DİĞERGÂM DAVRANIŞ VE İSÂR
“Muhatabının gözüyle olayı görebilenler,
diğrekâm davranış sergileyebilir.
İsâr
mertebesi ise, yüksek seviyeli insanların
işidir.”
Muhatabın yerine kendisini koyarak iletişim ve
davranış içine girmeye empatik/özgeci/prososyal
veya diğergam davranış denilmektedir. Bu
davranış tipi, “Seni memnun edecek şeylerin,
âlemi de memnun edeceğini unutma!” sözü ile
daha net anlaşılabilir. İslâm’ın getirdiği îsâr
ise, kendisi muhtaç olduğu halde, din kardeşini
kendisine tercih edebilmektir.
Nitekim şahsi eğilimleri feda edebilmek, gerçek
dindarlığın özüdür.
Muhatap ile özdeşleşme mümkün olmazsa, o kimseyi
anlama imkânsızlaşır.
Diğergam davranışın önemi ve etkinliği de
buradan kaynaklanır. “Sizden hiç kimse, kendisi
için istediğini, kardeşi için de istemedikçe
gerçek anlamda iman etmiş olmaz”, düsturu,
diğergam davranış anlayışının
temellendirilmesinde önemli bir ölçüdür. Çünkü
diğergam davranış biçimi, hem sahibi hem de
muhatap için fevkalade rahatlatıcı bir zemin
sağlar. Hayatta muvaffakiyet ve mutluluğun
sırlarından birisi de kendini muhatabın yerine
koyarak davranış sergileyebilmektir. Nitekim
ahlakî davranışın uluslar arası boyutta kabul
görmüş bir prensibi, ‘sana yapılmasını
istemediğini sen de başkasına yapma’
yaklaşımıdır. Gerçek hayatta ve ticarette
başarılı olanların çokları da bu meziyete sahip
insanlardır.
Muhataba sempati ile davranma, hoşgörü
yaklaşımının neticesidir. Onun bir sonraki
versiyonu empati-özgeci/diğergam davranıştır.
İsâr ise, kendisi muhtaç olduğu halde din
kardeşini kendi nefsine tercih edebilmektir ki,
bu Kur’ânî ideal davranış modelini yansıtması
açısından dikkat çekicidir. “Kendileri zaruret
içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih
ederler. Kim nefsinin hasisliğinden
korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
Allah’ın yardımıyla nefsinin cimriliğinden
korunup, Hakk yolunda harcamama ve mal sevgisi
gibi nefiste galip gelen duygulara muhalefet
edenler kurtuluşa erenlerdir.
İsar, verme ahlâkının ve tokgözlülüğün en
yükseğidir.
Kardeşlik bilincindeki müslüman, kendisi için
sevdiğini, din kardeşi için de sever. “Ey iman
edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi
Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa
işte onlar ziyana uğrayanlardır.”
Mü’minler dünya malına aşırı tama’ etmezler.
Çünkü “dünya hayatının bir oyun, bir eğlence,
bir süs ve kendi aralarında övünme, mal ve evlat
çoğaltma yarışından ibaret”
olduğunu bilirler. “Mal mülk, çoluk çocuk...
bütün bunlar dünya hayatının süsleridir. Ama
baki kalacak yararlı işler ise Rabbinin katında,
hem mükâfat yönünden, hem de ümit bağlamak
bakımından daha hayırlıdır”
ayeti müminlerin bu husustaki ölçülerini
netleştirmektedir.
İhtiyaç sahiplerinin onurunu rencide etmeden
yapılacak yardımlar, ibadet olmanın yanında,
ekonomik dengeyi ve toplumsal barışı sağlama
noktasında da ciddi katkılar sağlar.
“Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla
sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve
kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve
açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri
güzelliklerle yok ederler. İşte bunlar, bu
hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır.”
Başkalarına biraz bir şey bırakmayan, kendisi de
az şey yaşar.
Bencillikten korunup, mutluluk vererek mutlu
olmamızı dilerim…