HAYAT SERMAYESİ - "HARVAK" Elazığ'ın Ufuk Aydınlığı

Dr. Hüseyin Emin Sert
 

“Kendini aşamayanlarla, istikbale koşulmaz. Kendini aşabilenlerin

öldükten sonra da yaşayabilmelerinin bir yolu da vakıftan geçer.”

Elazığ’ın yetiştirdiği birçok fikir adamıyla, devlet ve milletin el ele vermesinin sonucu kurulan “Harvak” Harput Kültür, Tarih, Turizm, Sosyal Hizmetler ve Çevre Vakfı, Harput kültürüne layık olabilme yolunda önemli bir adım olarak iyi değerlendirilmelidir.

Sadakat” gibi bir değeri ilk sayısına kapak yapan vakıf yönetimi, unutulan değerlerimizin hayata kazandırılması yolunda önemli gelişmelere imza atabilecek bir konumda görünmektedir.

Kalıcı bir eser bırakabilmek için her fert, kabiliyet ve kapasitesini en üst seviyede kullanmakla mükelleftir. Kabuğunu kıramayanlar hayata doğamazlar. Doğu’nun kavşak noktasındaki Elazığ eğer her türlü açıdan yeterli çabayı göstermezse kendisinden beklenen tarihi, ekonomik ve kültürel fonksiyonu yerine getiremeyebilir. Eğitim, kültür ve değerler alanındaki dirilişimiz “vakıf kültürü”yle mümkün olabilir.

ÇÖP-ÇEVRE SORUNU ve BİZLER

“Her şey emrine verilenin insanın, dikkatsizlikleri

sonucu deforme olan şeylerden şikayet hakkı yoktur.”

Fırat Üniversitesi Çevre Kulübü öğrencilerinin girişimiyle İl Çevre Orman Müdürlüğü’nden ÇED Şube Müdürü sayın Cihan Tatar ve kimya mühendisi sayın İlhan Yüksel, Elazığ’ın çevre sorunları ve çözüm yollarıyla ilgili özveriyle hazırlandığı anlaşılan bir sunum yaptılar. Bu esnada Hazar Gölünün güzelliğini tehlikeye sokan atık sular, çarpık yapılaşma, ilimizdeki çöp toplama ve depolama gibi çevre problemleri tartışılırken hizmetimize verilen değer ve güzellikleri nasıl kendi aleyhimize kullandığımızı düşündüm.

İlgili etkinlikte tekrar hatırladığım “çevreci teyze”yi sizlere de anlatmak istiyorum. 1992 yılında öğretmen olarak çalıştığım yeni kasaba olan köydeki evimdeki atıkları şehir kültürünün uzantısı olarak bir poşete doldurmuştum. Çöp poşetini atma vakti gelince, ev sahibesi teyzeye nereye atacağımı sordum. Teyze bağladığım çöpün ağzını açarken ben olanları anlamaya çalışıyordum. Bana yavrum sen ne yaptın böyle diye çıkıştı. Niçin teyze diye sorunca; yavrum yanabilecek şeyleri sobaya atacaksın, salatalık, elma kabuğu vs. gibi artıkları hayvanlara vereceksin, çay çöplerini de ağaçların dibine dökeceksin, dedi. Baktım ki poşette çöp diye bir şey kalmadığı gibi, hepsi de tekrar bir nevi enerji haline dönüştü.

Belediyenin bu işi ciddiye almasının yanında, çöp probleminden kurtulabilmek için bizlerin de yapabileceği bir şeylerin olduğunu unutmayalım.

“ŞEB-İ ARÛS”UN MESAJI

“Hayatını sorumluluk anlayışıyla yaşayanlar, ölüm anını,

sevenin sevdiğine kavuşması şeklinde hissedebilirler.”

Türkiye’mizin manevi kültür ihracatçısı Mevlana, “ölüm gecesi”ni iştiyakıyla yaşadığı Rabbine kavuşma gecesi manasına “Şeb-i Arus” olarak isimlendirmiştir. 27 Aralık’ın karlı gecesinde Elazığ, semazenlerin papatyanın açılışını hatırlatan dönüşleriyle adeta manevi bir bahar yaşadı. Kapalı Spor Salonu’nda Konya Sema Topluluğu Eşliğinde Hz. Mevlana’yı Anma Gecesi ve Tasavvuf Müziği Konseri, unutulmaya yüz tutan kültürel değerlerimizin, bize çok şey kazandırabileceğini hatırlattı.

Salonu dolduran yüzlerce gönül dostunun, tasavvuf kültürünün esintileriyle, farklı bir atmosferi yaşadıkları, huşularından belli oluyordu. İnsanlar günlük keşmekeş ve meşguliyetten arınmanın huzur ve mutluluğunu tadıyorlardı adeta.

Bir sonraki yazımızda buluşmak temennisiyle sizleri, Elazığ Valisi sayın Kadir Koçdemir’in ilgili gecedeki anlamlı konuşması sonrası vedasıyla selamlıyorum. “Gönlünüzün aydınlığına gölge düşmesin!”

 

 
 
Elâzığ - 17.04.2007