Olgunlaşmayı isteyen kişi, davranışlarına dikkat
etmelidir.
Çünkü biz farkında olmasak da, davranışlarımız
kişiliğimizin aynasıdır.
Kişilik, her insanın kendine özgü davranış
eğilimlerinin dinamik bir bütünüdür.
Toplumsallaşma sayesinde fert, bir kişilik
oluşturur ve belirli bir toplumda yaşamaya
elverişli davranışlar kazanır.
Her kişide, başka insanlarla münasebet sayesinde
doğan bir benlik kavramı, yani insanın kendi
kişiliği hakkında bir kanaati vardır. Genel
anlamıyla ahlakî davranış bu benlik ile dış
dünya arasındaki münasebetin görüntülerinden
ibarettir. Şahsiyetin gelişmesi, insanın
kendi özünü tanımasıyla mümkündür. İçindeki
vicdanının sesini şuurlu olarak tanıyan, anlayan
ve kabullenip kontrol edebilen insan şahsiyet
sahibi olabilir. Zihnî faaliyetler ve düşünce,
üstünlük kazandıkça kişiler olgunlaşır.
Benlik ve kişilik kavramının oluşması, insanın
toplumsal bir hayatı paylaşmasıyla yakından
ilgilidir.
Kişilik ve davranış arasında sıkı bir bağ
vardır. Bir davranış ekilirse, bir alışkanlık
biçilir, bir alışkanlık ekilirse bir karakter
biçilir, bir karakter ekilirse, bir kader
biçilir. Bundan da, anlaşılacağı üzere kişi
bütün davranışlarına dikkat etmek durumundadır.
Basit gibi görünen bir davranış; olumlu veya
olumsuz yönde insanın kaderini etkileyebilir.
Kişilik gelişimini tamamlamış insan, kuvveti
elinde bulundurduğunda büyüklenmez,
kaybettiğinde de zillete düşmez.
O kimliğinden aldığı enerjiyle daima güçlüdür.
Bu anlamda olgunlaşmış müslüman kimliğinin
önemli vasıflarından birinin ‘kınayıcıların
kınamasından korkmamak’ vasfı konuyu daha iyi
anlamayı sağlayabilir. İnsanı bütün öteki
kişilerden ayıran ruhsal ve bilinçsel
özelliklerin tümü
olan kişilik, ferdin zihni, bedenî ve ruhî
farklılıklarının hepsinin kendi davranış
biçimlerine ve yaşama tarzına yansımasıdır.
Kişiye toplumun yüklediği rol, insanın kendisini
hissediş tarzı ve başkalarının onu nasıl
değerlendirdiği ile ilgili kanısı, onun tutum ve
davranışlarını etkilemektedir.
Kişinin o an içinde bulunduğu halet-i ruhiye ve
kimliği ile, olması gereken kimliği arasını
ayırt etmesi, utanma, suç veya kaygı durumunu
oluşturabilir. Bu açıdan uyuşturucu, içki ve
intihara teşebbüs kişinin kendi kimliğinden
kaçışının bir göstergesi olarak
değerlendirilebilir.
Kendi içindeki fırtınaları dindirememiş,
bunalımları aşamamış, şahsiyeti oturmamış
kişilerin başkalarının problemlerine çare
üretmeleri mümkün değildir. Sağlam bir ahlakî
karaktere sahip olmak, fert ve toplumun huzuru
için kaçınılmazdır. Karşılaşılan problemlere
doğru ve makul bir çözüm üretmek ancak,
istikrarlı şahsiyetlerin işidir. Bunu tarih
boyunca Peygamberlerin, inançlı ve kararlı
kişilerin serencamında görmek mümkündür.
İnsan, sadece karmaşık değil, aynı zamanda
değişkendir. Olumlu yöndeki gelişim ve değişim
kişilerden başlamadıkça olumlu neticelere
ulaşmak mümkün değildir. Çünkü, kendisini
olumlu yönde geliştirip değiştiremeyen başkasını
değiştiremez. Bu hususta da akıl, insan
şahsiyetini değiştiren en büyük güçtür. İnsan
psişik yapısını (nefsinde olanı) geliştirip
olumlu yönde değiştirdiği zaman, kaçınılmaz
olarak davranışları da değişecek ve toplumda
güzellikler yaygınlaşacaktır.
Kişilerin sahip oldukları özellik ve
yetenekleri, nasıl ve ne şekilde
kullanacaklarının sınanması, ilâhî hikmetin
gereğidir. Kendi davranışlarını
değerlendirebilen kimse, kurmuş olduğu
ilişkilerin temelinde yatan psikolojik süreçleri
anlar ve farkına varmadan ortaya çıkabilecek
"iletişim kazaları"nı önleyebilme imkanına
kavuşur.
Olumlu kişiliklerle güzel ve verimli iletişim
dileğiyle…