“İyilik
yap denize at, balık bilmezse Hâlık bilir. Çünkü
iyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe
iyilik er kişinin kârıdır.”
Hepimiz
insan olarak, bazı iyi davranışlarımızın yanı
sıra, hata ve kötülük de yapabiliyoruz. Ancak
gerçek insanlık, hataların azaltılması ve
güzelliklerin çoğaltılmasıyla mümkün olmaktadır.
İnsan potansiyel olarak iyi ve kötü
arasında bir yerdedir. İç dünyasındaki
çatışmaları iyiden yana kazanarak olgunlaşabilen
kişi, gerçek insanlık boyutuna yükselebilir.
Kendini gerçekleştirerek nefsini
kötülüklerden arındırabilen kişi, her iki âlemde
huzur ve mutluluğa erebilir. Nitekim hidayet
rehberimizde şöyle haber verilmektedir; “Sonra
da ona (insana) iyilik ve kötülük kabiliyeti
verene and olsun ki: nefsini kötülüklerden arındıran
kurtuluşa ermiştir,
kendini fenalıklara gömen kimse de ziyana
uğramıştır” (Şems (91):8-10). İki cihanda da
zarara uğramamak için her ne olursa olsun, haram
ve kötülüklere bulaşmamak gerekmektedir.
Kötülüklerden uzaklaşıp iyiliklerle buluşabilmek
için, insan daima iradesine sahip olmalıdır.
Zaten insanı, insan yapan iradesidir.
Kendini gerçekleştirme ve Rabbi katında iyi
bir kul olma gayreti göstermeyenlerin,
hayatı da anlamsızlaşır. Böyle kimselerin
kalıcı bir eser bırakma ve iyi bir insan
olma ihtimalleri düşüktür. Çünkü yüce Yaratıcı
herkese değişik kabiliyet ve kapasiteler
vermiştir. Herkes bu kapasitesini
nasıl ve nerede kullandığından sorumludur.
Bu kabiliyetleri insanlık ve Müslümanlık
yararına kullanma stratejileri üretmek her
şuurlu kimsenin vazifesidir.
Ne
yarattığını en iyi Bilen, bizim maddî ve manevi
ihtiyaçlarımızı da gayet iyi bilmekte ve bu
hususta da; insan Peygamber, Kitap ve âlimler
vasıtasıyla bize rehberlik yapmaktadır. Bu
ilahî rehberlikten istifade edilerek
geliştirilecek stratejiler, ehil ellerde
işlerlik kazandığı ölçüde, ferdi ve toplumsal
problemlerimizin çözülme ihtimali de
yükselecektir. Hayatımızı şekillendirecek
kararlar verirken bir bilene sorma, istişare
ve danışma kanalları daima açık tutulmalı,
düşmeden önce düşünerek hareket edilmelidir.
Zira hayat bir imtihandır ve kimin ne ile
denenip sınacağı belli olmaz. Bazıları varlık,
bazıları yokluk, bazıları makam-mevki ve
bazıları hastalık ve daha nice imtihan vesilesi
ile sınanırlar...
“Her
canlı ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak
kötülük ve iyilik ile deneyeceğiz;
hepiniz
de sonunda bize döndürüleceksiniz” (Enbiya
Suresi, 21/35). Bu âyette Yaratıcımız
hayatımızın bir gün son bulacağını, ölüm
gerçeğine dikkat çekerek vurgulamaktadır.
Hayatın akışı içinde, her insanın bir şekilde
imtihan edileceğini daha pek çok âyet beyan
etmektedir.
İmtihanın boyutlarını daha iyi anlayabilmemiz
için yüce Allah “Biz,
insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini
deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın
kendine mahsus bir ziynet yaptık”
(Kehf Sûresi, 18/7) buyurmaktadır. İnsanların
günlük yaşayışlarına bakıldığında görülecektir
ki; dünya hayatı ahirete göre peşin gibi
gözüktüğünden, insanlar hesabı ve ebedi hayatı
unutmuş bir tutum içinde yaşamlarını
sürdürmektedirler. İnsanî münasebetlerimiz,
alış-verişlerimiz ve her türlü muamelemiz, bu
gözle incelendiğinde bunun pek çok örneği
bulunabilecektir.
Rabbimiz
bu noktada da rahmetiyle kullarını ikaz etmekte,
“Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür;
ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde
hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya
daha lâyıktır” (Kehf Sûresi, 18/7) buyurarak
tercihlerimizi, kalıcı güzel amellere
yöneltmemizi emretmektedir.
İnsan, dünyaya kabiliyetlerini geliştirerek,
kötülüklerden uzaklaşmak ve en iyiyi yapmak
suretiyle bu imtihanda başarılı olup
olamayacağının sınanması için gönderilmiştir.
Kötülüğü, iyilikle ortadan kaldırma prensibini
uygulayarak ilâhî hoşnutluğu kazanma
temennisiyle…