Diyalog
ve monolog, yaşam içinde sıkça
karşımıza çıkan sözcüklerdir. Aynı bağlam içinde kullanılsalar
da yansıttıkları anlamlar çok farklıdır. Monologda
kopukluk, diyalogda anlaşma vardır...
Diyalog, benim son
zamanlarda en çok önem verdiğim bir kelime oldu. Yazılarımda ve
konuşmalarımda çok sık geçiyor.
Diyalog
sayesinde herhangi
bir konunun olumlu ve olumsuz yönlerine yaklaşım
yapılabildiğini, daha kolay anlaşılabilir hale geldiğini
düşünüyorum. Bu kavram, günümüzde kitlesel anlamda da çok
önem kazanmıştır. Dikkât ederseniz, uluslararası örgütler,
kuruluşlar diyalog toplantıları tertip ederek meramlarını geniş
halk kitlelerine yansıtmaya çalışıyorlar.
İnsanlar bundan
mahrum kaldığı sürece, iletişim kurmada zorluk çekiyorlar.
Aralarındaki diyalog arttıkça, birbirlerini daha iyi anlamaya
başlıyorlar. Evet, ihtiyaç duyulduğuna göre, herkesin
hayatında diyaloğun espirisi oldukça önemli. Çünkü; bütün
sorunlar, ilişkilerdeki yetersiz bilgi alışverişinden, diyalog
eksikliğinden kaynaklanıyor ve bu çok ciddi, vahim sayılabilecek
olumsuz koşulları da beraberinde getirebiliyor.
Anlaşmazlıkların bazen cinayetlere kadar
uzandığı bile görülüyor. Kitlesel eylemlere meyli olan,
duyarsız, sabırsız ve kendi hislerini çözümleyemeyen bireylerin
diyalog kurabilme şansları son derece az !..
Derdini basit cümlelerle anlatamayanlar da kolay kolay diyalog
içine giremiyor. Ayrıca karşısındakini dinlemeyi bilmeyenden de
bu niteliğe ulaşması beklenmemeli. Bir mücadelenin fiilen içinde
olanla, dışında kalan kişi arasında diyalog tesis edilmesi de
imkânsız gibi. Zira, burada menfaatler çatışır. Kendi yaşamından
tatmin olmayanın başkasının yaşamından kesitler alması
beklenemez. Tabi ki, böyle durumlarda diyaloğun başlaması mümkün
değildir.
Belki çok yakın arkadaşlıklar, dostluklar, diyalogsuzluk
yüzünden önemini kaybediyor ve bir yığın birikim heba olup
gidiyor. İnsanların bunu sağlayabilmeleri için öncelikle
içtenlikli olmaları, hata ve kusurları zaman zaman görmezlikten
gelmeleri, yeri geldiğinde kusurunu direkt ama yapıcı olarak
karşıdakinin yüzüne söylemeleri de şart. Ancak, herhangi bir
konuyu sadece kendi istek ve arzuları istikametinde
neticelendirme çabasında olanların diyolog tesisi etmesi mümkün
değil.
Tabi buradaki esas
sorun, diyaloğu denemeyen ve sadece kendi düşüncelerini anlatıp
karşı tarafa söz hakkı vermek istemeyenlerden doğuyor.
Bir konuda insanın
haklı olması değil, diyalog yoluyla karşıdakine haksız olduğunu
ve bazı yerlerde hatalı bir davranış içinde bulunduğunu
anlatabilmesi önemlidir. Şayet bu davranış biçimi tesis
edilemiyorsa konuşma kuru bir monologdan öteye geçemiyor.
Bazı insanlar arasındaki yakınlaşmanın aslında tamamen bir
görüntüden ibaret kalışı da aralarında gerçek bir diyolog
olmayışından kaynaklanıyor. Hatta bazı evlilikler bile, eşler
arasındaki
diyalogsuzluk
nedeniyle çökme noktasına geliveriyor. İlk
anlarda birbirlerine duydukları hislerin bir diyaloğun değil,
beğeninin eseri olduğu ortaya çıkıyor.Tabi aradan
zaman, hatta yıllar geçtikten sonra bu durum fark edilebiliyor;
ancak sonucu hüsran oluyor.
Toplum içinde bireyler arasında diyalog kurulmasına engel olan
etkenler, sadece kültür birikimi ile ilgili değildir. Şartlanma
ve değer yargılarını, genetik faktörleri ve burçların birey
üzerindeki yansımalarını da hesaba katmak gerekir. Örneğin
bir Koç insanı, ateş grubundan olmasına karşın Aslan burcu ile
( iki ateş ) kolay kolay anlaşamaz. İkisi de netice de
“BEN” der. Keza karşılıklı pozisyondaki burçlardan olanlar
(Terazi ve Koç / Akrep ve Boğa gibi), ilk etapta birbirlerini
çekmelerine aralarında muazzam bir diyalog varmış gibi
gözükmesine karşın, sonrasında çekişmeye başlarlar. Zıtlaşmalar,
çatışmalar ortaya çıkabilir. Birinin kabul ettiğini diğeri
reddeder. Hatta kabul etmek bir yana, ağır ithamlarda bile
bulunabilirler. Kısaca sağlıklı bir diyolak kurmak zorlaşır...
Gerçek iletişimi
sağlayabilen, çağımızın en önemli sorunlarından birini kökünden
halledebilecek ve paylaşımı temin edebilecek diyalog denen
şeyin varlığına inanmak zorundayız. Diyalog kurmaktan kaçınan
insanlara dikkât edin, mutlaka bir şeyi bahane ederek
uzlaşmaktan kaçınırlar.
Konuşmak, diyalog
kurabilmek demek değildir! Düşüncesi kıt olan insanların bu
konudaki şansları da çok azdır. Şu Hadis‘e kulak vererek
nokta koyalım:
“Güzel ifade çok konuşmakla olmaz. Allah ve Resulü’nün
sevdiği hususları ayırt edebilmekle olur. Lisan aczi, acz
sayılmaz; asıl acizlik Hak’kı tanımamaktır.“
London
- 18.11.2002
http://sufizmveinsan.com
18-11-2002
Akşam Gazetesi
|