Aynı dil, tarih ve
kültürel arka plan ile aynı coğrafyayı paylaşıp
bir bayrak altında yaşayan insanlara vatandaş
denir. Bir aile için ev ne ise, bir toplum
için de vatan odur. Ailede herkesin görev ve
sorumlulukları olduğu gibi, aynı bayrak altında
yaşayan insanların da hak ve vazifeleri vardır.
Biraz daha özele iner ve genele çıkarsak, bir
kişi için beden ne ise insanlık için dünya odur.
Her fert kendini, insanlığın bir parçası ve
dünya üzerinde özel vazifesi olan biricik mesul
kişi olarak hissetmelidir. Kur’ân’da insanın
halife olarak yaratılmasının (Bakara, 2/30; Sâd,
38/26) anlamı da bu çerçevede şekillenmelidir.
İyi ile kötü
arasına yerleştirilen insanın kendi içinde bile
hoşlanmadığı bazı şeyler cereyan etmektedir. Ama
bu hiçbir zaman normal dediğimiz kişilerde, asıl
dengeyi ve kişiliği zedeleyecek duruma
gelmemektedir. Dolayısıyla yaşadığımız dünya,
ülke veya çevrede de bazı sıkıntılar olabilir,
önemli olan bunların düzeltilmesi yolunda gayret
göstermektir. Dinimizin emri maruf nehyi anil
münker (iyiliği yaygınlaştırıp, kötülükten
uzaklaştırmak) vazifesi de bu noktada ihmal
edilmemelidir. Yani her şeye rağmen
doğruların yanında olup bilinçli bir tavır ile
yaşamak, sağlıklı bir toplum olabilmek için
kaçınılmazdır.
Bilinçli vatandaş
hak ve vazifelerini iyi bilerek ona uygun
davranmak durumundadır. Hakkımızı bilmediğimiz
ve fert ve toplum olarak vazifelerimizi
yapmadığımız için, birçok mağduriyetler
yaşamaktayız. Basit bir örnek verelim. İki gün
önce sitedeki apartmanın içinde bulunan, oğluma
ait 18 vitesli kilitli bisiklet yerinde yoktu.
Önce birilerinin bisikleti saklayarak şaka
yaptığını düşündük. Fakat işin gerçek hırsızlık
olduğunu anlayınca bulunma ihtimalinin düşük
olduğunu da hissederek -çünkü ne polisin böyle
bir şey için mesaisi ve de vatandaşın böyle bir
hassasiyeti var- polise ihbarda bulunmayı uygun
gördük. İhbar bilgilerini verirken görevli
memur, bisikletin faturası olsaydı daha rahat
bir araştırma zemini olurdu deyince, önemli bir
mesele zihnimde canlandı. Bu bir anlamda
faturası olmayan malın mülkiyet problemi bile
var demek oluyordu. Buradan bir başka konuya
işaret etmek istiyorum. Son günlerin önemli
gündemi kayıt dışı ekonomi. Birilerinin
para ve mal üzerinden haksız kazanç elde
etmesinin arkasında kayıt dışı ekonominin rolü
büyüktür. Bu noktada vatandaş ve hükümet olarak
bilinçli olmak durumundayız. Vatandaş
faturasız mal almamalı, devlet de aşırı vergi
ile dürüst olmaya çalışan vatandaşa zulmetmekten
uzaklaşmalıdır.
Buradan
anlaşılacağı üzere, yasama ve yürütme erkini
elinde bulunduranlara düşen vazife çok büyüktür.
Haklının yanında olup adaleti sağlamak ve
hakkı hâkim kılmak, otoriteyi elinde
bulunduranların vazifesidir. Bu noktadaki
güven sarsıldığında, gayri meşrulukların önü
alınamaz hale gelir. “Devlet Millet
Bütünleşmesi” başlıklı iki hafta önceki
yazımda belittiğim gibi, düşene her geçenin bir
tekme attığı toplumda, bu güven zeminini
oluşturmanız mümkün değildir. Çok şükür ki her
şeye rağmen hala duyarlı yönetici ve
insanlarımız bulunmaktadır. Temennimiz bunların
elinin güçlendirilerek netice alınabilecek hale
gelmesidir.
Bilinçli vatandaş
ve sağlıklı toplum oluşturabilmek için,
eğitimden hukuk sistemine bir dizi tedbirler
alınarak bünye güçlendirilmelidir.
Aksine, pansuman tedbirleri veya günü kurtarmaya
yönelik uygulamalarla toplumu güçlendirmek
mümkün değildir. Aslını inkâr edip taklit ile
ilerlemeye çalışan milletlerin istikbali olmaz.
Böylesi toplumlar bülbülü taklit eden karga
misali, kendine de yabancılaşır.
Köklerinden
beslenmeyen hiçbir ağacın meyvesi olmaz.
Toplumsal bünyeye uymayan, benimsenip
içselleştirilemeyen ve adaleti sağlamaktan uzak
kanun, tüzük ve yönetmeliklerle, bundan daha
beteri, hatalı uygulama ve temsillerle ideal
toplum ortaya çıkmaz. Bilinçli vatandaş ve
sağlıklı toplum olma yolunda yapılacak, toplam
kaliteye uygun çok şey var. Yeter ki insanımız
ve kurumlarımız görev ve sorumluluklarına uygun,
mükemmel davranmaya çalışsınlar.