Davranışlardaki prensipler ideal boyuta
eriştiği ölçüde, iletişim mükemmelleşir
Kişi içinde bulunduğu ortam ve anı, ne kadar iyi
anlamlandırabilirse, o kadar yerinde ve verimli
davranışlar sergileyebilir. Nerede, nasıl
davranmak gerekirse, o şekilde davranıp hareket
etmek, toplam kaliteye de, olumlu yönde
katkı yapacaktır.
İnsan, içinde bulunduğu durumu çok iyi anlamalı
ve en iyi şekilde değerlendirmeye çalışmalıdır.
Her şeyi yerinde ve zamanında yapan başarılı
olur. Psikolojik yönden rahat olanın,
başarısı artar.
Bu da, ancak kişinin içinde bulunduğu anı, çok
iyi yorumlayıp değerlendirebilecek donanıma
sahip olmasıyla mümkün olabilir.
Kişi
kendini ilgi, bilgi, ve olgunlukla, başarı
yolunda belli bir noktaya taşımadıkça, diğer
insanlarla münasebetlerinde başarılı olamaz.
Bir atasözünde, ‘Zamanından önce öten horozun,
başı kesilir’ ifadesiyle bu duruma da işaret
edilmiştir. Köşe dönmenin revaçta olduğu bir
zamanda bile, unutulmamalıdır ki,
asıl zenginlik servet çokluğu değil, gönül
zenginliğidir. Haline şükretmeyen, malını
yerinde ve zamanında doğru kullanmayan insan,
zenginliğinin de sefasını süremez.
İhtiyaç halinde anahtar aramak yerine, anahtar
olarak durum teorisine uygun davranabilmelidir.
Nerede, nasıl hareket edeceğini bilmek, mutlu
olarak yaşayabilmek için gereklidir. Bütün
münasebetlerde dürüstlük, en iyi hareket tarzıdır.
Dini,
ahlâki ve kültürel değerlerin güçlü olduğu,
sosyal müeyyidenin işlediği toplumlarda kişinin
iyi ve makbul huylar ile donanması belki kolay
olabilir, ancak bunun aksi toplumlarda durum
aynı değildir.
Şartların menfî olanlarını müspete çevirmek için
çalışmalıdır. Böyle gayret edenlerin amelini,
Allah boşa çıkarmaz.
İletişim hataları, hayatımızı derinden
etkilemektedir. Sağlıklı
iletişim, ilgi, bilgi ve dürüstlüğü gerektirir.
İletişimde göz, başlı başına bir mesaj
kaynağıdır. Bir kimse gözünüze bakıyorsa, size
ilgi duyuyor demektir. Öte yandan bir kimse,
gözünüzü gözünüzden kaçırmakla, sizden bir şey
saklamak durumunda olduğunu ifade edebilir. Göz
ilişkisi kurulduktan sonra, diğer bağlantılar
daha da netleşebilir. Bir kimsenin gözbebeği,
baktığı nesneye duyduğu ilgi oranında
büyümektedir.
Atalar,
iletişim ve bakışla ilgili olarak, “Dost başa,
düşman ayağa bakar” demişlerdir. Baş, özellikle
çehre, insanın içinin de göstergesi olmaktadır.
Ancak yerine göre, gözü bazı şeylere bakmaktan
alıkoymak gerekebilir. Çünkü, göz neredeyse
gönül oradadır.
“Dilini (ve gözünü) koruyan kimsenin
kusurlarını, Allah örter. Öfke ve gazabına hakim
olan kimseyi, Allahü Teâla azabından korur.
Allah’dan özür dileyen kimsenin özrünü, Allah
kabul eder.”
En dolu vakit; kendimizi geliştirmeye
çalıştığımız anlardır. Kitaplarla dost olmak
bizi canlı ve uyanık tutar.
İnsanda cehalet, öğrenme ihtiyacı durunca başlar.
Hatasını kabul edip haddini bilmek, irfandandır.
Hiçbir kimsenin, koyduğu kaide ve prensibi
çiğneme hakkı yoktur. Bu ve benzeri prensipler
hayatımızda işlerlik kazandığı ölçüde daha güzel
bir iletişim ve atmosfer oluşturmamız mümkün
olabilecektir.