMSEYE HARAM KILINMIŞ BİRŞEY BULAMIYORUM. Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim (bunlardan) yemek zorunda kalırsa bilsin ki Rabbin ğafurdur rahimdir.”

“Bu ayet neshedilmiştir” de denemez çünkü en SON inen maide 3 te ve diğer ayetlerde aynı şeyi söylüyor.

Yukarıdaki ayet, Enam suresinden bir örnek olup bu konu, koskoca MAİDE suresinin ENAM suresinin Araf ve Kur’andan birçok ayetin adeta temel konusudur.

Aşağıdaki iftiralar ise bütün bu surelerle, kur’anla ve ayetlerle mücadele eden; Allahın dini ile, Rasulünün tebliği ve risaleti ile savaşan Yahudi bozması saptırıcı pisliklerdir. Yahudiler, Rasulün kendilerinden çıkmamasını çekemediler, bunun intikamı peşinde, Rabbimiz ve Rasulüne tuzaklar kurdular ve savaştılar. Müslümanlarda kimsenin bilerek Allah ve Rasulüne karşı yalan söylemeyeceğine inandılar halbuki Adem aleyhisselam dahi aynı düşünce ile aldatılmıştı ve halbuki Rasulullahın dünyada yaşadığı dönemde bile onların arkasında tuzaklar kuran düşmanları, azılı sinsi münafıklar, müslüman kılığında düşmanları vardı.

Müslümanlarca sahabe bile sanıldılar, “Radiyallahu anh” diye anıldılar hatta sahabenin bile bir çoğu bunların cenaze namazını bilmeden kıldılar.

Ebu Hureyre’ye isnad edilen bir rivayette şöyle deniyor:

3908 - : "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Vahşilerden, kesici dişi olan her bir hayvanın yenmesi haramdır."

3909 - diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "...vahşilerden kesici dişi olan her bir hayvanın, ve pençesi olan her bir kuşun yenmesini yasakladı."
3910 – diğerinde "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, at, katır ve eşek etini yemeyi yasakladı."

“O ancak vahiyle konuşur” ayetine dayanarak ve hadislerin de vahiyden geldiğini söyleyerek; Allaha, Rasulüne ve ayetlere tuzak kurmuşlardır. Fakat sarıldıkları kılıcın her iki tarafıda keskindir ve bunları gebertecek olan yine aynı ayetttir. Şöyle ki;

“O ancak vahiyle konuşur” bundan dolayı rivayet edilen yalan, büyük bir iftiradır, rivayeti çıkaranlarda büyük müfterilerdir. Çünkü Rasulullah ayetle özellikle şöyle diyor: “Bana VAHYOLUNANda, leş veya akıtılmış kan yahut hınzır eti -ki pisliğin kendisidir- ya da fısk işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye HARAM kılınmış birşey bulamıyorum (yoktur)”

Ona VAHYEDİLENlerde bu iftira edilenler yoktur. Çünkü Rasul, ancak VAHİYLE konuşur. Dini saptıran Deccal yakalanmış ve tuzak kurdukları ayetin bizzat kendisiyle gebertilecektir. Allah ve Rasulüne tuzak kuranlar, bu tuzaklarıyla ancak kendi ipini çeker. Allahın tuzağı elbette galiptir.

63:l. Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki sen Allah'ın Peygamberisin, derler. Allah da bilir ki sen elbette, O'nun Peygamberisin. Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarına şahittir.

63:2. Yeminlerini kalkan yapıp Allahın yolunu saptırırlar. Gerçekten onların yaptıkları ne kötüdür!

63:3. Bunun sebebi, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar.

Biliyoruzki deccal önce salih bir kişi olarak çıkar, fakat sonradan sapıtır. Bütün rasuller kavimlerini deccale karşı uyarmıştır. Deccal bir zihniyettir ki şudur: Rasullerin vefatından sonra rasullerin söylemediği şeyleri ona iftira ederek ve rasule itaat sloganı altında, az bir menfaat karşılığı Allahın yolunu saptırmak. Halbuki rasuller ancak kendisine vahyedileni tebliğ eder, ayetlere tabi olmaya çağırır ve kendileride en başta ancak vahye tabi olurlar.

Az bir kuvvetlede olsa Allahın yardımı ile Davud Calutu (deccali) öldürür. Davud ile birlikte savaşmayan yahudiler öylece sefalet içinde beklerler ve silinip giderler, bunlarda hayır bulunmaz, anlamazlar çünkü deccalin meshine korkusuna uğramışlar. Bunlardan sonra gelen yeni nesil yerde hakimiyet kurar.

Davud, İsanın diliyle (kur’an ile) konuşan insanlardır (isanın sözcüsü). İsa, kur’andaki bağlantılardan (meryem) doğan hak sözdür. Rabbimizin, çoğu doğrudan yazılı olmayan ve yolunu doğrultan sözleridir, Bu mesih İsadır. Rabbimizin Yolunu Saptıran İftiralar ise mesih deccaldir.

Rabbimiz, sözleriyle hakkı ortaya çıkaracaktır ve dinini dünyada üstün kılacaktır fakat bu günkü müslümanlardan çoğu zamana eriştiği halde habersiz. Belki çoğu, aynen yahudilerin Musa aleyhisselama yaptığı gibi fethe karşı direnç halindeler. İsanın gelmesiyle Deccalin meshine uğramış bütün mezhepler kaldırılır. Aynen ilk başta olduğu gibi Sahabenin mezhebi olan Tek Allahın mezhebi kalır.

İsa aleyhisselamın gelip kılıcıyla deccalin kafasını uçurmasınımı beklerler? Bunlar müteşabih işaretlerdir. O geldiğinde mezheplerin kaldırılacağı da bildirilmiştir, bu nasıl olacak? İsa a.s. gökten meleklerle görülen nurlar içinde inip bunları kaldırdım! mı diyecek? Allah akıl, fikir ve basiret versin. Alametler herkesin tartışmasız kabul edeceği şekilde gelirse imtahan sırrı kalkar iş zaten bitmiştir. İsa a.s. kur’andaki Hak Söz dür. Kıyamet öncesi açığa çıkar ve böylece yolu yamultan zihniyet olan deccal, çok az kişilercede olsa İsanın sözcüleri tarafından öldürülür. Çoğunluk işe karışmadan oturur bekler, gafil olarak ölürler.

Enam:158. “Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alâmetlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!”

Allahın açıkça helal dediğine eğer bir mezhep imamı haram veya mekruh diyorsa yanılmıştır. Vallahi babamın olsada O mezhebi terk ederim. Mezhep kurucu imamlar hukuçu gibi ise sakın onlara “aykırı hükümler verseler dahi” gerçek hüküm sahibi olan Allahtan daha çok tabi olup, bunları onun önüne geçirmiş durumda olmayalım. Bu farkında olmadan Şirk olur. Başka aykırı bir sözü, onun sözüne Denk tutmak, hatta onun öne geçirmek olur. Çünkü bu iftiralar ayetleri ve konusu bu konu olan koskoca sureleri HÜKÜMSÜZ bırakıyor farkındamıyız?

Elhamdülillah, nezdimizde hakkı batıldan kesin olarak ayıran FURKAN var. Artık hakkı hakka, batılı batıla kavuşturup vererek, vuslat edelim, gerçek salatı ikame edelim.

Bizler sadece bir mütefekkir olarak şahid olduklarımızı yazıyoruz. Ümmetin temizlikçisi olmak için ve ahir zamanda İsanın yardımcıları olmak için adayız olabilirsek bu bize yeter.

10:102. Onlar, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların (acıklı) günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Haydi bekleyin! Şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

16:33. Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rablerinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

35:43. Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Halbuki kişi kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilerin kanunundan başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah'ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın.

36:49. Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.

43:66. Onlar farkında değillerken kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?

47:18. Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun ALÂMETLERİ BELİRMİŞTİR. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!

Turisina
http://afyuksel.com

06.06.2001

 


Üst Ana sayfa e-mail