Kayıt için burayı tıklayın



radyasyon.gif (3604 bytes)

(Bu yazı aylık Popüler Bilim Dergisi'nin Şubat 2000 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)


edepyan.gif (70 bytes)“Hemen hatırlayalım, ‘Çernobil nükleer santralindeki’ kaza dolayısıyla oluşan menfi radyasyonun başlıca içeceğimiz olan suyu nasıl zehirlediğini...

"Ve biz bu zehirlenmeyi asla farkedemeyiz. Ama öyle bir tesir gösterir ki yıllar sonra da olsa radyasyon etkisini kaybetmez ve siz bu degisimin hiçbir zaman farkında olamazsınız."

Yine hazırlıksız yakalayan nükleer bir kaza ve uzun yıllar sürecek yan etkileri ile karşı karşıyayız. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için kabul edilebilir ancak Japonya gibi gelişmiş bir ülkeden beklenmeyen hata bu...

Japonya’nın kuzeyindeki bir kasabada nükleer yakıt üreten bir fabrikada, atom bombasının hammaddesi olan uranyum reaksiyona girdiğinde, ülke; tarihinin en büyük nükleer faciasını yaşadı ve yaşayacak...

Sıvı uranyumdan, nükleer santraller için katı uranyum elde edilen Nükleer yakıt fabrikasında; 2.4 kilogram uranyum yerine 12.4 kilogram uranyum boşaltılması ile tankta nükleer füzyon başladı. Patlama sonucunda da, havaya büyük miktarda radyasyon yayıldı.

Bilindiği gibi, uranyum atomu içinde bulunan nötronlar, atom çekirdeğine çarpar ve uranyum parçalanır. Radyasyon; atomlardan enerji salınmasıdır. Uranyum parçalanması ile çok büyük miktarda enerji açığa çıkar. Bu zincirleme reaksiyon, atom bombası ile aynı sistemi oluşturur.

Nükleer tepkime, geri dönüşümsüz şekilde başlamıştır, artık sadece, yan etkilerini en aza indirme çabaları vardır. İlk planda; reaksiyonu değil durdurmak, müdahale imkanı dahi yoktur. Bölgede yoğun radyasyon ve geçici ısı artışı izlenmiştir.

Merkezde radyasyon miktarı, normalin on beş bin kat fazlası olarak saptanmıştır ve halkalar şeklinde azalarak yayılmaktadır.

Olayı takiben 5-6 saat sonra reaksiyonun sıfıra indiği belirtilmekle birlikte; yoğun radyasyona dayanıklı elbiseleri olmayanların bu saptamayı yapabilmeleri şüpheli görünmektedir. Kaldı ki, bilimsel veriler bu tespite uymamaktadır.

Radyasyonun özellikleri, şu şekilde sıralanabilir:

1. Hızları; ışık hızına eşittir,

2. Geçtikleri tüm ortamlara enerji transfer ederler. Enerji frekansları ile doğru, dalga boyları ile ters orantılıdır,

3. Boşlukta düz bir çizgi boyunca yayılırlar,

4. Maddeyi geçerken enerjileri azalır, (Absorbe edilir ve saçılır.)

Radyasyon ölçüm birimi olarak RAD kullanılır.

RAD = Radyasyon Absorbsiyon dozudur. Maddenin 1 gramının absorbe ettiği enerji miktarıdır.

Radyobiyoloji, radyasyonun canlı organizmalar üzerindeki etkilerini inceleyen bilim dalıdır.

Hücre, canlı organizmanın en küçük birimidir. Büyük bölümü sudur. Hücrenin yapı taşları olan enzim, protein, DNA-RNA gibi makromoleküller ve mitekondri, ribozom gibi organeller sudan oluşan bir ortam içinde bulunurlar.

Radyasyonun madde ile etkileşimi sonucu, ısı, eksitasyon ve iyonizasyon oluşur. Bunların sonucunda, kimyasal ve biyolojik etkiler ortaya çıkar.

Elementlerin dış orbitlerindeki elektronlar, kimyasal reaksiyonlarda önemli rol oynar. Radyasyon etkisiyle bu elektronların sökülmesi, maddenin kimyasal özelliğini değiştirir.

Hücre içerisindeki makromoleküllerde (DNA-RNA) veya su moleküllerinde görülebilir. Buna göre radyasyonun hücreye etkileri doğrudan veya dolaylı olarak ikiye ayrılır;

Doğrudan etki= Makro moleküllerde görülür. Makromoleküllerden enzimler gibi bir kısmının, hücre içerisinde çok sayıda benzeri vardır. Işının etkisi ile yapısı değişen molekülün işlevi, benzerleri tarafından yerine getirilir. Böylece hücrede ışına bağlı bir değişiklik görülmez.

DNA gibi makromoleküllerden ise, hücre çekirdeğinde ancak gerektiği kadar vardır, benzerleri bulunmaz. Bunlara “anahtar molekül” adı verilir. Işının anahtar moleküllerde oluşturduğu değişiklik, doğrudan hücrenin yapısını etkiler. Kromozomların yapısında bulunan ve kalıtsal karakterlerin geçişini saptayan DNA’da meydana gelecek değişiklikler, derecesine göre genetik mutasyon veya hücrenin ölümü ile sonuçlanır.

Dolaylı etki= Su moleküllerinde görülür. Su molekülleri iyonize olur, serbest kökler açığa çıkar. Bunların birleşmesiyle ortaya çıkan hidrojen peroksit, şiddetli oksidan bir maddedir, hücre metabolizmasını bozabilir. Ayrıca, oluşan serbest kökler makromoleküller ile birleşerek kimyasal yapılarını değiştirebilir.

Böylece, doğrudan etki ile oluşan değişiklikler, dolaylı olarak ortaya çıkmış olur.

Hücre türünün radyasyona karşı duyarlılık derecesi farklıdır. Organizmadaki en duyarlı hücreler, lenfositler (bağışıklık sisteminin temel hücreleri), en dirençlileri ise kas ve sinir hücreleridir.

Hızla çoğalan ve bölünme fazında olabilen hücreler, radyasyona daha duyarlıdır.

Radyasyonun organizmadaki etkileri ışınlamanın şekline ve dozuna göre değişir ve bu faktöre bağlı olarak, hemen görülebilir veya sessiz bir devreden sonra ortaya çıkabilir. Sessiz devre, yüksek dozlarda on beş günden başlayıp, az dozlarda kronik ışınlamalarda yirmi yıla kadar değişebilir.

Bu etkileri şöyle sınıflandırabiliriz:

1- Yüksek Dozlarda Akut Radyasyon Etkileri:

Bir kez yüksek doz radyasyon ile oluşur. Atom bombasında, nükleer reaktörlerdeki kazalarda, hayvan deneylerinde görülür.

Etkiler, dozla orantılıdır. Önce hücre bölünmesinde yavaşlama, kromozomlarda kırılma, alyuvar sayısında azalma ve bağışıklık sisteminde inaktivasyon oluşur.

300-600 RAD= Kemik iliğinin çalışmaması sonucu % 50 ölüm görülür.

1000-1200 RAD= Sindirim sisteminde yaygın kanlanma bozukluğuna bağlı % 100 ölüm.

5000 RAD= Beyin etkilenir; ani ölümle sonuçlanır.

2- Az Dozda Kronik Radyasyon Etkileri:

Röntgen teknisyenleri ve radyologlarda ellerde deride kuruluk, pigmentasyon, erken katarakt, kısırlaşma, lösemi izlenebilir.

Ahmet F. Yüksel
(Yazar)       

Rad. Dr. Işıl Yurdaışık

 

Kaynakça:

1. Ercan Tuncel - Klinik Radyoloji
2. David Sutton - Textbook of Radiology Medicen Imaging
3. Radiology Review Manual

 


Üst Ana sayfa e-mail