“Hayat
sermayesini karakter eğitimi yolunda
değerlendirmeyenler,
boşa
yaşıyor gibidir.”
Her
insan farklı karakter ve kabiliyete sahiptir.
İnsanın, yaratılıştan getirdiği bu potansiyel
özelliklerin oluşturduğu desene mizaç veya
karakter denmektedir. Her insanın mizacı,
kendine has olmakla beraber belli kriterler
ışığında gruplanmaktadır. İnsan iyi ve kötüye
meyilli bir tabiatta yaratılmıştır. Kötüye meyli
kontrol altında tutup, iyi yönlerini
geliştirmeye çalışanlar, dünya ve ahirette
mutluluğa erişebilirler.
Karakterli insan olmanın yolu, sadece yanlış ve
kötü olan şeyler üzerine odaklanmak ve kötüden
uzak durmaya çalışmak değildir. Mükemmel insan
olmak için doğru ve iyi olana odaklanmak ve
bunların peşinden gitmek gerekiyor. Sadece
kötülüklere hayır demek, insanı ahlâklı ve
karakterli yapmaz. Ahlakî değerlerle bezenip
hayata geçirmek de gerekir.
İnsanın kişiliği,
mizaç (huy, davranış stilleri) ve karakter olmak
üzere iki bileşenden oluşur. Mizaç stilleri ve
huylar, insanın iç istekleri doğuştan gelir.
Karakter ise, kişiye, eğitim ve şuuraltının
inşası yoluyla kazandırılır. İnsandaki
karakterler ise, üç gruba ayrılır: Birincisi,
yaratılışında potansiyel olarak var olan güçlü
ve baskın fıtrî ahlâkî değerler.. ikincisi,
yaratılışında zayıf derecede var olan ve 0-6 yaş
arasında şuuraltına güçlü şekilde inşa edilen
karakterler ve ahlâkî değerler... Üçüncüsü ise,
kişide olmayan ve kişinin iradesiyle şuurlu bir
şekilde kazandığı ahlâkî değerlerdir.
Demirin
şekillenmesi için yanması gerektiği gibi, insan
karakterinin olumlu bir şekil alması için de
bazı sıkıntı ve zorluklar kaçınılmazdır. Her
zorlukla beraber kolaylıkların olduğuna
dair inanç karakteri güçlü ve zinde tutar.
Kaliteli meyve vermesi istenen ağaç aşılandığı
gibi, verimli olması istenen kişi de eğitim ile
kalifiye hale gelmelidir. Nasıl hayatta belli
bir mevkiye gelmek için nice kurslara
katılıyorsak, seviyeli karaktere erişmek için de
zaman ayırmamız gerekmektedir.
Prensip
haline getirilen veya getirilmesi gereken
değerler inanç ve törelerle çelişmemelidir. Aksi
halde sosyal tecrit bizi kendimize bile
yabancılaştırabilir. Yabancılaşmanın temeli
insanın kendi tabiat ve fıtratını tanımamasına
dayanır. Günümüz insanı maddi unsurları ön plana
çıkarır bir yapıya sahiptir. Gençler arası sevgi
dahi tamamen maddi boyuta hasredildiği için
gerçek aşklar tarihe karışır gibi nerdeyse.
İyi ve kötü
seçenekler arasından birini seçme ve uygulama
gücü olan insanın, ahlâkî görevlerinin başında,
karakterini eğitmek gelir. Ahlâkın ve
davranışların güzelleşmesi, iyi bir karakter
eğitimi ile mümkün olabilir. Çünkü ahlâkın
güzelleşmesi işi, bir anda olup bitecek anlık
bir iş değildir. Bu, belirli bir süreci ve
uğraşıyı gerekli kılar. Peygamberimiz ahlâkın
güzelleşmesi ile ilgili olarak şöyle dua ederdi:
"Allahım, dış görünüşümü güzel yarattığın gibi,
ahlâkımı da güzelleştir."
Karakter,
insanın tutum ve davranışları ile şekillenir.
Gerçeği kavramak ve yeni yaşantılar edinmekle,
karakterin değişmesi mümkündür. Bu sebepten
karakter, hem ahlâkî hükmün konusudur, hem de
insanın ahlâkî gelişiminin hedefidir. İnsanın
karakter özelliği demek, bir anlamda, davranış
özelliği demektir. Bu açıdan karakter, insanın
ayırt edici özelliği olan davranış kalıbı olarak
tanımlanır. Hayatımızı etkin bir biçimde
yönlendiren akıl ve vicdanımız vardır. Ancak
aklımız gibi vicdanımız da, ayrılmaz bir şekilde
karakterimize bağlıdır. Eğer yıkıcı ihtiras
ve tutkularımız, karakterimize hakim olursa, hem
aklımız hem de vicdanımız bundan etkilenir.
Fonksiyonlarını gerektiği gibi yerine getiremez
hale gelir.