23–25
Mayıs tarihleri arasında Fırat Üniversitesi ve
diğer yardımcı kuruluşların organizesinde,
I.Doğu Anadolu (Bölgesel Kalkınmada Yeni
Ufuklar) Sempozyumu yapıldı. Bu sempozyumda
sunmayı planladığım, “Kalkınmada Kültürel
Değerlerin Etkisi ve Yöre İnsanının Katkısı”
başlıklı tebliğimi, yerinde, yeni tespitlerle
zenginleştirmek gayesiyle bölgede bir seyahate
çıkmıştım.
Bu
seyahatim esnasında yaptığım görüşme ve
gözlemlerin ötesinde, atalarımızdan kalan
eserlerin ileri görüşlülük ve çağları delip
gelen mükemmelliği, beni ciddi anlamda
düşündürdü. Günümüzde sürdürülebilir kalkınma
ve toplam kalite gibi konulara atıfta
bulunulmasına rağmen, daha kat edilmesi gereken
ciddi mesafelerin olduğunu üzülerek müşahede
ettim. Çoklarımızın şikâyet ettiği, günübirlik
yaşayışlar ve günü kurtarmaya dönük küçük
hesaplar ancak yapanları küçültecektir.
Bayındır olma hesaplarıyla bir ilçemizin
karayollarına dizilen katil bordür taşları bunun
en acı örneklerinden birisiydi.
Doğubayazıt-İshak Paşa sarayı ziyareti esnasında
öğrendiğim bir husus yukarıdaki paragrafı
yazmama sebep oldu. O muhteşem eseri vücuda
getirenler, zamanın yıpratmasına karşı, yapıyı
oluşturan her taşın yedeğini hazırlama ileri
görüşlülüğünü göstermişlerdi. Yine Ağrı-Erzurum
yolundaki 13. yüzyılda inşa edilen, aynı
cesametiyle günümüze gelen Çobanoğlu Köprüsü bu
ileri görüşlülüğün bir örneğiydi. Ancak muasır
medeniyet seviyesine erişme iddiasında bulunan
bizler, bu eserleri muhafaza edip tanıtma,
bırakın tanıtmayı tehlikeli hale gelebilecek
yönleri önlemeden aciz bir durumdayız. Nitekim
zikredilen köprüde dehlizlerin tahrip edilen
kapakları tehlikeye davetiye çıkarmaktadır.
Fert ve
toplumların kalıcılığı, kültürel değerler ve
eserler ile mümkün olabilir.
Kalıcılık, mükemmellikle başarılabilir. Kendi
mükemmel olmayan, mükemmel eser veremez. İnsan
bu mükemmelliğe potansiyel olarak sahiptir.
Nitekim ilahi rehberimizde bu husus şöyle yer
almaktadır: “Biz insanı en mükemmel sûrette
yarattık. Sonra onu, aşağıların aşağısına
döndürdük. Yalnız, inanıp yararlı iş
işleyenler bunun dışındadır. Onlara
kesintisiz ecir vardır.” (Tîn, 95/4-6).
Kurum kültürü ve
toplam kalite, ancak insan unsuruna yapılan
yatırım neticesinde ortaya çıkabilir.
Kişisel bütünlüğe
sahip olmayanlar, temsil kabiliyetine
erişemezler. İnsani kalkınma olmadan, diğer
kalkınmalardan bahsetmek mümkün değildir.
Kalkınmada devlet millet kucaklaşması ve güven
ortamı ciddi öneme sahiptir. Geleceği görüp
hesap edemeyen yatırımcı, ciddi projeleri hayata
geçirecek enerjiyi kendinde bulamaz. İnsanı
insan, milleti millet, dini din yapan unsurlar,
harekete geçirilmeksizin, insanların özverili
çalışmalarını sağlamak mümkün değildir. “Birlikten
güç doğar” sözünü, her sahada hayata
geçirebilecek yapılanmalara gitmek
gerekmektedir. Beyin fırtınasından, bu
sinerjiyi ortaya koyma noktasında istifade etmek
gerekmektedir.
Kalkınmada önemli görevler üstlenmek durumundaki
kurumlar, muhatap kitlelere ulaşmak için,
özverili bir çalışma içine girmelidirler. Yöre
insanının inanmışlığı ve adanmışlığı için
gerekli altyapı hazırlanmalıdır.
Ben çoğu
defa olayları yorumlarken, “kime ne verdik ne
istiyoruz sorusunu kendime sorarım”. Takip
edilmeyen veya birilerine peşkeş çekilen
kredilerin devletimize ve milletimize maliyetini,
kalkınma ve yatırım yolunda ilerleme
mecburiyetinde olan bir ekonominin kaldırması
mümkün değildir.
Kalkınmanın en önemli göstergelerinden olan
yolların durumu içler acısıdır. Derin kasisler,
zamanında alınacak basit tedbirler ile ortadan
kaldırılmadığı için başıma gelen elim trafik
kazası yukarıda zikri geçen tebliğimi sunmama da
mani oldu. Muhtemelen kasis sebebiyle şerit
ihlali yaparak üzerime gelen kamyonun altında
kalmamak için mıcıra kapılan aracım,
kontrolümden çıktı. Kazaya sebebiyet veren
kamyon kaçtı. Görevlilere kamyonun eşkali
verilmesine rağmen, gerekli önlem alınmadı. Biz
de tek taraflı bir kazanın mağdurları haline
geldik. Bu satırları bir başka ilde, hastanedeki
eşimi, kolu kırık bacağı çatlak kızımı, kol ve
bacağı kırılan çok değerli arkadaşımın çocuğunun
içler acısı durumunu hissederek yazdım.
Hastanedeki geçirdiğim her dakikada yakın
ilgisini gördüğün sağlık personeline ve kaza
yapan şoföre aracını teslim etme cesaret ve
kardeşlikteki isar derecesini gösteren avukat
kardeşime, arayan ve ilgilenen bütün dostlarıma
en samimi teşekkürlerimi arz ediyorum.
İnsan
unsurunun yeterli geliştirilmediği hiçbir yerde
kalkınma olmaz. Her kurum ve kişi üzerine
düşen vazifeyi gereği gibi yapmadıkça toplam
kalite ortaya çıkmaz, kalkınma olmaz. Günü
kurtarmaya dönük, küçük hesaplar, ancak
yapanları küçültür. Taklit ile bir yere
varılamaz. Reddi miras ve mirasyedi evlat
zihniyetiyle ancak içinde bulunduğumuz acı tablo
karşımıza çıkabilir. Kökünden beslenmeyen
ağacın meyvesi olmaz.
Eğer gerçekten kalkınma isteniyorsa, insani ve
kültürel değerlerden alınacak güç ile yeni
hamleler yapmak gerekmektedir. Muhatabını
aşağılamaya kalkan hiçbir kişi ve kurum o
muhataptan verimli bir netice alamaz. Güven
ve özgüven için ne gerekiyor ise, ihmal
edilmeden temin edilmeli, kurumlar, temsilciler
ve insan unsuru ön planda tutularak gelişim
yolları açılmalıdır.