Müslümanın
hayatında İslâmî müesseselerin etkinliği kadar
gelişim ve
olgunlaşma mümkün olabilir.
İnanan insanın hayatında cami ve cemaatin önemli
bir yeri olmalıdır. Ancak gerek cemaat ve
gerekse görevliler olarak bunu
değerlendirdiğimizi söylemek zor olsa gerektir.
Kur’an-Kerim’de, insanın Allah’a iman ve ibadet
etmek için yaratıldığı ve dünyaya imtihan için
gönderildiği bildirilmektedir. En önemli ibadet
olan namazın icra yeri aslında cami ve
mescitlerdir. Evet, beş vakit namaz, tek başına
ve cemaatle kılınabilmektedir. Ancak
bilinmelidir ki, edâyı kâmil cemaatle kılınan
namazla mümkündür. Nitekim Peygamberimiz
(s.a.v.), cemaatle kılınan namazın sevabının 27
kat daha fazla olduğunu bildirerek, namazların
cemaatle kılınmasını tavsiye etmiştir. Maddi
açıdan 27 kat fazlayı almak isteyen günümüz
insanı neden manevi olan sevap için bu çabayı
göstermemektedir?
Aslında camiler; ibadet etme, Allah’ı anma,
eğitim-öğretim, birlik ve dirlik, huzur ve sükun
mekanlarıdır. Bu açıdan ferdî, ruhsal ve sosyal
sağlık için de önemli fonksiyonlar icra
etmelidirler. Yüce Rabbimiz, Kur’an-Kerim’de
şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O halde Allah
ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin”.
“Ey Ademoğulları! Her mescide gittiğinizde güzel
elbiselerinizi giyinin. Yiyin için fakat israf
etmeyin. Zira Allah israf edenleri sevmez.”
Ayet-i kerimelerden de anlaşılacağı üzere,
mescitlerin mülkiyeti Allah’ındır.
Ama onu gerek ibadet ve gerekse ihtiyaçlarını
gidererek mamur etme müminlerin vazifesidir.
Allah’ın evi kabul edilen camiler, aynı zamanda
İslâm’ın alâmeti sayılmıştır. Nitekim camiler
bulunduğu beldenin halkının Müslüman olduğunu
gösterir. Sevgili Peygamberimiz, yeryüzünde
Allah’a en sevimli yerlerin camiler olduğunu
bildirmiştir.
Öyle ise camilere gelişigüzel değil, en güzel
elbiseler giyilerek girilmelidir. Camileri
kirletecek, havasını bozacak ve cemaati rahatsız
edecek davranışlardan sakınılmalıdır. Ayetin
sonundaki israf ile alakalı hatırlatma da dikkat
çekicidir. Her türlü israftan sakınmak
Müslümanların görevidir.
Camilerin inşasından tutun da temizliğine ve
aydınlatılmasına kadar verilecek bütün
hizmetler, övgüye değer hizmetlerdir. Peygamber
Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde söyle
buyurmuşlardır:
“Bir mümine öldükten sonra amelinden ve yaptığı
iyiliklerinden ulaşacak şeylerden biri de,
yaydığı ilim, geride bıraktığı iyi evlâd, miras
olarak bıraktığı Mushaf-ı şerîf, yaptırdığı
mescit, yolcular için inşa ettiği ev, akıttığı
su, sağlığı yerinde iken malından ayırdığı
(verdiği) sadakadır. Bunlardan hangisini yapmış
ise öldükten sonra onun sevabı kendisine
ulaşır.”
Hiç şüphe yok ki cami ve mescit yapmaktan
maksat, orada cemaatle ibadet etmektir.
Cami ve mescitler, aynı zamanda insanlara helal
ve haramın, güzel ahlakın, doğruluk ve
dürüstlüğün öğretildiği, sevgi saygı ve
kardeşlik ruhunun işlendiği mukaddes
mekanlardır.
Şehitlik ve gazilik mertebesinin yüceliği,
vatan savunmasının önemi, iffet ve namusu
korumanın onuru gibi birçok dini ve milli şuurun
insanlarımıza verildiği ilim ve irfan
yuvalarıdır.
“Bir kişi, Allah’ın farzlarından birini eda
etmek üzere evinde güzelce temizlenir ve camiye
giderse, onun attığı adımlardan biri
günahlarının silinmesine, diğeri de onun
derecesinin yükselmesine vesile olur”.
“Yüce Allah, sabah ve akşam camiye giden
kimsenin, her gidiş ve gelişine cennette bir
yer hazırlar”.
Cami ve cemaat şuuruna ererek hayatımızı verimli
şekilde değerlendirmek temennisiyle…