“Hemen hatırlayalım, ‘Çernobil nükleer santralindeki’ kaza
dolayısıyla oluşan menfi radyasyonun başlıca içeceğimiz olan suyu nasıl
zehirlediğini... "Ve biz bu zehirlenmeyi asla farkedemeyiz. Ama öyle bir tesir gösterir ki
yıllar sonra da olsa radyasyon etkisini kaybetmez ve siz bu degisimin hiçbir zaman
farkında olamazsınız."
Yine hazırlıksız yakalayan nükleer bir kaza ve uzun yıllar
sürecek yan etkileri ile karşı karşıyayız. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler
için kabul edilebilir ancak Japonya gibi gelişmiş bir ülkeden beklenmeyen hata bu...
Japonya’nın kuzeyindeki bir kasabada nükleer yakıt üreten bir
fabrikada, atom bombasının hammaddesi olan uranyum reaksiyona girdiğinde, ülke;
tarihinin en büyük nükleer faciasını yaşadı ve yaşayacak...
Sıvı uranyumdan, nükleer santraller için katı uranyum elde
edilen Nükleer yakıt fabrikasında; 2.4 kilogram uranyum yerine 12.4 kilogram uranyum
boşaltılması ile tankta nükleer füzyon başladı. Patlama sonucunda da, havaya
büyük miktarda radyasyon yayıldı.
Bilindiği gibi, uranyum atomu içinde bulunan nötronlar, atom
çekirdeğine çarpar ve uranyum parçalanır. Radyasyon; atomlardan enerji
salınmasıdır. Uranyum parçalanması ile çok büyük miktarda enerji açığa çıkar.
Bu zincirleme reaksiyon, atom bombası ile aynı sistemi oluşturur.
Nükleer tepkime, geri dönüşümsüz şekilde başlamıştır,
artık sadece, yan etkilerini en aza indirme çabaları vardır. İlk planda; reaksiyonu
değil durdurmak, müdahale imkanı dahi yoktur. Bölgede yoğun radyasyon ve geçici
ısı artışı izlenmiştir.
Merkezde radyasyon miktarı, normalin on beş bin kat fazlası
olarak saptanmıştır ve halkalar şeklinde azalarak yayılmaktadır.
Olayı takiben 5-6 saat sonra reaksiyonun sıfıra indiği
belirtilmekle birlikte; yoğun radyasyona dayanıklı elbiseleri olmayanların bu
saptamayı yapabilmeleri şüpheli görünmektedir. Kaldı ki, bilimsel veriler bu tespite
uymamaktadır.
Radyasyonun özellikleri, şu şekilde sıralanabilir:
1. Hızları; ışık hızına eşittir,
2. Geçtikleri tüm ortamlara enerji transfer ederler.
Enerji frekansları ile doğru, dalga boyları ile ters orantılıdır,
3. Boşlukta düz bir çizgi boyunca yayılırlar,
4. Maddeyi geçerken enerjileri azalır, (Absorbe edilir ve
saçılır.)
Radyasyon ölçüm birimi olarak RAD kullanılır.
RAD = Radyasyon Absorbsiyon dozudur. Maddenin 1 gramının absorbe
ettiği enerji miktarıdır.
Radyobiyoloji, radyasyonun canlı organizmalar üzerindeki
etkilerini inceleyen bilim dalıdır.
Hücre, canlı organizmanın en küçük birimidir. Büyük
bölümü sudur. Hücrenin yapı taşları olan enzim, protein, DNA-RNA gibi
makromoleküller ve mitekondri, ribozom gibi organeller sudan oluşan bir ortam içinde
bulunurlar.
Radyasyonun madde ile etkileşimi sonucu, ısı, eksitasyon ve iyonizasyon
oluşur. Bunların sonucunda, kimyasal ve biyolojik etkiler ortaya çıkar.
Elementlerin dış orbitlerindeki elektronlar, kimyasal
reaksiyonlarda önemli rol oynar. Radyasyon etkisiyle bu elektronların sökülmesi,
maddenin kimyasal özelliğini değiştirir.
Hücre içerisindeki makromoleküllerde (DNA-RNA) veya su
moleküllerinde görülebilir. Buna göre radyasyonun hücreye etkileri doğrudan veya
dolaylı olarak ikiye ayrılır;
Doğrudan etki= Makro moleküllerde görülür. Makromoleküllerden
enzimler gibi bir kısmının, hücre içerisinde çok sayıda benzeri vardır. Işının
etkisi ile yapısı değişen molekülün işlevi, benzerleri tarafından yerine
getirilir. Böylece hücrede ışına bağlı bir değişiklik görülmez.
DNA gibi makromoleküllerden ise, hücre çekirdeğinde ancak
gerektiği kadar vardır, benzerleri bulunmaz. Bunlara “anahtar molekül” adı
verilir. Işının anahtar moleküllerde oluşturduğu değişiklik, doğrudan hücrenin
yapısını etkiler. Kromozomların yapısında bulunan ve kalıtsal karakterlerin
geçişini saptayan DNA’da meydana gelecek değişiklikler, derecesine göre genetik
mutasyon veya hücrenin ölümü ile sonuçlanır.
Dolaylı etki= Su moleküllerinde görülür. Su molekülleri
iyonize olur, serbest kökler açığa çıkar. Bunların birleşmesiyle ortaya çıkan
hidrojen peroksit, şiddetli oksidan bir maddedir, hücre metabolizmasını bozabilir.
Ayrıca, oluşan serbest kökler makromoleküller ile birleşerek kimyasal yapılarını
değiştirebilir.
Böylece, doğrudan etki ile oluşan değişiklikler, dolaylı
olarak ortaya çıkmış olur.
Hücre türünün radyasyona karşı duyarlılık derecesi
farklıdır. Organizmadaki en duyarlı hücreler, lenfositler (bağışıklık sisteminin
temel hücreleri), en dirençlileri ise kas ve sinir hücreleridir.
Hızla çoğalan ve bölünme fazında olabilen hücreler,
radyasyona daha duyarlıdır.
Radyasyonun organizmadaki etkileri ışınlamanın şekline ve
dozuna göre değişir ve bu faktöre bağlı olarak, hemen görülebilir veya sessiz bir
devreden sonra ortaya çıkabilir. Sessiz devre, yüksek dozlarda on beş günden
başlayıp, az dozlarda kronik ışınlamalarda yirmi yıla kadar değişebilir.
Bu etkileri şöyle sınıflandırabiliriz:
1- Yüksek Dozlarda Akut Radyasyon Etkileri:
Bir kez yüksek doz radyasyon ile oluşur. Atom bombasında,
nükleer reaktörlerdeki kazalarda, hayvan deneylerinde görülür.
Etkiler, dozla orantılıdır. Önce hücre bölünmesinde
yavaşlama, kromozomlarda kırılma, alyuvar sayısında azalma ve bağışıklık
sisteminde inaktivasyon oluşur.
300-600 RAD= Kemik iliğinin çalışmaması sonucu % 50 ölüm
görülür.
1000-1200 RAD= Sindirim sisteminde yaygın kanlanma bozukluğuna
bağlı % 100 ölüm.
5000 RAD= Beyin etkilenir; ani ölümle sonuçlanır.
2- Az Dozda Kronik Radyasyon Etkileri:
Röntgen teknisyenleri ve radyologlarda ellerde deride kuruluk,
pigmentasyon, erken katarakt, kısırlaşma, lösemi izlenebilir.
Ahmet F. Yüksel
(Yazar)
Rad. Dr. Işıl Yurdaışık
Kaynakça:
1. Ercan Tuncel - Klinik Radyoloji
2. David Sutton - Textbook of Radiology
Medicen Imaging
3. Radiology Review Manual
|