HAYAT SERMAYESİ - Müzeler ve Camiler

Dr. Hüseyin Emin Sert
 

Müzeler, bu topraklar üzerinde kimlerin yaşadığını gösteren kültür bekçileridir. Ayrıca bu topraklar ve kullanılan eşyaların onlara kalmadığı gibi bizlere de kalmayacağının en güzel delilidir. Zira insanlar fani, sadece güzellikler ve bırakılan eserler kısmen kalıcı olabilir. Mutlak sonsuzluk sadece Hz. Allah'a aittir. "Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak."[1] Tarih ve müzeler ders almak için de değerlendirilmelidir. Geçmişi unutan onu tekrar yaşamaya mahkumdur.[2]

Müzeler, geçmişle günümüz arasındaki köprülerden bazılarıdır. İstikbale emin adımlarla yürüyebilmek, geçmişi ve bugünü iyi anlayıp yorumlayarak mümkün olabilir. Müzedeki eserleri incelerken fark ettiğimiz önemli husus, sanıldığının aksine mutlak yükselişten ziyade, tarihi çağlar içinde ve medeniyetlerin yükseliş ve inişleridir. Bu hususta yüce kitabımızda da bazı işaretler vardır.[3] Geçmişlerini tanıyarak onların tecrübe ve birikimlerini değerlendirebilen toplumların önünde durmak mümkün değildir. Geçmişe sahip çıkmayanlar, bugünü değerlendiremedikleri gibi geleceğe de şekil veremezler. İstikbalde ümit ettiklerimize ulaşabilmek için, geçmişe köprü olacak birikimlere sahip olarak hali iyi değerlendirmek gerekir.

Etrafımızdaki müzeleri gezip incelemeli, müze ziyaretlerini kültürel organizasyonların bir parçası haline getirmeliyiz. Nitekim Rabbimiz "Sizden önce ilahi yasaların değişmezliğini kanıtlayan birçok olaylar gelip geçti. Yeryüzünü geziniz ve Allah'ın ayetlerini yalan sayanların akıbetini görünüz"[4] buyurmaktadır. Yeryüzünü gezip dolaşmanın en güzel ve kolay yollarından birisi tarihi kalıntı ve müzeleri gezmektir. Müslüman her şeyi ibret nazarıyla inceleyerek ders almalıdır.

*******     *********

Müslümanların ibadethaneleri olan cami ve mescitler, manevi gıdalanma mekanlarıdır. Nitekim Rasulullah Efendimiz "Cennet bahçelerine uğradığınızda oradan faydalanın buyurunca, sahabe-i kiram: Cennet bahçeleri nerelerdir? diye sordular, Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) "ilim meclisleri" diğer bir rivayette "zikir meclisleri" buyurdular.  Camiler, müslümanın hayatında gereken yeri almalı eğitim ve manevi gelişim yeri olarak fonksiyon icra etmelidir. Miraç hediyesi namaz, her müslümanın ayrılmaz bir parçası olmalıdır. "Müminin ruhu camide denizdeki balık gibidir, Münafığın ruhu camide kafesteki kuş gibidir." Uyarısını hayatımıza tatbik etmeye çalışarak güzelliklerden istifade etmesini bilmeliyiz.

Cami ve cemaat, İslam topluluklarında birlikteliğin gösterildiği mekanlar olmak durumundadır. Ramazanda oruç ve teravihle şenlenecek kutsal mekanlarımızın her daim aynı çoşkunun yaşandığı mekanlar olması gerekmektedir. Fert ve toplum olarak huzur iklimini  hissedilebilmek için semalarımızda yankılanan ezanlara icabet ederek cami ve cemaatte koşmalıdır. Nitekim namaz safları huzurun ve Allah katındaki eşitliğin en güzel göstergelerinden biridir. Zengin ile fakir, amir ile memur, komutan ile asker, cumhurbaşkanı ile an alt düzey kabul edilen vatandaş  omuz omuza aynı safta durarak bir tek Allah'ın huzurunda eğilirler. "Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk etmeyin)."[5]

Cami ve mescidler, asr-ı saadette eğitim merkezi olarak hizmet görmüş ve Ashabı suffa denilen ilim ehli sahabiler yetişmiştir.

Namaz; miraç hediyesi ve ilahi randevudur. Bu buluşmanın en güzeli, eda-i kamil olan cemaatle kılınan namazla mümkündür. İmamın mihrapta tesbih çekme esnasında cemaate dönmesi, cemaatle sağlam iletişim kurabilmenin uzantısıdır. Cemaat, sadece beş vakit namazı camide kılan değil, camiyi çevreleyen, ezanı dinleyen kimseler olmalıdır. Ezanın kıymetini ezan duyamayan gurbet ellerdeki kişiler bilirler. Ezana icabet ilahi bir emirdir. "Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır."[6]

Müzeleri ibret ve camileri manevi gelişim için değerlendirip mükemmelleşme yolunda yardımlaşma temennisiyle hepinizi saygıyla selamlarım.

 


[1] Rahman Suresi, (55): 26.

[2] Mehmet Güler.

[3] "Direkleri (yüksek binaları) olan, İrem şehrine? Ki o beldeler içinde misli yaratılmamıştı. [Fecr Suresi, (89): 8]

[4] Âl-i İmrân Suresi, (3): 137.

[5] Cin Suresi, (72): 18.

[6] Cuma Suresi, (62): 9.

 

 
 
Elâzığ - 01.01.2008