Kayıt için burayı tıklayın

Hz. Musa, “Aslolan kanun.” der.

Hz. İsa, “Aslolan sevgi” diye duygulandırır insanı.

Marx, “Aslolan para!” diye sayıklar.

Freud’a göre, “Aslolan cinselliktir.”

Einstein ise, “Aslolan izafiyet!” deyip çıkar işin içinden. 

Soyut ve somut zaman, Einstein'a hak verir.

Sistematik olarak bir üst boyutun varlığını dikkâte alırsanız, yasa - kanun - hüküm için, izafidir diyebilirsiniz. Bunun yanı sıra sevgi de izafidir. Zira sevgi iki mahal arasında yaşanır. Para ve cinsellik de...

Şayet bana, “ Senin için Aslolan nedir? ” diye sorulsaydı, tereddüt etmeden “Yaşam!...”   derdim!..

Ama alelade değil, söylemek istediğim; Allah’a yakîn olma halinde bir yaşam.

Bilincimin yerinde olduğu ve ardında  ‘‘korkunun” bulunmadığı,  her şeyin, her boyutun, her katmanın hakkını vererek ve asla pişman olmadan elde edilebilecek bir yaşam...

Tabii bu söylediklerimi uygulayabilmek; hayatı gelişigüzel değil, bilinçli bir şekilde sisteme ve gerçekler üzerine kurmakla mümkün. Asla evinde oturamayıp, o mekân senin bu mekân benim demeyip turlayanların, boş zamanlarını kağıt oynayarak değerlendirenlerin, kendisi ile meşgul olmayanların yapılabileceği bir şey değil bu.

Gözünü dünyaya madde planında açan ve kendini bir beden kabul ederek yaşamına yön veren, işten güçten başını kaşıyacak durumda olmayan bir insanın; asıl-izafilik gibi kavramlar arasında dolaşması bir yana, “Aslolan nedir ?” gibi felsefi bir düşünceyi aklına getirmesi imkânsız gibidir.

Hepimiz biliyoruz ki; toplumlar, asırlar boyunca maddenin getirdiği bunalımla acı içinde yaşadı. Sebebi, gelişen olayları ve yaşamı değerlendirecek bilinçten çoğunlukla yoksun olmalarıydı.

Neticede, dışa bağımlılık vazgeçilemez bir hale geldi; büyük değerler kayboldu.

Yıllardır üretmeden yan gelip yatan, onun bunun sırtında yaşamayı âdet haline getirmiş olan toplumun karşılaşacağı bir sonuçtu bu!.. Yaşadıklarımızın ve ödeyeceğimiz bedelin, nelerin karşılığı olduğunu açık yüreklilikle anlamadan, çözüme ulaşmak olanaksızdır.

Bir insan, hakikatin ne olduğunu bilmek isterken, bedelini ödeyecek zenginlik ve gücü özünde bulmalıdır. Sorunların çözülememesi halinde, topluma güven verecek, geçmişten ders alarak ileriye yönelik akılcı ve bilimsel uygulamalarda bulunacak, iç sıkıntılarıyla yaşamayan, hayatımıza yön veren, hayat akışlarımız üzerinde söz sahibi olan, insanların sıkça başvurdukları değerli kimselerden yararlanılması şarttır.

Bu iletişim sayesinde, asıl gibi görünen izafi değerlerin anlamını yitirmeye başladığı görülür. Fakat, bu değişimin zamana yayılarak yaşanacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir.

Bence, işte “Aslolan” budur !..

London - 27.11.2002
http://sufizmveinsan.com

27-11-2002 Akşam Gazetesi


Üst Ana sayfa e-mail