Ulvi ve çok
değerli bir kavram olan devlet, kurumlar ve
yetkililer vasıtasıyla temsil edilir. Bu
noktada kurumları temsil eden kişilerin çok
hassas ve dikkatli olmaları gerekir. Aksi halde
kurumları temsil edenlerin hataları, devlet ile
millet arasındaki iletişimi bozar ve işler
kolayca halledilebilecekken problem haline
gelir.
Devlet ve millet,
aslında insandaki ruh ve beden gibi birbirine
bağlıdır. Bir vücudu meydana getiren bütün
organlar önemli olduğu gibi, bir bayrak altında
aynı sınırları paylaşan insanlar da bir
bütündür. Devleti temsil ve teşkil edenlerin bu
bilince uygun davranmaları gerekir.
Kalkınmada Yeni
Ufuklar alt başlıklı sempozyuma sunmayı
planladığım “Kalkınmada Kültürel Değerlerin
Etkisi ve Yöre İnsanının Katkısı” konulu
tebliğimi güçlendirmek için Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yaptığım araştırma gezisinde malzeme
derlerken bir trafik kazası sonucu malzeme
haline geldim. Kaza sonrası yaşadıklarımla
kurumlarımızın nasıl işlediğini bizzat yaşayarak
gördüm.
Düzgün bir
karayolunda ilerlerken birden karşıma şerit
ihlali yapan bir kamyon çıktı. Haliyle kamyonun
altına girmemek için çakıllı ve kasisli noktadan
geçmek zorunda kaldım. Bu esnada aracımın
dengesi bozularak direksiyon hâkimiyeti kayboldu
ve takla atarak ciddi kasis sebebiyle
elim bir kaza yaşadım. Kamyon durmadı. 156’ya
haber verdik, ambulans istedik, gelen olmadı.
Ben tekrar 156’yı arayarak kaçan kamyonun
durdurulmasını istedim, o da olmadı. Minibüsle
sağlık ocağına gönderildik. 112 personelinin ve
ilçe sağlık ocağının durumu içler acısıydı.
Ambulansın yakıtını vermek şartıyla tıp
fakültesine sevk edildik.
Kaza raporuna rica
minnet erişebildik. Her türlü noktada tek değer
olan kaza raporu, olay gündüz olmasına rağmen
gece olmuş gibi tutulmuş ve şerit ihlali yapan
kamyon yerine, farları gözleri kamaştıran
kamyondan bahsedilmişti. Görev alanı gerçeklere
uygun olmayacak şekilde ayarlanan, jandarma
trafik kaza noktasına ulaşamamış, kaza raporu da
yukarıda ifade ettiğim gibi gerçekleri
yansıtmayacak şekilde tutulmuştu. Hak ve
adaleti ortaya koyamayan bir sistem ne kadar
güvendirici ve insanlarını huzura kavuşturucu
olabilir. Zaten kaza yaparak en büyük
mağduriyete uğrayan kişiye bir de ceza kesmek
ayrı içler acısı bir durumdur. Yolda gerekli
tedbiri almayan devlet kurumu karayollarının
ihmali ne olacak? Kazaya sebebiyet veren suçlu
durumdaki kamyonu yakalamak için gerekli çabayı
göstermeyen kolluk kuvvetlerine itimat nasıl
devam edecek? Kurum kültürü ve devlet millet
bütünleşmesi noktasındaki toplam kalite yolunda
almamız gereken çook yol var. Ama bunu yapacak
insan ve kadrolar var mı acaba?
Yaşadığım
olaylardan diğer bazı anekdotlar da arz edeyim
isterseniz. Bizzat elimle başçavuşa alkol
raporumu vermeme rağmen bana bir nüshasını
vermedi. Sadece bu sebepten ulaşımı zor olan bir
noktaya, hastalarımı yalnız bırakarak tekrar
gitmek zorunda kaldım. Ve savcı beye nasıl bilgi
verdiyse beni mevcutlu olarak adliyeye
çağırdığını söyledi. Allah’tan savcı beyin
bulunduğu noktaya giderek olayı çözümleyebildim.
Şimdi düşünüyorum,
ben bölge kalkınması için çalışan bir ilim adamı
olarak bu muameleye maruz kalıyorsam, vatandaşa
nasıl muamele ediliyor. Ve millet için var olan
kurumlar bazı narsist insanlar eliyle ne hale
getiriliyor. Kendini gerçekleştirememiş
insanların temsil makamlarında bulunması,
bünyenin zarar görmesine sebebiyet vermektedir.
Milli Güvenlik
Kurulu’nun resmi internet sitesi olan
www.mgk.gov.tr nin en üstünde aynen şu sözler
yer alıyor: “Milletimizin güçlü, mutlu ve
güvenlik içinde yaşayabilmesi için devletin
tamamen milli bir siyaset izlemesi ve bu
siyasetin iç kurumlarımıza tamamen uygun ve
dayalı olması lâzımdır.” Kısmen arz etmeye
çalıştığım hadiseler göz önüne alındığında, bu
söze ne kadar uygun davranıldığı tartışılmaya
açıktır.
Devleti temsil eden kurumlar, cumhuriyet
Türkiye’sinde buyuran değil, hizmet veren
kurumlar olmalıdır. Resmi dendiği zaman, akla,
ciddi, sıcak ve güvenilir bir kurum gelmelidir.
Yasak koyma ve ceza kesme resmi kurumların sanki
karakteristik niteliği haline gelmiş gibidir.
Hak ve adaleti gerçekleştirmekten uzak sistemler
ve haksız yere kesilen cezalar, devletle
millet arasına çekilen bir perde gibidir.
Çağdaş toplumlarda, devlet millet ilişkisi,
belli bir düzen içinde, fakat mümkün olan en alt
düzeyde sınır konularak yürütülür. Bu düzeyi
yakalayamadığımız da acı bir gerçektir.
Toplumun efendisi, onlara hizmet eden ve
vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.