üşünce dünyamda alternatifli konulara yer olsa gerek. Farklı yazılar yazma hevesim herhalde böyle doğuyor diye düşünüyorum. Hatırlayacaksınız, bir müddet önce “ Sufizm ve Fanatizm “ başlıklı bir yazı yazmıştım. Şimdi de bir başkasına değiniyorum: Bilim ve Fanatizm’e !

Çağımızda bilimin tartışmasız bir yeri var. En önemli getirisi de toplumla olan ilişkisidir. Ancak bilimin toplum ile uyum içinde olduğu da  söylenemez. Şöyle ki ; bilim kendi içinde mükemmelleşirken, toplum bilim konusunda cahilleşiyor ve toplumla bilim arasında büyük bir kopuş yaşanıyor. Veya “ Her konuya at gözlüğü ile bakmanın getirdiği bir alışkanlıkla “ sadece onu benimseyip diğer faktörleri bir kenara itiyor. Toplum içinde sivrilen, sözü geçen ve "öncü" konumundaki insanlarda da yaygınlaşan bu fanatikliğin zamanla diğer kesimlere sıçradığına tanık oluyoruz. Bilim Fanatizmi de bu örneklerden biridir.

Geçenlerde basında yer alan bir haber, bilimselliğin mistisizmle bağdaşmayacağını şu cümlelerle açıklamaya çalışıyordu:   Haber metni şöyle..On sekizinci yüzyılda, özellikle ünlü bilimci Newton 'un bilimdeki müthiş buluşları sonucunda ( Kendisi de bir teologdu ), bilim ve felsefe insanları, Batı dinlerindeki Tanrı kavramının içeriğini de "zenginleştirdiler". Bilimin doğanın yasalarını keşif macerası ilerledikçe, ortaçağın ve öncesinin Tanrı kavramı da gelişti:  Bu, Tanrı kavramının da, İnsanın evreni kavrayışına paralel gelişen süreciydi. On sekizinci yüzyılda bir kısım felsefe insanları, evreni Tanrı’nın yarattığı harika bir mekanizma olarak tanımlıyorlardı. Buna göre Tanrı, bütün evreni ve insanları yarattı, o yaratıcı dahidir, ama yarattıktan sonra da, evrenin gelişmesine karışmadı, kendi haline bıraktı, insan ise bu tıkır tıkır çalışan mekanizmaya uyumlu yaşamalı.

Yukarıdan aşağıya, Tanrı’dan krala ve aşağıya doğru kurulan hiyerarşik mekanizma da bu uyumun bir parçasıdır . Bu görüş, donmuş, gelişmeyen bir evren görüşüydü. Bugün bilimin hiçbir alanında bu görüşün esamesi bile okunmaz. Evrenin ve hayatın her alanında GELİŞİM esastır.

Koskoca evren bitmek bilmez bir devinim içindedir, asla bitmeyecek sürekli bir gelişim içindedir. Bu süreçte, değişmeyecek hiçbir şey olamaz. Nitekim, bütün bilimsel gözlemler de bunu gösteriyor. Galaksimiz bile uzayda, çeşitli sürprizlerle karşılaşa karşılaşa, uzayda yol alıp gidiyor. Ne güneşimizin bir sürekliliği var, ne dünyamızın sabit bir geleceği ! ” (1)

Bilim Fanatizmi, haklılığını moleküler biyolojiye ve canlılardaki moleküler/genetik düzeydeki evrimsel gelişmeye bağlıyor. Antropolojiyi örnek gösteriyor. Gerisi büyük bir palavra, yalan ve şarlatanlıktır diyebiliyor. On yedinci  ve on sekizinci yüzyıllarda o dönemin rasyonalist düşüncesi bilimin her şeyi açıklayabileceğine, bilebileceğine inanıyordu. Bugün bilimin zerre kadar böyle bir iddiası yoktur. " Büyük yaratıcı" nın olmadığını göstermek gibi bir çabası da yoktur. Bilim, tersine, bugün ürettiği bilginin bile " geçiciliğini" vurgular.” Bilim Fanatizmi  " ne kapılanların üstünde durdukları ve kaygılarına sebep olan esas nokta, bilimin mistik kavramlarla yan yana anılmasıdır. Bilimi savunanlara göre, “böyle bir değerlendirilmenin yapılması üzüntü vericidir. Çünkü bilimin varlığı farklı alanlara yayılmaktadır. Örneğin Kuran’ın dini, ahlaki öğütler vermek, Allah’ın gücüne dikkât çekmek için kullandığı sağduyu bilgilerini,bilimsel açıdan vurgulamak doğru değildir.

Bilim “neden?” ve “nasıl?” sorularına yanıt aramakta ve amaca dönük açıklamalardan kaçınmaktadır. Bilimsellikte bir olgu yine doğal bir olayla belgelenmektedir. Ve işin içerisine asla mistik anlayış karışmamalıdır. Oysa mistisizm vesilecidir. Ve her olayın nedenini, niçinini Allah’a bağlamaktadır. Bu felsefe mistik eksenli bir toplum anlayışına kaymak demektir. Oysa tek yol Bilim ve Tekniktir. “

Bilim Fanatikleri düşüncelerini ayrıca , “Bizler başta sağlık ve diğer sorunlarımızın çözümü için bilime sarılıyoruz, bilimin bu çabasına sanki çok gerekliymiş gibi mistik duyguları katma gibi bir eğilime girmeye gerek yok. “ şeklinde sürdürürken aşırıya varan  telaşlarını ise şöyle dile getiriyorlar:

“ Bizler bilimi bu haliyle batağa itiyoruz !

Bilim Fanatikliği inanç noktalarını varsayım gibi kabul etmekte ve Mutlak Yaratıcının doğruluğunu veya yanlışlığını test etmede bir sakınca görmemektedir.

Bu düşünce tarzı biraz mantıksız değil mi ?

Din fanatizmini kabul etmeyenler, inancı reddeden bilimin kendi kendine Fanatik konuma düşmesine acaba nasıl razı olabiliyorlar. Bu hususu tekrar gözden geçirmekde yarar var.!.

Biz, Bilime evet ama mistisizmi kabul etmeyen Fanatik yanlılığına hayır diyoruz!

İstanbul - 15.01.2002
http://sufizmveinsan.com

(1) Cumhuriyet Gazetesi
17 Nisan 2001


Üst Ana sayfa e-mail