Bugün, adı Müslüman olanlarla Hristiyanların ortak yanlışları:

  1. Kur’an ayetlerini görmezlikten gelmeleri,
  2. Ayetleri birbirinden ayırıp kopararak vahyi, vahiy dışı sözlerin altında değerlendirerek gerçek mevzusundan saptırmaları,
  3. Peygamberlerini olduğundan daha farklı konumlarda görmeleri,
  4. Allahın Yetkilerini din adamlarına devrederek, Gerçek öğretiden oldukça sapmış bulunmaları,
  5. Eski öğretilere yapışmış, yeni düşünce ve değerlendirmelerden kaçmaları,
  6. Yanlış değerlendirmeler üzerinde ısrar edip, bunları terk etmemeleri,
  7. Temelde uzlaşma, birbirine yaklaşım ve ıslah değil, kavga ruhunun körüklenmesi. Uzun zaman içinde Katılaşmış tutumların yumuşatılmaması.

Anlaşılması gereken bazı kavramlar;

Rabbimiz, bizlere gönderdiği mesajlarını, açıklayıcı “Simgeler”, “Misaller” halinde vermiştir. Bunların tefsir ve tabirini gerçek mevki ve mevzisine oturtarak yapmalıdır. Bunu en doğru olarak yine vahyin kendisi yapmaktadır. Yeterki insanlar onun yorumunu yine ona bıraksın. Onun sözüne dışardan söz katmayalım başka sözü onun önüne ve üstüne koymayalım.

Rasulleri birbirinden ayırmamak gerekir. Hepsi, hepimizin peygamberidir. Onları aralarında birbiriyle yarıştırmak, yanlıştır. Artık bu çocukluk ve lüzumsuzluktan kurtulmak gerekir.

Allahın birliğine ve Ahirete inanan tüm insanlar, Vahye uymalı onu kesinlikle başka söze denk tutmadan kabul edip tabi olmalıdır.

Rabbimiz, İsa aleyhisselam için şöyle der: “O Yakınlarımızdandır, Ondan Razıyım”

burada “yakın” kelimesi; simgesel olarak algılanamamış, O zamanki (iki bin yıl öncesinin ve toplumunun) anlayışı ile; beşeri bir yaklaşım ve yorumla Rabbin “oğlu” olarak zannedilmiş olduğunu görüyoruz.

Halbuki “Allahın yakını olmak” beşeri anlamından artık çıkarılıp, gerçek makamına verilmelidir.

Allahın birliği bilindiği halde halen “Üçtür” gibi ayrılık ifade eden tarzdan artık kurtulmalıdır. Allah ile sözü arasında ayrılık yoktur. Rab ile İsa arasında, baba-oğul yakınlığından daha ileri ve gerçek birlik vardır öyleki ayrılık yoktur. Bu birliği baba-oğul seviyesinde düşünüp sözde de olsa ayrılık çıkarmak yanlıştır. Artık bu yanlış kesinlikle ve geri dönüşsüz terk edilmelidir. Bu evlat edinme sözü gerçeğe ve müslümanlara çok ters bir yorumdur. Temelde ve kabul edilemez bir ayrılıktır işte bu yüzden müslümanlar yahudilerin kucağına itilmektedir.

Muhammed A.S., Mümin insanın kalbindeki Allah AŞKını temsil eder. Her kim olursa olsun içinde Allah aşkı ve haşyeti varsa ve onu diğer sevgilerin en üstünde tutarsa; bu kişi farkında olmasada ve etiketi başka bir isimde olsa ve nerede doğmuş olursa olsun, gerçekte Muhammede tabi olan bir kişidir. İçinde Allah muhabbeti olan kişi, içinde muhammed olan bir kişidir.

Bir kişi, Allahın Hak sözü olan Vahye tabi olur, onu uygularsa bu kişi; etiketi ne olursa olsun İsaya tabi olan bir kişidir. Arada ayrılık veya çelişki olamaz.

Bugünkü müslümanlık, büyük ölçüde vahiy dışı israiliyat (yahudilik) kaynaklı rivayet ve etkilerle gerçek merkezinden uzaklaşmış, yahudiliğe daha yakın bir konuma gelmiştir. Bundan kurtulmanın yolu; muhakkak Muhammed A.S. üzerine hak olarak indirilen vahye tabi olmak, Kur’an dışı rivayet ve uydurmaları terk etmektir. Bunun için ayetler üzerinde derin düşünmek ve onu “İlim”le değerlendirip, hakkını vermektir.

Hristiyanlarca Göz ardı edilen gerçekler;

Kur’anın vahiy olduğunu açıkça kabul ve itiraf etmeyerek gerçekte onda bulunan İsa’yı inkar durumundalar.

Muhammed’i açıkça kabulden kaçınarak, insan için en yüksek değer ifade eden Allah Aşkını ve ona sadakati, yahudiliğin çarpıtılmış zihniyetine terk etmekteler.

Halbuki; Hristiyanlar, Kur’anı İsa (Vahiy) gözüyle değerlendirip ona sahip çıkmaları halinde hem müslümanlık ve hem hristiyanlık gerçek mevkisine oturacaktır.

Ayrıca insanlığın başına çöreklenmiş, Allahın yolunu saptırmış, yeryüzündeki zalim faizcilik düzenini kurarak insanlığı sadece kendilerine çalışan köleler olarak gören, kendileri üretmeden insanların kazançlarını kendi ceplerine aktaran, insanı sömüren, süründüren yahudilerin sahte krallıkları başlarına gececektir.

Burada büyük görev hristiyanlarındır. Gerçek Hristiyanların Vahye-Kur’ana ve gerçek müslümanlığa sahip çıkarak Müslüman ülkelerin içinde bulunduğu fakirlik, cahillik ve yahudilik kıskacından kurtarılması ile İslamın gerçek yerine oturtulmasına yardım etmeleridir.

Müslümanların büyük görevi ise, israiliyatı terk ederek vahye sarılmaları, Kur’an dışı yanlışlardan temizlenmeleri hristiyanları kazanmalarıdır. Kur’an ruhunu hisseden ve alan, gerçeği anlar. Kelamı doğrudan işitir. Hizmet eri olur.

Allahın yolunu yamultan İsrailiyat zihniyeti, inasanların içine işleyen bozguncu mesihtir, İnsanları yoksul, cahil ve köle durumunda, azap dolu cehennemine sokar. Doğrudan Vahye tabi olmayanlar, onu Düşünmeyenler, ondakini Akıl etmeyenler muhakkak bunların tuzağına düşer. İsa, bozulan yolu doğrultan gerçek mesihtir.

Musa A.S., Kur’andaki kelimelerdir. Kelimeler yalın haldeyken gerçeği ifade etmede zorluk çeker. Harun A.S., aynı manayı ifade eden, musaya yardımcı, benzer kelimelerdir.

Yahya A.S., ayetlerin enfüsi, iç manalarıdır. Tefekkürle (zekeriya) doğan derin manalardır.

Meryem A.S., Kur’andaki kelimeler ve ayetler arasındaki alakalar, bağlantılardır.

İsa A.S., Kur’andaki kelime ve benzer kelimeler arasındaki irtibattan doğan “Hak ve en güzel söz” olan Vahiy-Kur’an Ruhudur.

Muhammed A.S., üzerine Hak söz indirilen, mümin insan içindeki Allah Aşkı ve Rasulüdür.

Hepsi, yüce değerleri temsilen seçilmiş, Allaha en ileri derecede sadık insanlardır.

Müslümanlar ve Hristiyanlar uzlaşıp yardımlaşmalı, birbirine yaklaşmalı ve birleşmelidir. İnsanlığın Yahudilik belası ve zulmünden kurtuluş yolu budur.

İsa Aleyhisselamın son zamanda yer yüzüne gelmesi; Kur’anın (vahyin) gerçeğinin hristiyanlarca ve müslümanlarca anlaşılması, hakkının verilmesi, kabul edilmesi, baş tacı edilerek, insanlığa hakim olması ile; Allahın tek olan hükümranlığının yer yüzünde ilan edilmesidir.

Kalbinde Allah Aşkı ve Ruhu bulunan hissetsin, Görebilen görsün, Kulağı olan işitsin.

İlahun vahid:

4:171. Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesîh, ancak Allah'ın resûlüdür, Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı "kün: Ol" kelimesidir, O'ndan bir ruhtur. Şu halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. "üçtür" demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. ALLAH ANCAK BİR TEK İLAH'TIR (innemAllahu ilahun vahid). O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.

5:73. Andolsun "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler de kâfir olmuşlardır. Halbuki BİR TEK İLAH'DAN BAŞKA HİÇBİR İLAH YOKTUR. (vema min ilahin illa ilahun vahid) Eğer diye geldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kâfir olanlara acı bir azap isabet edecektir.

6:19. De ki: Hangi şey şahadetçe en büyüktür? De ki: benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu. Yoksa siz, Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz? De ki: "Ben buna şahitlik etmem." "O ANCAK BİR TEK İLAH'TIR, (gul innema huve ilahun vahid) ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım" de.

14:52. İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, ONUN ANCAK BİR TEK İLAH OLDUĞUNU BİLSİNLER (ve li ya’lemu ennema huve ilahun vahid) ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.

16:51. Allah buyurdu ki: İki tanrı edinmeyin! O ANCAK BİR TEK İLAHTIR. (innema İlahun vahid) O halde yalnız benden korkun!

2:163. İlâhınız bir tek ilah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir.

16:22. İlâhınız bir tek ilahtır. Fakat ahirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.

18:110. De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. Bana, İlâh'ınızın, sadece bir İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.

21:108. De ki: Bana sadece, sizin ilâhınızın ancak bir tek Allah olduğu vahyedildi. Hâla MÜSLÜMAN olmayacak mısınız?

22:34. Biz, her ümmete - hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek İlah'tır. Öyle ise, O'NA TESLİM OLUN. O ihlâslı ve mütevazileri müjdele!

(ve beşşiril muhbitin- bu ayetin son “muhbitin” kelimesinde; ileri derecede tevazu, mahviyyet, “hiçlik” ifadesi buluyorum.)

41:6. De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilâhınızın bir tek İlâh olduğu vahiy olunuyor. Artık O'NA YÖNELİN, O'ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!

Turisina
http://sufizmveinsan.com

7
.08.2001

 


Üst Ana sayfa e-mail