oplumsal yaşam içinde, herhangi bir olumsuz olayla karşılaştığımızda,
genellikle kendimize yöneltilen eleştiriyi
kabul eder gözükür, ama gizliden gizliye bu paylaşımı içimize
sindiremeyiz. Savunma mekanizmamızın anında harekete geçmesi
ise gayet doğaldır. Davranışlarımızı yanlış bulanlar,
hatalı olduğumuzu yüzümüze söyleyenler veya yadırgadıklarını,
hayal kırıklığına uğradıklarını ifade edenler karşısında
kayıtsız kalamayarak, biz de onların yaşamlarındaki karanlık
noktaları bulup dile getirme hevesine kapılırız. Karşımızdakini
bir anda şaibeli biri ya da düşman gibi görmemiz işten bile
değildir.
Ya da tersine, birisini sevmişsek, her nedense hayatımızı
karartan olumsuz yanlarını bile doğal karşılayıp, onu
bir masal kahramanı gibi tasvir etmeyi tercih ederiz.
Bizi gerçekten seveni ise, şayet menfaatlerimize uymuyorsa,
yanımızdan uzaklaştırmak için bin dereden su
getirebiliriz.
Oysa birini sevip
sevmememizin veya ona duyacağımız yakın ilginin
evrensellikle herhangi bir ilgisi yoktur. Bu tamamen karşımızdakinin
bize yansıttığı davranışlarıyla ilintilidir ve aslında
bireylere, konulara duygusallıkla yaklaştığımızın göstergesidir.
Diğer yandan İnsanın kendini
savunması için bir duygu ağına girmesi doğaldır. Onun
yapısı zaten duygu dünyasını
içine alacak özelliktedir. Ancak, ortaya koyduğu
eylem, akılcı sebeplere dayanmalıdır. Her aklına gelen, kişisel
mantığa uyan bir sebeple bu mekanizmayı işletmeye başlarsa
gerçeğin etki alanını daraltacak, işlerliliğini kaybedecek
demektir.
İlginç olanı şu ki; Avrupalılar bu şekilde savunmaya
geçmeyi akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar. Batı kültüründe
kendini bilinçsizce savunan, hele küfürlü sözlere karşılık
veren biriyle karşılaşmanız oldukça zor. Muhatap bile kabul
edilmiyor bu şekilde davrananlar. O insanın düz bir çizgide
yol aldığı kabul edilemiyor. Ama fikrî bir sorun
varsa haklı çıkmak için mantık ölçüleri içinde elden gelen yapılıyor.
Batı insanının aklına bile getirmediği bu tarz, maalesef
bizde ön planda yer alıyor. Asırlardır da varlığını
devam ettiriyor. Çok acıdır ki; bu anlamsız, absürd, akıl dışı durumun
gelenek - görenek çerçevesinde biçimlenen davranışlarla
bizleri sinsice sarıp sarmaladığını biliyoruz.
Kimse kırılmasın ama; insanların büyük bir vurdumduymazlıkla,
dünyanın uygarlık anlayışından uzaklaşıp bir kültür öksüzü
gibi kalmasının asıl nedenlerinden biri budur. Sözlerim,
toplumun değerlerini kaybetmesi, yok etmesi anlamında anlaşılmamalı.
Ancak bu değerler, insanın evrenselliğe açılımını da
engellememeli.
İstanbul
- 04.12.2002
http://sufizmveinsan.com
04-12-2002
Akşam Gazetesi
Popüler Bilim Mart 2003
|