arihin
akışı içinde insanlar kendilerini irkiten bu kavramla ilgili
pek çok trajik hadiseler yaşamıştır.
Bir
mistik düşünür, eserinde
bu olguyu,
“Güvendiğiniz
şeyler, kızgın güneşin altında eriyen karlar gibi erir
gider de sizin bundan haberiniz bile olmaz ” diyerek
konuyu tasvir etmiş..
İhanet,
yaşamın herhangi bir anında veya
desteğe ihtiyaç duyulan çok önemli bir zamanda ortaya
çıkabilir.
Örneğin:
Pompeius
heykelinin altında onlarca hançer darbesiyle sırtından
vurulan Sezar’ın,
ölmeden önceki tarihe mal olmuş sözleri gibi
“
Sen de mi, Brutüs?.. ”
Kendisini
hançerleyenler arasında, Brutüs’ün
de bulunduğunu gören ve en yakın dostundan hiç
beklemediği bu ihanete şaşkınlığını dile getiren
haykırışı, tarih boyu bir ibret nişanesi olarak zihinlere
nakşolmuştur...
Keza,
havarilerinden birinin Hz.
İsa’yı Havra hahamlarına teslim edişi de, asırlarca
insanlık alemi içinde ve
mistik boyutta daima
anımsanacak bir ihanet belgesi olarak hatırlanmaktadır.
İşin ilginç yanı, Hz. İsa, kendini ele verecek havariyi teşhis ederken zorlanmamış,
imalı bir şekilde onu tanımlamıştır.
“
Ekmeğini benimle birlikte şaraba bulayan, beni satacak olandır
! “
Onun
bu tesbiti, keşfi bir olguya dayanmaktadır, Allahın
bir Rasulü oluşunun
getirisidir..
Hıristiyanlık âlemi, Hz.
İsa’nın çarmıha gerildiğini kabul ededursun,
melekler havariyi ihanet çemberi içinde sıkıştırarak
Hz.İsa’ya benzetmişler, dolayısıyla,
asıl çarmıha gerilen Yahuda olmuş,
Hz.
İsa, cismani şekilde ruhu bedeninden ayrılarak dünya hayatına
veda etmiştir.
Kur’an-ı Kerim, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden
ve normal bir ölümle dünyadan ayrıldığını ifade
etmektedir.
Bir
başka belirgin ihanet örneği İslâm halifesi Hz. Ömer ile
ilgilidir.
O da, aynen Hz İsa gibi başına gelecek olayı bir gün öncesinden
yanındakilere bildirmiş kölesinin ihanet ederek kendisini öldüreceğini söylemiştir..
İhanet
şu veya bu şekilde süregiden hayatı kesintiye uğratan,
adeta şoklama görevini yapan bir oluştur. Heyecanlı bir serüvenin
birden tıkanışı, bir süre önünün açılmaması gibi...
Zihinleri
bulanıklaştıran bu kavram, dostluk kavramı ile asla bağdaşmayacak
bir harekettir. İhanete uğranılan zamanlarda, insanın üzerindeki
baskıyı atabilmesi için,
zaman faktörünün derinliğinde karar kılması, kendini
mutlaka kontrol ederek
şuursuz hareketlere asla tevessül etmemesi gerekir.
Pek tabidir ki, bu anlarda pembe dizileri yaşayacak hali yoktur.
Ancak
başka seçeneği de bulunmamaktadır.
Yakınmaktan,
sızlanmaktan, suçlamaktan uzak duran ve en zalim olaylara bile
hoşgörü içinde yaklaşabilen bireyler, her türlü hatayı
affedebilirken, sadece bir tek hareketi
ihaneti kolay kolay bağışlayamazlar.
Bu ince ayrıntının getirisi budur.
İhaneti
sadece malum hareketlerde vurgulamak oldukça
yanlıştır. Kişinin
uyguladığı başka yaptırımlar da, bu kapsamda düşünülebilir.
Bedenine
gerekli ihtimamı göstermeyen, uyuşturucu ve alkol bağımlısı
bir insanın davranışları bir bakıma kendine yaptığı bir
ihanet değil de nedir ?
Veya bakmakla yükümlü olduğu kişilere özen göstermemesi
ihanetin bir türü sayılmaz mı?
Savurganlık da topluma karşı yapılan bir ihanet değil
midir?
İhanetin
daha birçok türü var. Benim saydıklarıma sizin bulduklarınızı
da ilâve edecek olsak herhalde çok uzun listeleri oluşturur.
Bana göre en büyüğü, ”Halife
“ olarak seçilen insanın “bunu
kaale almadan hayatını sürdürmesi ve
kendine Allah ilmi ulaştıktan sonra dahi şeytanın
arzularına uyarak gününü gün etmesidir. “
Bu
asla affedilemeyecek bir ihanet türü olmaktadır..
Londra
- 27.06.2001
http://sufizmveinsan.com
|