|
Sabaha yakın, hepimizi uykuda yakalayan depremin şiddetinin büyüklüğünü göz önünde bulundurursak, “ucuz atlattık” diyebiliriz. O anı, gıcırtılı, karışık sesleri aynen bir beşik gibi kırk beş saniye süresince sallanışımızı, sonra da sokaklara dökülüşümüzü unutmak mümkün mü?.. Herhâlde, ömür boyu UNUTAMAYACAĞIZ!.. Deprem anından itibaren medya, yayına başladı. Biz sokakta olduğumuz için, kulaklarımız radyoda idi. Kesik kesik gürültülü ortam içinde, spikerler yine de inanılmaz bir gayretle olayın boyutlarından bizleri haberdar ediyordu... Etrafımdaki insanların çoğu, şaşırmış durumda idi. Sabah erken kalkıp işine gitmek isteyenler mi, sokağı podyum sanıp salınarak yürüyen genç kızlar mı !.. Hepsi şoktaydı !.. İlk akla gelen, yakınların aranmasıydı. Çünkü insanlar, müthiş depremin meydana getirdiği can ve mal kaybını, yakınlarının bulunduğu bölgeleri de dikkâte alarak merak ediyorlardı. Özel radyoları kutlamak gerekir. Anında yayına başladılar, korkusuzca. Sadece bana biraz tuhaf gelen, haber aralarında çalan parçalardaki seçimdi... Rober Hatemo’dan, Tarkan’dan pop türünde şarkılar... Kur’an okunsaydı, daha iyi değil miydi !.. İnsanları perişanlıktan kurtaracak tek şifa oydu... Uzayı, zamanı, insanı, evren içre evrenleri anlatan ve insanları karanlıktan Nur’a götürecek Kur’an’ı, yatak odalarının başucuna hapsetmek ne derece doğru olabilir ki!.. Dedik ya, şok vardı, normal kabul etmek gerekir... Sefaköy’de , Avcılar’da çöken binaları, taksici radyocu işbirliği sayesinde öğrendik. Bilahare, TV kanalları, helikopterlerle, ekipleri ile birlikte ulaşılamayan yerlere vardılar. Bütün anlatılanlar, görünenin kâğıda dökümünden başka bir şey değildir. Ayrıca, depremde eski binaların ayakta kalışı, yenilerin de hâlinin ortada oluşu, bir bakıma ahlâki seviyenin nerede olduğunu gösteren bir örnek teşkil etmektedir. 22 Ağustos 1999 Pazar yazısında Çetin Altan, bakın neler söylemiş: “Bütün bu çalışmalardan Türkiye’deki bilim çevrelerinin de haberi vardı. Öylesine vardı ki , 19 Mart 1999’ da ‘Kocaeli depreme ne kadar hazır?’ konulu bir panel düzenlenmiştir. Bu panele İTÜ Jeofizik Öğretim Üyesi Doç. Dr .Oğuz Gündoğdu başta olmak üzere , Kocaeli Vali Yardımcısı, Belediye Başkanı, Sivil Savunma, Bayındırlık ve Kızılay temsilcileri katılmıştır. Ve panel, özür dileyerek söylüyorum; tabiri âmiyânesiyle davulcu osuruğu gibi, öyle kayıp gitmişti.” İstanbul’a doğru yola çıkan bu deprem, inanılmaz tragedyalara sahne oldu. Değişen yaşam koşulları, sönen ocaklar, ileriye dönük hayaller, sakatlıklar, hastalıklar... Bir sis bulutu gibi geldi, alacağını alıp götürdü. Dün değişik hayalleri olanlar, bugün çok farklı dünyalara göçüp gittiler... Kalanlar ise, hâlen şokta... Bu beyinler nasıl toparlanır bilinmez... Şimdi diğer faktöre geçelim; Astroloji gerçeğine.... Astroloji hiçbir zaman ‘şu tarihte, şu saâtte şu olacak’ gibi kesin kararlar vererek oluşun tam adını koymamızı söylemez. Ancak, belli ve kesinleşmiş verilerden yola çıkarak, çeşitli olasılıkları görebilmemizi ve gerekli önlemleri almamıza ışık tutar...Güneş tutulumu, eski çağlardan beri, farklı kültür ve inançlarda, genellikle bir felâket habercisi olarak kabul edilmiştir, ki bunda gerçek payı yok değildir. 11 Ağustos’ta bir şölen olarak kabul ettiğimiz, koşa koşa seyrine daldığımız, ülkemizde görüldüğü için gururlandığımız, asrın son Güneş tutulumunun, asrın son felâket habercisi olabileceğini tabii ki, düşünmek istemedik. Bilemediğimiz çok daha önemli faktörlerin var olduğunu kabul ediyoruz. Sadece, bilebildiğimiz bir faktör olarak, kozmik uyarıcılar yönünden; bu acı felâketin startı, 7 Ağustosta verildi. Daha evvel Ağustos 1999 yorumlarını verdiğimiz sitede, Satürn-Uranüs-Mars T KAREsinin çok güçlü, coşturucu, zorlayıcı patlayıcı ve kazalara açık bir etki yarattığını yazmıştık. Aslan burcunda 11 Ağustosta meydana gelen Tam Güneş tutulması ile bu pozisyona Ay-Güneş etkileri de ikinci bir yükleme getirdi. Türkiye’nin iç burcunun Akrep olması, gerek Tam Güneş tutulumundan, gerek Boğadaki Satürn ile Kovadaki Uranüs gücünden çok fazla etkilenmesi demektir. Ve nihayet, deprem günü Akrep burcuna giren Ay, son tetiği çekmiş, fay hatlarında biriken tüm enerjilerin güçlü bir şekilde dışarıya çıkmasına yol vermiştir. Ünlü astrolog Yasemin Boran da Hürriyet Gazetesinde, depremin Güneş tutulması ile bağlantılı olduğunu işaret ederken “ Doğrusu, etkilerin bu kadar çabuk olduğunu beklemiyordum. “ demiştir. 18 Ağustos 1999 Çarşamba günkü yazısında... Güneş tutulmasının bir başka anlamı da, değişiklikler ve eskiye dönüştür. Bunlar acı verir. Alışkanlıklardan vazgeçmeye, şartlanmalardan kurtulmaya zorlar. Eskiye dönüş menfi yönde algılanmamalı; kişiye, daha önceki birikimlerini kullanarak öğreticilik vasıflarını da getirebilir. Şimdi, hepimiz için pek çok şey değişti. Artık pişmanlık değil; daha hassas, daha düşünceli olmak, ibret almak ve değişmek zamanı... Ahmet F. Yüksel
|
||