Kültürel değerler, milletlerin
tarihi boyunca gelişen ve
insanların hayat tarzını
şekillendiren unsurlardır.
Bunlar, maddi ve manevi değerler
olarak iki kısımda ele
alınabilir. Bazı tarihi maddi
eserler, taşıdıkları hatıra
sebebiyle manevi bir değer taşır
hale gelebilir. Bu değerleri
görmezlikten gelerek güçlü bir
kişiliğe ve kültüre sahip olmak
mümkün değildir. Çünkü
manevi unsurlar ihmal edilerek
ne kişilik ve ne de kültür
gerçek güce erişebilir.
Üzerinde yaşadığımız toprakları
vatan yapan unsurların başında,
din, tarih ve ülkü birliği
gelir. Bu coğrafyayı paylaşan
insanlarımızın gönülden kabul
edeceği gibi; iki cihanda mutlu
olup kemâlatın zirvesine ulaşmak
ancak İslâm ahlâkı ile mümkün
olabilir. İslâm ahlâkı ise
Kur’ân ve Hz. Peygamber
(s.a.v.)’in sünnetine dayanır.
Kur’ân-ı Kerîm’in koyduğu
evrensel değerler, insana
insanlığını hatırlatan ve ona
Yaratıcısı tarafından gönderilen
rehberlikten başkası değildir.
Sünnet ise bu değerlerin, bir
insan olan Peygamberin hayatında
şekillenmiş ve onun örnek
kişiliğinde yaşanarak kemâl
bulmuştur. En büyük ahlâk
âbidesi olan Resûlullâh
Efendimiz, Cenâb-ı Allâh
tarafından terbiye edilmiş,
ümmetine tâlim ettiği ahlâkî
kuralları da vahiy yoluyla
yine
O’ndan almıştır. Dini
değerlerin birçok farklı tezahür
şekilleri vardır. Bunların en
önemlisi ve tarihe mal olanı,
vakıf kültürüdür.
Dini ve manevi değerleri, vakıf
kültürüyle besleyerek yaşatan
ecdadımız, nice eserler
bırakarak amel defterlerinin
açık kalmasının yolunu
açmışlardır. Tarihi eserlerimiz,
bu toprakları vatan yapmanın
yanında, bize bir ışık olmakta
ve yolumuzu aydınlatmaktadır.
Bu
güzelliklerden birini 7 Mayıs
2005 Cumartesi günü konuşmacı
olarak davet edildiğim,
Giresun-Yağlıdere, Tekke ve
Tuğlacık Köyü Hacı Abdullah
Halife Anma Günü
münasebetiyle derinden yaşadım.
7 yıl önce ilçe müftülüğünün
başlattığı anma günü, geniş
katılımlarla, insanların 500 yıl
öncesiyle maddi ve manevi bağ
kurarak, yaşanan topraklara
farklı bir anlam katmaktadır.
Hacı Abdullah Halife Türbesi
Tuğlacık Köyü’nde, Vakıf
eserleri olan Cami, İmarethane,
Zaviye ve yıkıntısı kalan
Medrese Tekke Köyü’nde ve
Değirmen ise bu iki köyün
arasındaki derede yer
almaktadır. Vakfın Zaviyesi,
Yavuz Sultan Selim’in Trabzon’da
şehzadeliği esnasında,
Vakfiyenin tanzimi ise hicri 950
tarihinde Kazasker Mehmet Efendi
tarafından yapılmıştır.
Konuşmam öncesi incelemelerde
bulunduğum Tekke Köyü’nde, o
günün şartlarında yapılmış
yollar ve özel su kanalları çok
dikkate değerdi. 500 yıldır
bozulmadan günümüze gelen taş
yol döşemelerinin bir kısmı ve
tarihi su arkları, maalesef yine
biz insanlar eliyle kısmen
bozulmuştu. Zira bazı gözü
doymaz insanlar o güzelim su
yollarını, arazilerini biraz
daha genişletmek için iptal
etmişler ve su arkının üzerine
taş duvar örmek suretiyle
fani hayattaki yerlerini
genişlettiklerini zannederken
ebedi hayattaki yerlerini
daraltmışlardı. Tabiî ki
mecrası bozulan su da, yoldan
akarak insanların geçişini
zorlaştırmaktaydı.
Ama işin güzel yönü, her şeye
rağmen bu gönül dostlarının, o
değerleri tekrar anarak yeni
nesillere taşıma gayretleriydi.
Anma günü; bütün
köylerin, ilçenin hatta
İstanbul’dan gelen misafirlerin
katılımıyla, birlik ve
beraberlik şuurunun yerleşmesi
anlamında da önem arz etmekteydi.
Çoklarımızın etrafında böyle
değerli eserler ve zatlar
olmasına rağmen, onlar şanlarına
layık olarak günümüz nesillerine
aktarılmamaktadır. Bu türlü
organizasyonların kültürel
devamlılığın sağlanmasındaki
önemi büyüktür. Küçük
yaşlarınızdaki katıldığınız
böylesi toplantıların hayal ve
hatıralarınızdaki yerini
düşünecek olursanız, ne
anlatmaya çalıştığımı daha iyi
anlarsınız.
Kültürel değerlere sahip çıkmak
öncelikle bizi bilinçlendirir,
neslimizi güçlendirir.
Köklerinden beslenmeyen hiçbir
ağacın meyvesi olmaz.
Ecdadımızın bıraktığı her türlü
eser, bu toprakların hakiki
tapusudur. Ancak onları
yaşatmakla varlığımızı
güçlendirerek devam
ettirebiliriz. Maddi-manevi ve
kültürel değerlerimize sahip
çıkıp onları yaşatmak bizim de
verimli yaşamamızı
sağlayacaktır. Bizler de amel
defterlerimizin açık olmasını
istiyorsak; hayırlı evlat, ilim
ve eser ile ebedileşmeye
çalışalım.