Natür-Nurtür-Kültür Ortasındaki İnsanın Varoluşuna ve Hastalığına Sinirbilimsel Bir Bakış
-3-

METODOLOJİK ZORLUKLAR

Natür – nurtür etkileşimlerini incelerken aşırı basitleştirme veya çabucak birtakım izahlar icat etme açmazından kurtulmak epey zahmetli bir iştir ve indirgeyici değil çok yönlü olarak ele alınması gerekir (Young ve Persell 2000, Rutter ve ark. 1997). Çoğu makalede toplumsal etkileşimler üzerinde durulup, natür kısmı ihmâl edilmiştir (McVicar ve Clancy 1996). Bâzılarında ise değer hükümlerine bağlı tarafgirlik görülür (Schwartz 1998). Eisenberg (1999) natür ve nurtürün zıtlık (opposition) değil karşılıklılık (reciprocity) hâlinde ele alınması ve bu ikisinin ortasına uygun ortamın da (niche) konması gerektiğini vurgular. Nöronların ve sinapsların aşırı bereketli bir şekilde büyüyüp çoğalması, sonra da evrimsel bir program dâhilinde ölmeleri (apoptosis) ve budanması (synaptic pruning)  şeklindeki gelişme boşuna değildir; öğrenme in utero dönemde başlar ve ölüme kadar da sürer. Bu aradaki etkileşimlerin uygun ortamda ve iyi bir şekilde gerçekleşmesi her iki süreci de doğrudan etkiler; hangi sinapsların ve nöronların yaşayıp hangilerinin öleceği üzerinde doğrudan etkiye sâhiptir.

Büyüme (growth) ve gelişme (development) arasındaki farklıdır. Çocuklar aynı zaman ve sırayla büyümez ve/veya gelişmez. Bu da donanımın gelişmesi, yazılımların nispeten daha erken veya geç talep edilmesi, donanımın reseptif gücüne göre yazılımın doğru yüklenmesi gibi sorunsalları (problematic) gündeme getirir. Bâzı çocuklarda beynin belli bölgeleri geç ve/veya yetersiz gelişir. Bunun en tipik örneği klâsik genel ismiyle disleksilerdir. Daha hafif olanlar ise konuşmada, yürümede veya daha spesifik işlevlerdeki gecikme veya erken olgunlaşmalardır. Bu çok kritik-epigenetik dönemlerde çocuğun yakinen takibi, onun bireysel özelliklerine göre natür - nurtür etkileşiminin ayarlanması özel bir önem taşır (Srivinas 2000). Meselâ çekirdek cinsel kimliğin (core gender identity) oturmasında da bu olgu esasî derecede öneme hâizdir (Robbins 1996). Saldırganlığın düzenlenmesi ve organizma ile çevre arasında seri, seçici (selective) ve yeni akomodasyonların kurulması açısından da hem genetik hem de çevresel etkenler temel tâyin edici (determinant) bir rol oynar; toplumsal uzlaşma için bu akomodasyon birincil dereceden öneme sâhiptir (Cairns 1996).

KÜLTÜR

Her ne kadar üst primatların da bir nev’î kültürlerinden söz ediliyorsa da, kültürel evrimi biyolojik evriminin önüne geçmiş bilinen tek canlı türü Homo sapiens sapiens’tir. Kendi habitatını kendi aleyhine ve bilinçli olarak değiştirebilen tek türüz. Yâni melek de, şeytan da biziz. Yâni bizim bir de memetik (kültürel genlerimiz) yönümüz var ve psikiyatrik hastalıkların ortaya çıkışında bunun da önemli rolü söz konusu.

İngilizler’in hipomanik diyeceği İtalyan, İtalyanlar’ın şizoid diyeceği İngiliz örnekleri pek fazladır. Çağımızın en büyük sorunsallarının (problematic) başında gelen açlık, sefâlet, temel güven duygusu eksikliği, hem ulusal hem de uluslar arası göçler, âidiyet mensubiyet duygusunun kaybolması ve yok mekânların (non-places) yok insanları (none-people), içi boşalmış kendilikler ve yabancılaşma (alienation) başta depresyon ve Borderline kişilik salgını olmak üzere, her türlü psikopatolojiye ve hastalığa zemin ve vasat oluşturmakta.

Değişik kültürlerde Batı tıbbının delilik addettiği hâller normâl veya ârızî geçiş dönemleri olarak telâkki edilir. O derece ki, Çinliler Batı icadı DSM ve ICD sistemlerini reddedip, kendi nozolojilerini ve taksonomilerini kurmuşlardır. Bu olguyu yeterince fark eden Batılı bilim adamları kültüre bağlı sendromlar (culture-bound syndromes) diye bir kategori icat edip, bunu alt gruplarda sınıflamışlardır (Simons ve Hughes 1985).

Bu sendromların çoğunun DSM veya ICD sistemlerinde kendilerine tekabül eden bir entite yoktur, bâzıları ise benzerler. DSM-IV’te (Amerikan Psikiyatri Birliği 1995) en az yedi kategori târif edilmiştir:

1. Organik bir sebebe bağlanamayan, o bölgede bir hastalık olarak kabûl edilen ve herhangi bir Batı hastalığına benzemeyen âşikâr psikiyatrik hastalık: Meselâ Malezya’da görülen amok.

2. Organik bir sebebe bağlanamayan, o bölgede bir hastalık olarak kabûl edilen, bir Batı hastalığına benzeyen ama bölgesel olarak Batı hastalığından çarpıcı derecede faklılıklar gösteren âşikâr bir psikiyatrik hastalık: Meselâ Çin’in nevrastenisi denebilecek olan shenjing shaijo’nun semptomları Majör Depresif Bozukluğa çok benzer ama somatik yönü çok önde gelir ve çökkün duygudurum hemen hiç görülmez. Keza, Japonlar’a mahsus bir sosyal fobi benzeri tabloya da taijin kyufusho denir.

3. Henüz Batı tıbbı tarafından fark edilmemiş farklı bir hastalık: Yeni Gine’deki yamyam kavimlerlerde görülen kuru hastalığı Creutzfeldt-Jakob, deli dana hastalığı gibi bir prion demansıdır.

4. Organik sebebi olabilen veya olmayan, bir Batı hastalığının alt grubuna benzeyen veya Batı tarafından hastalık kabûl edilmeyen semptomları olan bir hastalık; başka bir ifâdeyle, pek çok kültürel düzende rastlanan ama sâdece bir veya birkaçında hastalık olarak kabûl edilen bir fenomen: Genital organların gömülüp kaybolması şeklinde kendini belli eden koro buna bir örnektir; bâzı kültürlerde fobi, bâzılarında hezeyan olarak görülür.

5. Batı tarafından kabûl edilmiş mekanizmalara, Batı deyimlerine uymayan ama kültürel olarak kabûl görmüş olan, Batı’da uygunsuz düşünce, hezeyan veya hallüsinasyon olarak telâkki edilen birtakım izahlar, inanışlar: Büyücülük, Karayib Adaları’ndaki köklerle büyü, Akdeniz havzası’nda ve Lâtin Amerika’da yaygın olarak inanılan kem gözlülük (nazara uğrama) bunlara örnektir. Bizim ülkemizde de bu tür inançlar ve bunlara inananları sömürenler (medyumlar, büyücüler, üfürükçüler) yaygındır.

6. Sıklıkla trans veya pozesyon hâlleriyle karakterize olarak ortaya çıkan ve Batı kültüründe psikoza, hezeyana veya hallüsinasyonlara delâlet eden ama o kültürde kabûl gören bir hâl veya davranışlar serisi: Ölüleri veya onların ruhlarını görme, seslerini işitip onlarla konuşma, kaybettiği sevdiğinin rûhuyla temâsa geçme gibi…

7. Belli bir kültür ortamında iddialara göre bulunduğu söylenen ama aslında var olmayan, ama bir psikiyatra yâhut antropologa bildirilebilen bir sendrom: Anglokian Kızılderilileri’nde rastlandığı söylenen windigo (bir yamyamlık takıntısı türü, mevcudiyetine itirazlar yükselmiştir) buna bir örnektir. Tıpkı büyücülük, cadılık iddialarının savunmalarında olduğu gibi kullanılabilir.

SONUÇ

Freud’un hemen hepsi Avrupa orta ilâ üst sınıfından gelen hastalarına dayanarak ve kendi annesiyle yaşadığı aşkı ve silik baba figürüne olan öfkesini, inanmadığı Yehova’yla mezcedip teorisine Oidipus karmaşası, süperego ve immatür, pasif ve mazokist kadın psişizması (Freud 1925) olarak yansıttığı pek çok otorite ve müellif (author) tarafından kabûl edilmiştir. Babanın ve kültürün çocuğun psikososyal gelişimindeki rolünü büyük ölçüde göz ardı etmesinde (Aydoğan 2004) kendi izole hayatındaki çevreyi bütün dünya zannetmesinin büyük rolü olmuştur. Kendi varsayımlarını a priori doğru kabûl ederek, gözlemlerinin sonuçlarını da bunlara göre yordamak (prediction) ve yorumlamak (interpretation) hatasına düşmüştür ki, yanlışlanabilirlik (falsifaibility) ilkesine tamamen ters düşen bu yaklaşımı psikanalizi bilim değil bir yeni çağ dini, bir edebiyat akımı hâline sokmuştur (Feist ve Feist 2002, Phillips 2006). Çoğu kimse, Freud’un hiçbir hastasının iyileşmediğini bilmez, ama gerçek budur (Storr 2001). Adasal’ın (1979) tâbiriyle insanı Homo sapiens sapiens olmaktan çıkarıp, Homo libidinous hâline getirmesi olmuştur. Öte yandan, gerek Freud’un gerekse takipçilerinin dinamik psikiyatrinin kurulmasında ve insanı daha iyi anlamamızda bir boşluğu doldurduğu da inkâr edilemez. Kabûl ve teslim etmek gerekir ki, insanoğlunu anlama konusunda Freud’un attığı adımın müsbet bilime birçok katkıları olmuştur. Ayrıca bir nev’î yeni dünya dini, ahlâkı veya edebiyatı, kısacası bir yeni dünya görüşü ve hayat tarzı olarak imzasını attığı da bir vâkıadır (Gilman 1994).

Bağlanma sisteminin temellerini sâdece birtakım çatışmalara indirgeyerek mes’elenin evrimsel ve toplumsal yönlerini de önemsememiştir (Bowlby 1969, 1982, Fonagy 2001). Zâten daha ilk dönemlerinde havârilerinin hemen hepsiyle yolları tamamen ayrılmıştır. Vefatının akabinde kızı Anna Freud ile Melanie Klein arasındaki sürtüşme dini iki ana mezhebe bölmüş, daha sonra da yeni tarikatlar kurula gelmiştir (Kristeva 2001). Hâttâ, kendi narsisizminden dolayı çok fazla çattığı narsisizm kavramını teoriyi âdeta yeniden kurarak egonun yerine kendilik (self) kavramını koyan Kohut (Strozier 2001) yepyeni bir mezhep kurmuştur. Peki, zihinsizlik ve beyinsizlik tuzaklarına düşmeden (Eisenberg 1986, Lipowski 1989) bu iki paradigmayı nasıl buluşturacağız?

Yerde hızla hareket eden bir şeyden, yüksekten, karanlık ve dar mekânlardan, âni ses veya ışıktan korkma gibi davranışların tamamen evrimsel kökenli olduğunu, travmalar veya pekiştirilmelerle fobi hâline geldiğini biliyoruz. İnsanı daha iyi anlamaya ve tahlil etmeye (analysis) yönelirken, bütün bu natürel nurtürel ve kültürel bağlamların dikkate alınması gerekecektir. Psikanalizde hâli hazırda nurtüre fazla önem atfedilmektedir. Çizgisel ve rasyonel KDT ve İPT terapilerin işe yaradığı kesindir; dinamik psikoterapilerin de kanıta dayalı bağlamda faydaları ortaya konmaktadır (Levenson ve ark. 2002, Bienenfeld 2006). Psikanalizin rûya, lapsus ve şakaların yorumu ve serbest çağrışım modeli filogenetik ve ontogenetik psişeye açılan ilk kapılardı. Limbik sistemi ve amigdalayı aktive edecek daha aşkın (transcendental) yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Bu da sinirbilimle psikanalizin buluşup, meditatif tekniklerden de faydalanarak geliştireceği yeni terapötik yaklaşımlarla gerçekleşecektir.

KAYNAKLAR

Adasal R (1979) Yeryüzü Tanrıları - Liderler, Komutanlar ve Kahramanlar Psikolojisi. İstanbul: Minnetoğlu Yayınları.

Amerikan Psikiyatri Birliği (1995) Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Dördüncü Baskı (DSM-IV). Köroğlu E, çeviri editörü. Ankara: Hekimler Yayın Birliği.

Arıtan A (2004) Holistik Evren Tasarımı. İstanbul: Arıtan Yayınevi.

Aydoğan A (2004) Çocuğun psikososyal gelişiminde babanın rolü. Yeni Symposium 42: 147–153.

Bienenfield D (2006) Psychodynamic Theory for Clinicians. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins.

Bowlby J (1969) Attachment and Loss. I. Attachment. New York, NY: Basic Books.

Bowlby J (1982) Attachment and loss: retrospect and prospect. Am J Orthopsychiatry; 52: 664-678.

Bracha HS (2004) Freeze, flight, fight, fright, faint: adaptationist perspectives on the acute stress response spectrum. CNS Spectr; 9: 679-685.

Bronfenbrenner U, Ceci SJ (1994) Nature-nurture reconceptualized in developmental perspective: a bioecological model. Psychol Rev; 101: 568-586.

Cairns RB (1996) Aggression from a developmental perspective: genes, environments and interactions. Ciba Found Symp; 194: 45-56; discussion 57-60.

Cloninger CR, Svrakic DM, Przybeck TR (1993) A psychobiological model of temperament and character. Arch Gen Psychiatry; 50: 975-990.

Doksat R (1960) Parapsikoloji ve Paranormal Fenomenlerin Şuur Anlayışı Bakımından Önemi. Songar A, editör. Sinir Sistemi Fizyolojisi, Cilt III. İstanbul: Kader Matbaası, 708–871.

Doksat MK, Savrun M (2001) Evrimsel psikiyatriye giriş. New/Yeni Symposium; 39: 131–150.

Doksat MK, Savrun M (2002) Introduction to evolutionary psychiatry. The Bulletin #44 (Psychotherapy) of the World Psychiatric Association and the ASCAP Society; 4: 20-38.

Doksat MK, Önen Ünsalver B (2004) Sigmund Freud. Yeni/New Symposium 42: 60-71.

Dubrovsky B (2002) Evolutionary psychiatry. Adaptationist and nonadaptationist conceptualizations. Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry; 26: 1–19.

Eisenberg L (1986) Mindlessness and brainlessness in psychiatry. Br J Psychiatry; 148: 497-508.

Eisenberg L (1999) Experience, brain, and behavior: the importance of a head start. Pediatrics; 103: 1031-1035.

Engel GL (1977) The need for a new medical model: a challenge for biomedicine. Science; 196: 129-136.

Engel GL (1980) The clinical application of the biopsychosocial model. Am J Psychiatry; 137: 535–544.

Engel GL (1982) The biopsychosocial model and medical education: who are to be the teachers? N Eng J Med; 306: 802–805.

Evans D, Zarate O (2000) Introducing Evolutionary Psychology. New York: Totem Books.

Feist J, Feist GJ (2002) Theories of Personality - Fifth Edition. New York: McGraw-Hill.

Fonagy P (2001) Attachment Theory and Psychoanalysis. New York: Other Press.

Gilman SL (1994) The Case of Sigmund Freud - Medicine and Identity at the Fin de Siècle. Baltimore: The Johns Hopkins University Paperbacks Edition.

Freud S (1925) Some physical consequences of the anatomic distinction between the sexes. The Standart edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud. London: Hogarth Press, 19: 248–258.

Strozier CB (2001) Heinz Kohut, the Making of a Psychoanalyst. New York: Other Press.

Heyman GD, Gelman SA (2000) Beliefs about the origins of human psychological traits. Dev Psychol 2000; 36: 663-678.

Holder RD (2004) God, the Multiverse, and Everything: Modern Cosmology and the Argument from Design. Ashgate.

Jaspers K (Hoenig J, Hamilton MW, trans.) (1963) General Psychopathology. Chicago, IL: University of Chicago Press, 1963.

Joseph R (1996) Neuropsychiatry, Neuropsychology, and The Clinical Neurosciences, 2nd Edition. USA: Williams & Wilkins.

Jung CG (1964) (Cahen R, çeviren) Dialectique du Moi et le L’inconscient. 2. Baskı. Paris: Lib. Gallimard.

Jung CG (1965) (Gürol E, çeviren) Psikoloji ve Din. Oluş Yayınları: 5, Bilim Dizisi: 2.

Kaplan HI, Sadock BJ (1996) Comprehensive Textbook of Psychiatry/VI CD-ROM, including AYD’s Lexicon of Psychiatry; Neurology, and the Neurosciences. Williams & Wilkins.

Kristeva J (2001) Melanie Klein (Guberman R, trans). New York: Columbia University Press.

Levenson H, Butler SF, Powers TA, Beitman BD (2002) Concise Guide to Brief Dynamic and Interpersonal Therapy – 2nd Edition. Washington, DC: American Psychiatric Publishing, Inc.

Lipowski ZJ (1989) Psychiatry: mindless or brainless, both or neither? Can J Psychiatry; 34: 249-254.

McGuire W, editor (1979) The Freud/Jung Letters –The Correspondence Between Sigmund Freud and CG Jung (Manheim R, Hull RFC, trans.), England: Penguin Books.

McVicar A (1996) Clancy J Relevance of the nature vs nurture debate to clinical nursing. Br J Nurs; 5: 1264-1270.

Meyer A (1915) Objective psychology or psychobiology with subordination of the medically useless contrast of mental and physical. JAMA; 65: 860–862.

Moskowitz AK (2004) “Scared stiff”: catatonia as an evolutionary-based fear response. Psychol Rev; 111: 984-1002.

Lipke H (1999) EMDR and psychotherapy integration: theoretical and clinical suggestions with focus on traumatic stress. Boca Raton: CRC Press.

Phillips A, editor (2006) The Penguin Freud Reader. England: Penguin Books.

Pope John Paul II (October 22, 1996) Magisterium Is Concerned with Question of Evolution For It Involves Conception of Man Message to Pontifical Academy of Sciences.

Robbins M (1996) Nature, nurture, and core gender identity. J Am Psychoanal Assoc; 44 (Suppl):93-117.

Rutter M, Dunn J, Plomin R, Simonoff E, Pickles A, Maughan B, Ormel J, Meyer J, Eaves L (1997) Integrating nature and nurture: implications of person-environment correlations and interactions for developmental psychopathology. Dev Psychopathol; 9: 335-364.

Schwarz JH (June 2000) Introduction to Superstring Theory. Lectures presented at the NATO Advanced Study Institute on Techniques and Concepts of High Energy Physics St. Croix: Virgin Islands.

Schwarz JH (1998) From Superstrings to M Theory. California Institute of Technology. Pasadena, CA: 91125, USA.

Schwartz MA, Wiggins OP (1988) Perspectivism and the methods of psychiatry. Compr Psychiatry; 29: 237–251.

Schwartz S (1998) The role of values in the nature/nurture debate about psychiatric disorders. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol; 33: 356-362.

Shapiro F (2001) Eye Movement Desensitization and Reprocessing, Basic Principles, Protocols and Procedures. 2nd Edition. New York: The Guilford Press.

Simon RM (1974) On eclecticism. Am J Psychiatry; 131: 135-139.

Simons RC, Hughes CC, editors (1985) The Culture-Bound Syndromes: folk illnesses of psychiatric and anthropological interest. Dordrecht, The Netherlands: D. Reidel Publishing Company.

Srinivas S (2000) Development: nature and nurture. J Cell Sci; 113: 3549-3550.

Stevence A, Price J (2000) Evolutionary Psychiatry – A New Beginning. 2nd Edition. London: Routledge.

Storr A (2001) (Day A, çeviren) Öteki Peygamberler. İstanbul: Okuyanus Yayın.

Svrakic NM, Svrakic DM, Cloninger CR (1996) A general quantitative theory of personality development: fundamentals of a self-organizing psychobiological complex. Dev Psychopathol; 8: 247-272.

Taylor MA (1988) One psychiatry or two? Neuropsychiatry Neuropsychology and Behavioral Neurology; 1: 1–2.

Taylor MA (1989) The problem of “organicity”. Neuropsychiatry Neuropsychology and Behavioral Neurology; 1: 237-238.

Waddington CH (1976) Evolution of the subhuman world. Jantsch E, Waddington CH, editors. Evolution of Consciousness. London: UK, 11-23.

Wallen K (1996) Nature needs nurture: the interaction of hormonal and social influences on the development of behavioral sex differences in rhesus monkeys. Horm Behav; 30: 364-378.

Yager J (1977) Psychiatric eclecticism: a cognitive view. Am J Psychiatry; 134: 736–741.

Young J, Persell R (2000) On the evolution of misunderstandings about evolutionary psychology. Ann N Y Acad Sci; 907: 218-223.

M. Kerem Doksat, MD
Professor of Psychiatry
Istanbul University
Cerrahpaşa Medical Faculty
Department of Psychiatry
Head of the Mood Disorders Unit 

İstanbul - 05.07.2006
http://sufizmveinsan.com
doksat@superonline.com


Üst Ana sayfa e-mail