"Yeni Dünya Dergisinin Ağustos sayısında ilk yazı, güncel olaylar istikametinde Astrolog Nuran Tuncel ile birlikte kaleme aldığımız, "Güneş Tutulumu " ile ilgiliydi. Astro-Güneş başlıklı bu yazıda tutulumun astronomik ve astrolojik yönlerini incelemiş, özellikle beklenen kıyamet olayının gerçekleşmeyeceğini söylemiştik.
Popüler Bilim, Bilim Teknik dergisi ile Radikal gazetesinin anlaşılmaz bir şekilde "Astroloji ilminin" Populer Bilim'de yeri olmadığı gerekçesi ile yayımlamaktan kaçındıkları bu yazıda, astrolojik tesirlerin yeniden yapılanmaya yol açacak şekilde olduğunu  vurgulamıştık.

Ancak;

7 Ağustos’da oluşan güçlü bir te kare ile güneş tutulumu birleşmiş ve bu günleri beraberinde getirmiştir.

DEPREM!

Bu konudaki tafsilâtlı bilgiyi önümüzdeki hafta yayımlayacağız. Biz, inanılmaz bir olay karşısında konturpiyede kalan halkımıza geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz. Allah yakınlarını kaybedenlerin acısını hafifletsin. Allah ölenlere rahmet eylesin. Elimizden başka şey gelmiyor…

‘Günün Sohbeti’ baslığı altında -cuma günleri - haftalık yazı yazma fikri, bir değil, birkaç nedenle aklıma geldi.

İsterseniz, teker teker açıklayayım:

Öncelikle, “e-mail’lerde sorulan sorular, beni bu köşeye itti” dersem, doğru söylemiş olurum. Hayli ilgi çekici olan suallerin cevaplarını sizin de izlemenizi istedim.

İkinci nedenim ise şuydu,

“Yazılarınız basında devamlı yayımlanıyor mu?”

sorusuyla sık sık karşılaşıyorum. Bu vesileyle açıklayayım...

Efendim, bazı basın kuruluşları ile dolaylı yolla da olsa irtibâtım vardır.

Yazıların, bu kuruluşlarda basılmadan, sayfamda açılması söz konusu degildir...

Aslında bu köşede boy göstermem, bir bakıma, Akşam Gazetesinde, Ramazan’ı müteakip, haftada bir gün yazma imkânının gazetenin Genel Yayın Müdürü tarafından son anda engellenmesiyle alâkalıydı. Gerekçesi; mesul olduğu gazeteye Ramazan Ayı dışında, Mistisizm ile ilgili yazıların sokulmamasıydı.

Köşe yazarlığı, maalesef kolay erişilen bir şey değil, eli kalem tutan her ferdin bu şansı yakalamasını beklemek biraz saflık olur.

Reklamlarla birlikte, yaklaşık otuz sayfayı bulan Türkiye Gazetesinin yazar kadrosu, tahminlerinizin fevkinde tam otuz iki kişi... Her yazara eşit düzeyde köşe hakkı tanındığını düşünsek, iki günde bir yazı şansları olur. Bazı temel isimlerin devamlılığını düşünürsek gerisini siz kıyaslayın..

Söylemek gerekirse, yazı yazabilmek başlı başına bir sanat... Kimi insan güzel konuşabilir, konuştuğunu kâğıda dökemez... Bazıları, iyi konuşamaz, ancak yazı yazabilme yeteneği çok iyidir. İkisini bir arada bulundurmak ise, ayrı bir kalitedir.

Nasıl ki, sahnede sadece ses güzelligi yetmiyorsa, köşede de tek yönlü meziyetlerin kâfi gelmedigi görülüyor.

Bütün bunlara ilâve edilecek Allah vergisi yeteneklerin olması gerekir, yani farklı düşünce üretkenliği demek istedim.. Bunun devamı olarak dengeli kinâyesiz bir şekilde yaşadığını ve düşündüğünü aktarabilme maharetine  oldukça ender rastlanır.

Bende ne kitâbet, ne fesahat kâbiliyeti ne de farklı düşünme yeteneği var. Bu yüzden yazılarımda tahammül sınırlarınızı zorlarsam affola !..

Haftaya buluşmak ümidiyle..

Hoşçakalın..

Ahmet F. Yüksel