Mekke’de
nazil olan Kadr suresi beş ayetten müteşekkildir. Kadr gecesini övmek için indirilmiştir. Bu surenin özünde;
“Doğrusu biz,
onu Kadr gecesinde indirdik. Kadr gecesinin ne olduğunu bilir
misin sen ? Kadr gecesi bin aydan daha hayırlıdır.”
denilmektedir. ( Bin ay, seksen üç yıla denk gelir.)
Kadr
gecesi gerçekten değerli bir gecedir. Melekler
ve RUH Rablarının izniyle inerler, yani bu gecenin
bereketinden ötürü inerler. Ruh konusunda değişik görüşler
vardır. Bazılarına göre, onunla kastedilen, Cebrail (a.s)
’dir.
Resulullah
(s.a.v), Kadir
gecesi hakkında şöyle söylemiştir:
“Bu gece yedinci,
dokuzuncu veya yirmi yedinci gündür. O gecede çakıl
tanelerinden daha çok melekler yeryüzüne inerler.” Bir
başka hadiste ise: “
Kadr gecesini Ramazan’ın
son on gecesinde arayın. Kalan dokuzunda, kalan yedisinde,
kalan beşinde arayın. ”
buyurmaktadır.
Kadir
gecesinin sabahında güneş, bembeyaz ve ışınsız olarak doğar.
Sure
içinde geçen “Ruh” hakkındaki
görüşler ise şöyledir:
“
Ruh
büyük bir melektir. Gökleri ve yeri tutacak olsa bunlar onun
için bir lokma gibidir. Ruh, meleklerden bir taifedir. Melekler
bile onu Kadr gecesi görürler. Ruh, Allah’ın mahlukatından
bir yaratıktır. Yer, içer, giyinirler. Ancak, ne melektir ne
de insandır. Cennet ehlinin hizmetkârları olabilir.
Muhtemeldir ki Ruh, İsa
olsun. Çünkü ona
“Ruhullah” denmiştir.
“
Hz. İsa meleklerle birlikte Muhammed’in
( a.s) ümmetini gözetlemek için yeryüzüne iner. Ruh
rahmettir...” (Bkz. Hadislerle Kur’anı Kerim Tefsiri; İbni
Kesir, cilt 15, sayfa 8553 )
Kuran’ın
Ramazan ayında ve Kadir gecesinde inişi hakkında dikkâti çekecek şekilde farklı
ve özellikle ibadet yanlı değinmeler var. Ancak bu tanımlamalar
Kadr için yeterli midir bilemiyorum?
Bu
açık ifadelerden sonra, Aynanın önündeki konuya, Kadir Gecesi’nin analizine geçmek istiyorum:
Önce
şunu söylemeliyim:
Birtakım
şeyleri, Polyannacılık oynayarak değerlendirmekle bir yere
varılamayacağı, bu tutumun topluma ilim yönünden asla bir
şey katamayacağı
bilinen bir husus. Açıkçası, basit yaklaşımlarla
Kadir Gecesi için gerekli değerlendirmeleri yapabilmek oldukça
zor. Hatta imkânsız. Derinlemesine bir bilgi birikimine, ilme
mutlaka ihtiyaç var. Kendi içinde kısır döngü oluşturan
yaklaşımların, insana bir şeyler ulaştırması, etrafındakileri
de bir noktaya getirebilmesi olası değil.
Bu
açıdan bakıldığında, Evren’le, Sistem’le, İnsan’la
veya dinsel konuların temel yapı taşlarını teşkil eden
varlıklarla ilgili bir ilintiyi çözümlemek kaçınılmaz
oluyor.
Nedenini,
Ruh hakkında yapılan
açıklamalara istinaden söylüyorum. Aslında bu gecenin en önemli
olayı Ruh’un tenezzülü !...
“
Cennetin hizmetkârı ” ifadesiyle bahsedilen RUH,
bir melek ve senin, benim, Hz
Muhammed’in “ Rabbım ” dediği varlık. Evet; belki
şaşkınlık içindesiniz, ama gerçek bu. Benzer açıklamaları
aynı sütunlarda, geçen yıllarda da yazdım. Uzaydan değil,
insanın özünden tenezzül eden bu meleğin Cebrail
olması ham bir hayal. Ruh’un
bir yönünün evet sadece bir özelliğinin Cebrail
adını alması, işin gerçeği. Dolayısıyla, Kadr
gecesi çok önemli...
“
Bu geceyi mutlaka arayıp bulun ” diyen ve her alanda olduğu
gibi burada da bizleri uyaran Hz.
Resulullah, belirli bir tarih vermiyor, inançlı toplumdan
bu geceyi bulmalarını istiyor. Zira, halife olarak seçilen
insanda bu yetenek, kapasite var.
Kur’an, bu önemli durumu, insan havsalasının
alabileceği şekilde, “
Bin aylık ibadetten daha
önemli ” olduğunu
vurguluyor. Yani bir insan,
hayatı boyunca ibadet etse, bu gecenin önemi yanında hiç kalır,
demek istiyor. Bize etraflıca düşünmemiz için bir kapı
açıyor...
Sonuç
olarak şunları söyleyebilirim:
Varoluşun
hikmetini kavrayamayan ve bu doğrultuda olaylara bakmak
isteyenler olabilir. Ama onlar, kendi zihniyetlerinin ima ettiği
ideolojileri benimsemekte serbesttir. Ancak ortada fahiş bir
hata var. Maksadım bir şeyleri aşağılamak değil; bunun böyle
olduğuna eminim. Sizlere, öğrendiğim mantıklı gerçekleri
aktarabilmek, kanalize etmek en büyük arzum.
“Kadr”
geceniz
mübarek olsun!..
Dostlukla
kalın...
İstanbul
- 01.12.2002
http://sufizmveinsan.com
01-12-2002
Akşam Gazetesi
|