Bugün, adı Müslüman olanlarla
Hristiyanların ortak yanlışları:
- Kur’an ayetlerini görmezlikten
gelmeleri,
- Ayetleri birbirinden ayırıp
kopararak vahyi, vahiy dışı sözlerin altında değerlendirerek
gerçek mevzusundan saptırmaları,
- Peygamberlerini olduğundan daha farklı
konumlarda görmeleri,
- Allahın Yetkilerini din adamlarına
devrederek, Gerçek öğretiden oldukça sapmış bulunmaları,
- Eski öğretilere yapışmış, yeni düşünce
ve değerlendirmelerden kaçmaları,
- Yanlış değerlendirmeler üzerinde
ısrar edip, bunları terk etmemeleri,
- Temelde uzlaşma, birbirine yaklaşım
ve ıslah değil, kavga ruhunun körüklenmesi. Uzun zaman içinde
Katılaşmış tutumların yumuşatılmaması.
Anlaşılması gereken bazı kavramlar;
Rabbimiz, bizlere gönderdiği mesajlarını,
açıklayıcı “Simgeler”, “Misaller” halinde vermiştir. Bunların
tefsir ve tabirini gerçek mevki ve mevzisine oturtarak yapmalıdır.
Bunu en doğru olarak yine vahyin kendisi yapmaktadır. Yeterki insanlar
onun yorumunu yine ona bıraksın. Onun sözüne dışardan söz
katmayalım başka sözü onun önüne ve üstüne koymayalım.
Rasulleri birbirinden ayırmamak gerekir.
Hepsi, hepimizin peygamberidir. Onları aralarında birbiriyle yarıştırmak,
yanlıştır. Artık bu çocukluk ve lüzumsuzluktan kurtulmak gerekir.
Allahın birliğine ve Ahirete inanan tüm
insanlar, Vahye uymalı onu kesinlikle başka söze denk tutmadan kabul
edip tabi olmalıdır.
Rabbimiz, İsa aleyhisselam için şöyle
der: “O Yakınlarımızdandır, Ondan Razıyım”
burada “yakın” kelimesi; simgesel
olarak algılanamamış, O zamanki (iki bin yıl öncesinin ve
toplumunun) anlayışı ile; beşeri bir yaklaşım ve yorumla Rabbin
“oğlu” olarak zannedilmiş olduğunu görüyoruz.
Halbuki “Allahın yakını olmak” beşeri
anlamından artık çıkarılıp, gerçek makamına verilmelidir.
Allahın birliği bilindiği halde halen
“Üçtür” gibi ayrılık ifade eden tarzdan artık kurtulmalıdır.
Allah ile sözü arasında ayrılık yoktur. Rab ile İsa arasında,
baba-oğul yakınlığından daha ileri ve gerçek birlik vardır öyleki
ayrılık yoktur. Bu birliği baba-oğul seviyesinde düşünüp sözde
de olsa ayrılık çıkarmak yanlıştır. Artık bu yanlış kesinlikle
ve geri dönüşsüz terk edilmelidir. Bu evlat edinme sözü gerçeğe
ve müslümanlara çok ters bir yorumdur. Temelde ve kabul edilemez bir
ayrılıktır işte bu yüzden müslümanlar yahudilerin kucağına
itilmektedir.
Muhammed A.S., Mümin insanın kalbindeki
Allah AŞKını temsil eder. Her kim olursa olsun içinde Allah aşkı
ve haşyeti varsa ve onu diğer sevgilerin en üstünde tutarsa; bu kişi
farkında olmasada ve etiketi başka bir isimde olsa ve nerede doğmuş
olursa olsun, gerçekte Muhammede tabi olan bir kişidir. İçinde Allah
muhabbeti olan kişi, içinde muhammed olan bir kişidir.
Bir kişi, Allahın Hak sözü olan Vahye
tabi olur, onu uygularsa bu kişi; etiketi ne olursa olsun İsaya tabi
olan bir kişidir. Arada ayrılık veya çelişki olamaz.
Bugünkü müslümanlık, büyük ölçüde
vahiy dışı israiliyat (yahudilik) kaynaklı rivayet ve etkilerle gerçek
merkezinden uzaklaşmış, yahudiliğe daha yakın bir konuma gelmiştir.
Bundan kurtulmanın yolu; muhakkak Muhammed A.S. üzerine hak olarak
indirilen vahye tabi olmak, Kur’an dışı rivayet ve uydurmaları
terk etmektir. Bunun için ayetler üzerinde derin düşünmek ve onu
“İlim”le değerlendirip, hakkını vermektir.
Hristiyanlarca Göz ardı edilen gerçekler;
Kur’anın vahiy olduğunu açıkça
kabul ve itiraf etmeyerek gerçekte onda bulunan İsa’yı inkar
durumundalar.
Muhammed’i açıkça kabulden kaçınarak,
insan için en yüksek değer ifade eden Allah Aşkını ve ona
sadakati, yahudiliğin çarpıtılmış zihniyetine terk etmekteler.
Halbuki; Hristiyanlar, Kur’anı İsa
(Vahiy) gözüyle değerlendirip ona sahip çıkmaları halinde hem müslümanlık
ve hem hristiyanlık gerçek mevkisine oturacaktır.
Ayrıca insanlığın başına çöreklenmiş,
Allahın yolunu saptırmış, yeryüzündeki zalim faizcilik düzenini
kurarak insanlığı sadece kendilerine çalışan köleler olarak gören,
kendileri üretmeden insanların kazançlarını kendi ceplerine
aktaran, insanı sömüren, süründüren yahudilerin sahte krallıkları
başlarına gececektir.
Burada büyük görev hristiyanlarındır.
Gerçek Hristiyanların Vahye-Kur’ana ve gerçek müslümanlığa
sahip çıkarak Müslüman ülkelerin içinde bulunduğu fakirlik,
cahillik ve yahudilik kıskacından kurtarılması ile İslamın gerçek
yerine oturtulmasına yardım etmeleridir.
Müslümanların büyük görevi ise,
israiliyatı terk ederek vahye sarılmaları, Kur’an dışı yanlışlardan
temizlenmeleri hristiyanları kazanmalarıdır. Kur’an ruhunu hisseden
ve alan, gerçeği anlar. Kelamı doğrudan işitir. Hizmet eri olur.
Allahın yolunu yamultan İsrailiyat
zihniyeti, inasanların içine işleyen bozguncu mesihtir, İnsanları
yoksul, cahil ve köle durumunda, azap dolu cehennemine sokar. Doğrudan
Vahye tabi olmayanlar, onu Düşünmeyenler, ondakini Akıl etmeyenler
muhakkak bunların tuzağına düşer. İsa, bozulan yolu doğrultan gerçek
mesihtir.
Musa A.S., Kur’andaki kelimelerdir.
Kelimeler yalın haldeyken gerçeği ifade etmede zorluk çeker. Harun
A.S., aynı manayı ifade eden, musaya yardımcı, benzer kelimelerdir.
Yahya A.S., ayetlerin enfüsi, iç
manalarıdır. Tefekkürle (zekeriya) doğan derin manalardır.
Meryem A.S., Kur’andaki kelimeler ve
ayetler arasındaki alakalar, bağlantılardır.
İsa A.S., Kur’andaki kelime ve benzer
kelimeler arasındaki irtibattan doğan “Hak ve en güzel söz” olan
Vahiy-Kur’an Ruhudur.
Muhammed A.S., üzerine Hak söz
indirilen, mümin insan içindeki Allah Aşkı ve Rasulüdür.
Hepsi, yüce değerleri temsilen seçilmiş,
Allaha en ileri derecede sadık insanlardır.
Müslümanlar ve Hristiyanlar uzlaşıp
yardımlaşmalı, birbirine yaklaşmalı ve birleşmelidir. İnsanlığın
Yahudilik belası ve zulmünden kurtuluş yolu budur.
İsa Aleyhisselamın son zamanda yer yüzüne
gelmesi; Kur’anın (vahyin) gerçeğinin hristiyanlarca ve müslümanlarca
anlaşılması, hakkının verilmesi, kabul edilmesi, baş tacı
edilerek, insanlığa hakim olması ile; Allahın tek olan hükümranlığının
yer yüzünde ilan edilmesidir.
Kalbinde Allah Aşkı ve Ruhu bulunan
hissetsin, Görebilen görsün, Kulağı olan işitsin.
İlahun vahid:
4:171. Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı
gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem
oğlu İsa Mesîh, ancak Allah'ın resûlüdür, Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı
"kün: Ol" kelimesidir, O'ndan bir ruhtur. Şu halde Allah'a
ve peygamberlerine iman edin. "üçtür" demeyin, sizin için
hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. ALLAH ANCAK BİR TEK İLAH'TIR
(innemAllahu ilahun vahid). O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde
ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.
5:73. Andolsun "Allah, üçün
üçüncüsüdür" diyenler de kâfir olmuşlardır. Halbuki BİR
TEK İLAH'DAN BAŞKA HİÇBİR İLAH YOKTUR. (vema min ilahin illa
ilahun vahid) Eğer diye geldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden
kâfir olanlara acı bir azap isabet edecektir.
6:19. De ki: Hangi şey şahadetçe en büyüktür?
De ki: benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'an bana,
kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu. Yoksa
siz, Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi
ediyorsunuz? De ki: "Ben buna şahitlik etmem." "O ANCAK
BİR TEK İLAH'TIR, (gul innema huve ilahun vahid) ben sizin
ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım" de.
14:52. İşte bu (Kur'an), kendisiyle
uyarılsınlar, ONUN ANCAK BİR TEK İLAH OLDUĞUNU BİLSİNLER (ve li
ya’lemu ennema huve ilahun vahid) ve akıl sahipleri iyice düşünüp
öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.
16:51. Allah buyurdu ki: İki tanrı
edinmeyin! O ANCAK BİR TEK İLAHTIR. (innema İlahun vahid) O
halde yalnız benden korkun!
2:163. İlâhınız bir tek ilah'tır.
O'ndan başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir.
16:22. İlâhınız bir tek ilahtır.
Fakat ahirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkârcı,
kendileri de böbürlenen kimselerdir.
18:110. De ki: Ben, yalnızca sizin gibi
bir beşerim. Bana, İlâh'ınızın, sadece bir İlâh olduğu
vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın
ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.
21:108. De ki: Bana sadece, sizin ilâhınızın
ancak bir tek Allah olduğu vahyedildi. Hâla MÜSLÜMAN olmayacak mısınız?
22:34. Biz, her ümmete - hayvan
cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını
ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız,
bir tek İlah'tır. Öyle ise, O'NA TESLİM OLUN. O ihlâslı ve mütevazileri
müjdele!
(ve beşşiril muhbitin- bu ayetin son
“muhbitin” kelimesinde; ileri derecede tevazu, mahviyyet, “hiçlik”
ifadesi buluyorum.)
41:6. De ki: Ben de ancak sizin gibi bir
insanım. Bana ilâhınızın bir tek İlâh olduğu vahiy olunuyor. Artık
O'NA YÖNELİN, O'ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!