Müzeler, bu
topraklar üzerinde kimlerin yaşadığını gösteren
kültür bekçileridir. Ayrıca bu topraklar ve
kullanılan eşyaların onlara kalmadığı gibi
bizlere de kalmayacağının en güzel delilidir.
Zira insanlar fani, sadece güzellikler ve
bırakılan eserler kısmen kalıcı olabilir. Mutlak
sonsuzluk sadece Hz. Allah'a aittir. "Yer
yüzünde bulunan her canlı yok olacak. Ancak
azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki
kalacak."
Tarih ve müzeler ders almak için de
değerlendirilmelidir. Geçmişi unutan onu
tekrar yaşamaya mahkumdur.
Müzeler, geçmişle
günümüz arasındaki köprülerden bazılarıdır.
İstikbale emin adımlarla yürüyebilmek, geçmişi
ve bugünü iyi anlayıp yorumlayarak mümkün
olabilir. Müzedeki eserleri incelerken fark
ettiğimiz önemli husus, sanıldığının aksine
mutlak yükselişten ziyade, tarihi çağlar içinde
ve medeniyetlerin yükseliş ve inişleridir. Bu
hususta yüce kitabımızda da bazı işaretler
vardır.
Geçmişlerini tanıyarak onların tecrübe ve
birikimlerini değerlendirebilen toplumların
önünde durmak mümkün değildir. Geçmişe sahip
çıkmayanlar, bugünü değerlendiremedikleri gibi
geleceğe de şekil veremezler.
İstikbalde ümit
ettiklerimize ulaşabilmek için, geçmişe köprü
olacak birikimlere sahip olarak hali iyi
değerlendirmek gerekir.
Etrafımızdaki
müzeleri gezip incelemeli, müze ziyaretlerini
kültürel organizasyonların bir parçası haline
getirmeliyiz. Nitekim Rabbimiz "Sizden önce
ilahi yasaların değişmezliğini kanıtlayan birçok
olaylar gelip geçti. Yeryüzünü geziniz ve
Allah'ın ayetlerini yalan sayanların akıbetini
görünüz"
buyurmaktadır. Yeryüzünü gezip dolaşmanın en
güzel ve kolay yollarından birisi tarihi kalıntı
ve müzeleri gezmektir. Müslüman her şeyi
ibret nazarıyla inceleyerek ders almalıdır.
******* *********
Müslümanların ibadethaneleri olan cami ve
mescitler, manevi gıdalanma mekanlarıdır.
Nitekim Rasulullah Efendimiz "Cennet bahçelerine
uğradığınızda oradan faydalanın buyurunca,
sahabe-i kiram: Cennet bahçeleri nerelerdir?
diye sordular, Bunun üzerine Hz. Peygamber
(s.a.v.) "ilim meclisleri" diğer bir rivayette
"zikir meclisleri" buyurdular. Camiler,
müslümanın hayatında gereken yeri almalı eğitim
ve manevi gelişim yeri olarak fonksiyon icra
etmelidir. Miraç hediyesi namaz, her müslümanın
ayrılmaz bir parçası olmalıdır. "Müminin ruhu
camide denizdeki balık gibidir, Münafığın ruhu
camide kafesteki kuş gibidir." Uyarısını
hayatımıza tatbik etmeye çalışarak
güzelliklerden istifade etmesini bilmeliyiz.
Cami ve cemaat,
İslam topluluklarında birlikteliğin gösterildiği
mekanlar olmak durumundadır. Ramazanda oruç ve
teravihle şenlenecek kutsal mekanlarımızın her
daim aynı çoşkunun yaşandığı mekanlar olması
gerekmektedir. Fert ve toplum olarak huzur
iklimini hissedilebilmek için semalarımızda
yankılanan ezanlara icabet ederek cami ve
cemaatte koşmalıdır. Nitekim namaz safları
huzurun ve Allah katındaki eşitliğin en güzel
göstergelerinden biridir. Zengin ile fakir, amir
ile memur, komutan ile asker, cumhurbaşkanı ile
an alt düzey kabul edilen vatandaş omuz omuza
aynı safta durarak bir tek Allah'ın huzurunda
eğilirler. "Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O
halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın
(ve kulluk etmeyin)."
Cami ve
mescidler, asr-ı saadette eğitim merkezi olarak
hizmet görmüş ve Ashabı suffa denilen ilim ehli
sahabiler yetişmiştir.
Namaz; miraç
hediyesi ve ilahi randevudur. Bu buluşmanın en
güzeli, eda-i kamil olan cemaatle kılınan
namazla mümkündür. İmamın mihrapta tesbih çekme
esnasında cemaate dönmesi, cemaatle sağlam
iletişim kurabilmenin uzantısıdır. Cemaat,
sadece beş vakit namazı camide kılan değil,
camiyi çevreleyen, ezanı dinleyen kimseler
olmalıdır. Ezanın kıymetini ezan duyamayan
gurbet ellerdeki kişiler bilirler. Ezana icabet
ilahi bir emirdir. "Ey iman edenler! Cuma günü
namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen
Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın.
Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha
hayırlıdır."
Müzeleri ibret ve camileri manevi gelişim için
değerlendirip mükemmelleşme yolunda yardımlaşma
temennisiyle hepinizi saygıyla selamlarım.