Gözyaşı belki çoğu defa üzüntüyü ve bazen de sevinci
hatırlatır. Ama gözyaşının çoğu defa göremeyip farkında
olamadığımız yönleri de vardır. Bunlardan birisi, hata
ve kusurlarımıza pişman olup Rabbimiz’den af dileme ve
tövbe için dökülen gözyaşıdır. Bu, günahları temizlediği
gibi içimizdeki haset, kin ve öfke gibi kötülükleri de
temizleyerek kişiye huzur verir.
Necip Fazıl’ın Reis Bey eserinin, benim için en önemli
mesajı “ağlayabilseydiniz anlardınız” olmuştur. Evet
bazı şeyleri, ağlayamayanlar anlamazlar. Gizliliklerde
gözyaşı dökmeyen fertlerden oluşan toplumlar, aşikare
gözyaşı dökmek zorunda kalabilirler. Çünkü çözüm için
gayret edilmeyen günah ve hatalar toplumu kaplar, büyük
bela ve musibetlerin gelmesine sebebiyet verebilir.
Gözyaşı ile yumuşamayan kalpler katılaşır, taş gibi
belki taştan daha katı hale bile gelebilir. Böyle bir
bağlamda Rabbimiz; “Sonra bunun arkasından kalpleriniz
katılaştı. Şimdi onlar taşlar gibi, hatta daha duygusuz;
çünkü taşların öylesi var ki içinden nehirler kaynıyor,
öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve
öylesi de var ki Allah korkusundan yerlerde
yuvarlanıyor. Sizlerin neler yaptığından Allah gafil
değildir” (Bakara, 2/74) ihtarıyla dikkatlerimizi
çekmektedir.
Dua, yakarış ve gözyaşı, Allah’ın rahmet ve mağfiretinin
tecellisi için kaçınılmazdır. Kulun Allah huzurundaki
değeri yakarış ve takvası iledir. “(Resûlüm!) De ki:
(Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye
değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resûl'ün
bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap
yakanızı bırakmayacaktır!” (Furkan, 25/77). Evet
kulların Allah huzurundaki değeri ancak onların kulluk
ve yakarışları ile belirir.
Aksi durumda Rabbinden uzaklaşan insan, kendine de
yabancılaşır. Kendine yabancılaşan insan huzur ve
mutluluğu dışarıda aramaya başlar. Böylelikle sonu
gelmez bir ihtiras ve aldanışa dalan insan kendine yazık
eder. Hatta Allah’a kul olma yolundaki insanlar bile
kendilerine yazık etmektedirler. Bu hususta Rabbimiz,
“Sonra bu kitap’ı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere
miras bırakmışızdır. Onlardan kimi kendine yazık eder,
kimi orta davranır, kimi de, Allah’ın izniyle,
iyiliklere koşar. İste büyük lütuf budur” (Fâtır, 35/32)
ayetiyle durumu tasrih etmektedir. Hayırda daim
olabilmek ve ilahî rızaya erebilmek için iyiliklere
koşmak gerekir.
İslam ve insanlık nazarında değerli olabilmek için,
hata ve günahlardan sakınmak gerekir. “Allâh yanında en
üstün olanınız, (günâhlardan) en çok korunanınızdır.
Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır”
(Hucurat, 49/13). Günlük meşguliyetler, mutluluk
arayışları ve eğlence anlayışları ilahî gerçekleri
görmemizi engellememelidir.
Gözyaşı ve tövbe, insanî bir kusur olan kibir, benlik
şişmesi ve gurura da engel olur. Yaratıcısı karşısında
acziyetini hisseden kişi kibirlenebilecek bir şeyinin
olmadığını anlayacaktır.
Gözyaşı insanın gönlünü ve aşırı yüklenmeleri temizleyen
bir özelliğe sahiptir. Bilindiği üzere üzüntü ve sevinç
gibi aşırı duygulanımlarda beden belki de gayr-i
ihtiyari olarak gözyaşı ile tepki verir. Ağlamak,
insanın psikolojik yapısında bozulan dengeleri
düzenleyici bir fonksiyon icra eder.
Hakikat karşısında gözlerin yaşarması; imanlı, ince
ruhlu insanların vasfıdır. “Peygamber'e indirilen
(Kur'ân)i dinledikleri zaman, onun hak olduğunu
öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını
görürsün. Onlar: ‘Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de
şahitlerden yaz’ derler” (Mâide, 5/83).
Toplum olarak gözyaşı dökmeye mahkum olmamak için, ferdi
olarak tenhalarda tövbe ve gözyaşı ile hatalardan
uzaklaşıp hayatımızı güzelleştirmek temennisiyle… |