Abuk sabuk, eğri büğrü, karma karışık, başarısız bir olayın dile
getirilmesi, daha iyi anlaşılması, pek çok kısır döngüden kurtulunması istendiğinde, onun şekilsiz ve
kocaman görünümü hafsalalarda canlandırılarak daha net yorumlara gidildiği malumunuzdur.
Deveden bahsediyorum !
Bu hayvan bazı toplumların kültür kümeleri içinde yer alır. Onun için bir çok atasözleri,
deyişler üretilmiştir:
Devenin nalbanda baktığı gibi bakma!...
Deveyi hamuduyla yutmak...
Deve gibi...
Deve değil ki yedi yerinden boğazlayasın...
Devenin başı...
Deveye “ Boynun eğri ” demişler, “ Nerem doğru ki ” diye yanıt vermiş...
Deveye hendek atlatmak...
Deve yürekli... gibi
Daha hatırlayamadığım bir sürü deyişler de olabilir.
İşin tuhafı onunla ilgili bu derin karamsarlığın temelinde yatan neden, pek tabiki fiziki
görünümünden kaynaklanması, huyu-suyu ile alâkası olmaması.. Bu sakin yaratılışlı hayvanın varoluş
gayesi; bedeni, beyni ve hisleriyle ele alındığında; en mükemmel ve en dayanıklı canlı olarak temayüz
eden insanoğluna, etiyle, sütüyle ve inanılmaz gücüyle hizmet edebilmesi.
Enteresan olan ise, 1960' tan bu yana dünyanın, iletişim sayesinde bir
küresel köye dönüşmesine ve bu muazzam gelişim çizgisini yakalamasına rağmen, bazı ülkelerde coğrafi
konum veya alışkanlık nedeniyle halen deve ile taşımacılığın devam etmesi. Yanlış anlamayın ama bu bir
gerçek!...
Devenin bir çok özelliği var; ama farkedilemeyen bir yanı var ki o da, yer altından geçen ley hatlarını
yani müsbet akım kanallarını sezinlemede çok mahir olması. Bir devenin çöktüğü yer, dinlenmek ve derin
bir nefes alabilmek için ideal bir mekân olarak kabul edilir...
Mistik boyutlarda da Nebi/Deve ilişkisini duymuşsunuzdur. Hz. İsa’nın, onun
adını kullanarak mecazen söylediği meşhur bir sözü var: “ Bir insanı göklerin melekûtuna ulaştırmak,
bir deveyi iğne deliğinden geçirmekten daha zordur. ”
Herhalde devenin iğnenin deliğinden geçebileceğini düşünemezsiniz? Göklerin melekûtuna ulaşmak
alabildiğine zor bir şey demek istiyor.
Hz. Resulullah'ın da çok sevdiği bir devesi vardı. Kendisi muhtelif
zamanlarda devesini cennete götüreceğini söylemiştir.
“ Bir hayvanın ruhu olmadığına göre deve, nasıl olur da cennete girer ? "
diyerek itiraz edenlere veya konuyu çözemeyenlere gerekli yanıtımız şöyle:
Cennete giren her insan, halifelik özelliğini ortaya koyar. Halifelik vasfı, bireyin kendinde mevcut
isimleri kuvveden fiile çıkarması ile mümkündür. Hz. Muhammed kendinde var olan
“Mucit ” ( İcad edici ) isminin gereği olarak dünya üzerinde sahip olduğu devesinin bir benzerini
şekillendirip yaratacak, böylece devesi cennete girmiş olacaktır. İşin enteresan yanı, yaşamı
boyunca kullandığı devenin cismani yapısı yok olup giderken kaybolmayan enerjisi ('Biz, her şeyi çift
olarak yarattık' ayetini hatırlayın) yeniden varolacak ve bir gezegenin hammaddesi içinde yer
alacaktır.
İstanbul
- 19.09.2001
http://sufizmveinsan.com
12/11/2002
Akşam Gazetesi
|