vrensel kelimesi tarihsel olarak yeni, kimlik ise bir hayli eskidir.
Ne var ki, insan istese de istemese de bu iki kavramı iç içe yaşamak zorundadır. Bilerek veya bilmeyerek...
En azından, düşünme ve muhakemenin hareketleriyle nitelenen evrenselliğin bize bunu söyleme imkânı sunduğunu biliyoruz.

Tarihsel birikim ile kimlik, eğitim ve toplum düzeyinin belli standartlara gelmesini gerektirir.
İnsanlar pozitif tutumla kimliksel değişimlere ulaşabilirler. Mistik açıdan bakıldığında, olgunluğun kazanılması, oldukça uzun bir süre ve aktif bir yaşam koşulu ile mümkün olabilmektedir.
Giderek yalnızlaşan ahlâki değerler karşısında homojen kimlik yaratmak hülyasına kapılmak ise ne dereceye kadar doğrudur, bunu zaman gösterecektir.
Tanık olduğumuz birçok olay, Kimlik / Evrensellik köprüsünün yıkılmasıyla son bulmuş, adeta betonlaşarak  evrenselliğin boyutlarını kapamıştır.
Yaşantılardan örnek almayı reddeden agresif tutum da onarılmaz yaralar açılmasına neden olmaktadır.
Böyle durumlarda suçu sadece bir tarafın üstüne yıkıp güvensizlik yaratmak ve yeni bir toplum kurmaya çalışmak acaba yeterli izlenimi sağlayacak mıdır? Tartışılır...

Sıradışı bir imajla dolaşabilmek kimlik arayışına girmeyi gerektirmiyor.
Evrenselliğin yaygınlaşması gerekirken, herkes kendi imgesini, dokusunu ve öyküsünü anlatmaya çalışıyor.

Kimlik sahibi olabilme, çoğu zaman görünüşte kalsa bile “göreceli” renkli bir hava yaratır. Bu ise, bilinç  altına yerleşmiş, bütünsellikten uzak, temel yapı taşlarını duyguların oluşturduğu bir hayat görüşüdür.
Kozadan çıkamayan bireyin kimlik arayışı, evrenselliği yansıtamaz, Bu arayışın zemini, olsa olsa egemenlik/tahakküm mekânıdır.
Fısıltı ile kimlik, korku ile kimlik, tahakküm ile kimlik, ayrımcılık ile kimlik arasında deli danalar gibi koşturmaktan uzak durduğumuz gün, evrensel anlayışı yakalayabilmek mümkün olacaktır. Diğer taraftan fütursuzca  bayrak taşıma, evrensel kimlik arayışının dalgalanışını hiçbir şekilde yansıtmaz. Aksine, göreceli kimliğin varlığını hissettirir.
Hele, o arayışta akıldan ziyade, refleks kullanılıyorsa durum gerçekten vahimdir.
Refleks halinde oluşan kimlik yaşantısıyla, evrensel kimlik arasında bağlantı olduğunu düşünmek, anlaşılmaz bir dille konuşan iki insanın dertlerini paylaşmaya çalışması anlamına gelir. Böyle bir anlayış tamamen muhaldir...

İnsan saldırganlığı terk edip suskunlukla yaftalanmayı öğrenmedikçe evrenselleşemez. Farklı şartlanmaları, değer yargılarını, mistik anlayışları, kültürel değerleri bir ortamda tutabilmek için evrenselliğe dayalı özgün bir yapıya sahip olmak gerekir. Bu aşamadan sonra etnik, mistik ve kültürel farklılıklara rağmen, karşılıklı saygı esaslarına dayalı bir yaşam düşünülebilir. Popüler “kültürel kimlik” kavramının evrensel “kimlik” kavramıyla bütünleşmesi bu şekilde mümkün olabilir. Bireylerin kimlik uğraşlarından kurtulabilmeleri, düşüncelerini tartışabilmeleri, kendilerini muhtelif biçimlerde ifade etmeleri, kimlik anlayışlarının değişik açılarıyla meydana gelir.
Belirsizliklerin ise evrenselliğe adım atması düşünülemez.

Toplum / kimlik yaşamından kurtulmanın yolu, toplum saplantısından bağımsız hale gelmektir. Ancak bu şekilde bilinçaltı düşüncelerin yani duyguların refleks haline dönmesi lağv edilebilir.
Mistik düşünce, bu platformda iradenin tek merkez olduğuna işâret eder.

Kimliklerimizin sanki bir kışkırtmalık ömrü var.
Bu anlayışın sergilendiği ortamda milli bir kahraman ya da zavallı bir kurban olma ihtimaliniz oldukça yüksektir.

Anlaşıldığı kadarı ile Evrensellik az sayıda kişi lehine çalışıyor.

İstanbul - 20.7.2000
http://sufizmveinsan.com

Popüler Bilim Dergisi
Temmuz 2001


Üst Ana sayfa e-mail