“Müslümanların farklı dereceleri olduğu 
								gerçeğini anlayanlar,
								 İslam toplumlarının durumlarını daha iyi 
								anlayabilirler.”
								
								
								
								Çoğu defa Müslümanların hallerine ve yaşadıkları 
								ülkelere bakınca günümüz insanı şüpheye 
								düşmektedir. Madem ki İslam son ve en mükemmel 
								dindir. Neden Müslümanların yaşadıkları ülkeler 
								geri kalmışlar arasında geçmektedir. Bu soruya 
								cevap bulabilmek için Müslümanlar olarak 
								otokritik/nefis muhasebesi yapmak durumundayız. 
								Bunu yaptığımızda karşımıza çıkan durumu şöyle 
								irdeleyebiliriz.
								
								
								
								Müslüman kimliğinin kapsamı bir hayli geniştir. 
								Kelime-i şehadeti dil ile ikrar edip kalp ile 
								tasdik eden bu kimliğe sahiptir. Ancak bütün 
								müslümanları tutum ve davranışları açısından 
								aynı kategoride ele almak pratikte mümkün 
								değildir. Nitekim Allah, inananları, tutum ve 
								davranışlarına göre Fâtır Suresi 32. âyette bir 
								sıralamaya tabi tutmaktadır; kendine yazık 
								edenler, orta halliler ve hayırda öne geçenler. 
								Buna göre kul günah işlediği zaman kendine 
								zulmederek yazık etmiş olur. Tövbe edip iyi 
								işlere yöneldiğinde orta yolu bulur. İbadet ve 
								gayreti çok olup hayırlı amellere devam ettiği 
								sürece de yarışanlar sınıfına girer. 
								Müslüman topluluklar “Biz Müslümanlığın 
								neresindeyiz? Sorusuna cevap bulabildiklerinde, 
								meselenin boyutları netleşebilecektir. 
								
								
								
								
								Bir dinin mensupları hem özel, hem sosyal 
								hayatlarında dinlerinin gereklerini değişik 
								derecelerde göz önünde tutar ve uygularlar.
								Kişilerin birbirine üstünlükleri, yaptıkları 
								işleri ve bıraktıkları eserlerle ölçülür. 
								Hepsinin aynı verimlilikte olamayacağı için, bir 
								dine inanmış fertlerin tümünün aynı olgunluğa 
								ulaşmasına imkan yoktur. Çünkü her insanın 
								mizacı, bilgisi, görgüsü, aklı ve idraki ayrı 
								ayrıdır ve her biri bu istikamette hareket eder. 
								“Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri 
								vardır. Rabb’in onların yaptıklarından habersiz 
								değildir” 
								ayeti de bu duruma işaret etmektedir.
								
								
								
								Manevi ve psikolojik bütünlüğü geliştirmiş 
								olmak, olgun mü’minliğin asgari şartıdır. 
								Kur’ân, bütün müslümanların yegane düsturu olmak 
								durumundadır. Aksi halde ferdî ve toplumsal 
								boyuttaki problemlerin sonunun gelmesi 
								imkansızdır. İslam ahlâkı, dinin ölçüsüdür ve 
								bir kimsenin dindarlığındaki derecesi, ahlâkının 
								güzelliğiyle orantılıdır. Ahlaksız kimse, dindar 
								olamayacağı gibi iyi bir mü’min de olamaz. 
								İslam’ın bütün prensipleri insanlığın huzur, 
								mutluluk ve felahına yöneliktir. Fakat İslâm’ın 
								bugünkü temsilcisi durumunda olan müslümanlar, 
								bu güzellikleri pratik hayata aktarmanın hangi 
								noktasındalar, bu tartışılabilir. 
								
								
								
								
								Bütün inananların, aynı seviyede bir dini 
								kişilik ortaya koyması söz konusu olmayabilir. 
								Farklı dindar kişilik tiplerini, günlük hayatta 
								görmek mümkündür. Dini kimlik ve kişilik sahibi 
								insan, kendi hayatını benimseyerek, manevi 
								hayatın prensiplerine uydurur ve ona göre 
								hareket eder. 
								Akıl ve iradesini kullanarak bu seviyeye 
								çıkamayan kişi, ilâhî yardımdan pay alamaz.
								
								
								
								Müslümanların dereceleri tasnifini yapmamıza 
								birinci dayanak ayet-i kerime şöyledir; “Sonra 
								Kitab'ı, kullarımız arasından seçtiklerimize 
								verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine 
								zulmederek yazık eder, kimi orta davranır, kimi 
								de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçmek için 
								yarışır. İşte büyük fazilet budur.” 
								Dikkat edilirse burada kitap verilen kullar 
								umumidir, bütün müminleri kapsamaktadır. 
								Onlardan bir kısmı bu emanete riayet etmeyerek, 
								kitaba ihanet etmek suretiyle kendilerine yazık 
								etmektedirler. Kimi orta yollu davranır. Elinden 
								gelen gayretin bir kısmını göstermekle beraber, 
								bazen tembelleşebilir. Bir kısmı da hayırda 
								daha da ilerleyebilmek için devamlı çaba 
								içindedir. Müslümanlar ancak bu sınıfta olmak 
								için gayret ederlerse yükselebilirler.